Gazim ne diyor?

Gazim ne diyor?

Mustafa KURUBACAK, Gazi sayılamayan Gazi’lerimizin hayat hikâyelerini yazmaya devam ediyor.

Mustafa KURUBACAK, Gazi sayılamayan Gazi’lerimizin hayat hikâyelerini yazmaya devam ediyor. Bu haftaki malul sayılamayan Gazimiz İbrahim AKGÜN

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlara götüreceğim sizleri;

EVET, BAŞLIYORUZ İBRAHİM AKGÜN KİMDİR BİZE BİRAZ KENDİNDEN BAHSEDER MİSİN?

dereli ibo akgün.jpg

SENE 1996 ILE 1997 YILLARI ARASINDA DOGUDA VE KUZEY IRAK MLAKHTA TEPE (68-12 TEPE MEVKİİ ÜST BÖLGESİ )SADECE TÜRK BAYRAGIMIZ VARDI BİRDE BİZLER VARDIK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ OLARAK

Mustafa ağabeyim öncelikle merhaba.

Çok teşekkür ederim. Biz Gazi sayılamayan Gazilerin sesi, sözü olduğunuz için. Sizden başka kimse sesimizi duyurmaya cesaret mi edemiyor?

Yoksa ki bizim dertlerimizle uğraşmak mı istemiyor? bilemiyorum.

Sizin aracılığınızla önce Nuray BAŞARAN hanımefendiye ve Levent DEMİR beyefendiye tşk. Ederim. Size böyle bir imkân verip bizlerin sesi, sözü olduğunuz için teşekkür ederim.

Mustafa Ağabeyim Ben İbrahim Akgün.

 10. 01. 1976 Kahramanmaraş doğumluyum. Gariban bir ailenin çocuğuyum.5 yaşımdan beri çalışan bir insanım. Sonra hayatımıza askerlik görevimiz girdi.

Bu gençlerin en önemli karalar alması gerekirken kendini bir anda disiplinli bir ordunun içinde bulması ve hayatı, kararları belirlemede bir dönem noktasıdır.

Acemi birliğim İzmir Foça ya çıktı. Bir seviniyorum bir seviniyorum ki komando havası atıyorum, daha acemi birliğine gitmeden etrafa.

Sülüsümü aldım acemi birliğime teslim oldum.

 Acemi birliği başladı, İzmir Yeni Foça da Öyle bir eğitim aldım ki özel hazırlanmış bir asker olarak emirlere hazır bir Türk askeriydim. Daha güçlü etkili zayiatsız operasyon eğitimindeyiz.

Acemi birliği eğitimim bitti Heyecanla bekliyorum, komutanımız dağıtımlarımızı okuyor ve Şırnak çıkıyor bana. Bir seviniyorum doğuya düştüm diye.

Ve şimdi dağıtıma geldik. Annem babam buruk sevinçli oralarda bizim oğul diyerek moral verdiler.

İzin bitti. Toplanma merkezinde toplandık. Toplanma merkezinden hareketle meşhur Şırnak’a hareket ettik. Bütün arkadaşlarım la birlikte.

 Akşam oldu bir cayırtı koptu. Cizre yanıyor sanki teröristler taciz ateşiyle bizleri bekliyorlardı ve hoş geldiniz karşılaması başlatmışlardı.

Sonra operasyonlar başladı. Vadiler, dağlar, operasyonlar derken sayılı günlerimiz hızla geçiyordu.

Yine günlerden bir gün 4 buçuk saat süren çatışmaya girdik. Hayatın ne kadar gerçek olduğunu yaşamanın ve vatanı sahiplenmenin ne kadar gerçek olduğunu biraz daha anlar hale geldim.

Çok değil bir müddet sonra sınır dışı operasyon için hazırlıklarımız başladı. Bizi sınıra önce Andız köyüne, Oradan da Hakkâri Çukurca ya hareket ederek çukurca da bir Karakolu’ndayız. Karşımızda Bayrak tepe duruyordu. Karakolumuzdan intikal halinde devam ederek, Kuzey Irak’a girdik.

 İlk gün bir asteğmenimiz mayına bastı.

 Anlatılmaz; bacak topuk uçmuş, sinirler sallanıyor olarak gördük. Eyvah dedim böyle bir şey daha önce görmemiştim.

 İkinci gün üst bölgesi olarak Malaga tepe diye bir yerde yerleştik. Buraya üst bölgesi kurduk. Üç, beş gün bir şey olmadı. Ortalık sakindi. Üç beş gün bir şey olmayınca iyiymiş burada askerlerimiz biter dedim. Demez olsaydım.

 Şafak 80 diyordum bayrağımızın gölgesinde huzur içindeyim diye düşündüğüm günlerden bir gün, saat 5 sularında bir cayırtı koptu.

 Her taraftan silahlar sesleri roketler Patlamaya başladı. Mermilerin hedef sormadığı seslerinden dahi ne kadar kalabalık bir gurubun üzerimize geldiğini tahmin ettim. Öyle bir savaştı ki bu;

Aklımıza sadece bayrak vatan ve geride bıraktıklarımızdan başka kimse gelmiyordu.

Yaklaşık gece saat 4 sularına kadar süren çatışmada ilk gün Şehitlerimiz ve yaralılarımız vardı.

Ortalık karıştı, önce yaralılarımızı helikoptere taşıdık yaralılarımızı gönderdik. Helikopter ikinci kez şehitlerimiz için geldi ve şehitlerimizi helikoptere yükledik, ama Gözlerimiz Bin bir Çeşme ağlıyoruz, kendimizi tutamıyoruz, gündüz muhabbet ettiğimiz arkadaşımız şehit olmuş, içimiz yanıyor ama bir taraftan şehitlerimizin öcünü almak için hırslanıyoruz. Operasyonlar başlasın da intikamımızı alalım diyorduk.

 7 ay boyunca çatışmalarla geçti günlerimiz, şehitler, yaralılar hiç bitmedi.

 Yine bir gün akşam saat 9 yada 10 sularında artık alıştığımız günümüzün sıradan hayatın ve yaşamın var ile yok olduğu günlerden bir günde 1 dakika önce beraber konuştuğunuz arkadaşınız bir dakika sonra yoktu, şehit olmuştu ve diğer arkadaşınızda yaralanmıştı. Böyle bir günlerden bir gündü. Düşmanımı gördüm ateş ediyorum, ama düşmanımı halen karşımda görüyorum. vuramıyordum.

Terörist o kadar yakındı ki görüyorum ama vuramıyordum. terörist hem geliyor, hem El bombası atıyor, hem de keleşle tarıyor.o kadar yaklaştı ki bir şey yapamadım.

Çünkü yaralanmıştım her tarafımda bir uyuşma oldu bende, hareket edemedim.

 Önce bir patlama, Sonra baktım elimi vücuduma sürdüm her tarafım kan, Ben yaralanmışım haberim yok.

Mevziiye sırtımı dayadım. Yanımdaki El bombası kutusunu alarak kendimi koruma ve muhafaza etmeye başladım. Her yaprak kımıldamasında bir El bombası attım.

Sabah oldu benim bütün bedenime şarapnel parçaları girmiş her tarafım kan olmuş, uyuşuk haldeydim.

 Beni helikopterlere bindirdiler, askeri Çukurca çadır Hastanesi'ne götürmüşler. 2 gün sonra açtım gözlerimi. Her tarafım pansuman içinde şarapnel parçalarının alınacak olanlarını almışlar üzerini sarmışlar ve bir tanesinin kaldığını söylediler.

 Daha sonra Şırnak asker hastanesine kaldırıldım. Bir taraftan Pansumanlar devam ediyor, bir yandan da psikolojik tedavi görüyordum.

Zamanım pansuman, tedavi ve hastaneye gidip gelmekle bitti. Tezkeremi aldım. Artık sivil hayata alışmaya başladım. Başladım da diyemem tabii ki

 Benim arkamdan gazilik belgelerini hazırlayacaklarını söylediler. Sadece hastanede yattığım günlerim iş gücü kaybı diye bir miktar para tarafıma ödendi. Anlamadım ben askerdim askerde işçi değildim. Bunun ne olduğunu kime sorduysam cevap veremedi.

Buradan büyüklerime yine soruyorum?

Ben iş kazası mı geçirdim?

Askerlik görevi sırasında mı yaralandım?

 Askerlik görevimi icra ederken 3713 terörle mücadele sırasında yaralanarak gazilik unvanı beklerken, bir işçi muamelesi görmek, Beni yaşarken öldürdü.

Sivil hayatıma bir türlü alışamadım. zaman zaman bacağımda uyuşmalar oluyordu.

Çalışamıyordum. Her çalıştığım yerden şikâyet alıyordum. Senden daha ihtiyacı olanlar dışarıda kapıya iş diye geliyor diye tehdit alıyordum.

Bacağımdaki uyuşukluk Her zaman devam etti. Ağrılara ve uyuşukluklara dayanamadım bir gün Diyarbakır Hastanesi'ne gittim çare olamadılar.

 Adana hastanesine gittim sadece film çekiyorlar çare bulamıyorlardı.

 Kati rapor daha önce önceden verilmiş  diye cevap verildi.

 Psikolojik olarak neler çektim neler.Kimse bilemez neler çektiğimi.herkesin bir acısı, ağrısı hikayesi vardır elbet.

 Terhisten bir sene sonra şubeden çağrıldım ve tekrar Şırnak’a gitmem gerektiğini ve rapor almamı söylediler.

 Otobüse bindim Mardin'e oradan Şırnak gittim.1 gün yattım tekrardan kati rapor dedikleri raporu hazırlamışlar.

Komutan sordu Neyin var bacağında?

3713 terörle mücadele sırasında yaralanmadan dolayı parça var, ağrılarım var, uyuşukluk var dedim.

Tamam dedi 7 gün iş görmezlik raporu hazırlamışlar doktorlar.

Her şey ne kadar komik di şimdi.

Düşünüyorum da bana 280 lira 1998'de tazminat verildi

Zaten ben 150 lira ile o kadar yol ve masraf ile Şırnak’a geldim.

280 lira 1998'de tazminat vermek bunun izahatini okuyucularımıza bırakıyorum.

Bir yol parası kadar tazminat. Alay edildik mi desem suç olur mu? ağabeyim. Ya da bizimle dalgamı geçtiler acaba?

 Bu olay değer mi o kadar mı?

 Anlattığım bu kadar

 Ne anlatalım ağabeyim bizi anlayan yok ki

Bu yazıyı da okuyacaklarını sanmıyorum

 İbrahim AKGÜN KAHRAMANMARAŞ      (Dereli İbo )

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum