İLHAN KESİCİ: ‘21. YÜZYIL MİLLİYETÇİLİĞİ “EKONOMİK MİLLİYEÇİLİKTİR”’ “KIŞTAN SONRA KARAKIŞ GELEBİLİR”.

İLHAN KESİCİ: ‘21. YÜZYIL MİLLİYETÇİLİĞİ “EKONOMİK MİLLİYEÇİLİKTİR”’

“KIŞTAN SONRA KARAKIŞ GELEBİLİR”.

NURAY BAŞARAN

Bir süredir İstanbul’dayım. CHP’nin Ankara ve İstanbul adayları açıklanmadan bir gün önce,  Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüştüm. İmamoğlu çoktan İstanbul için kolları sıvamıştı.( Ki bu sohbetin detaylarını sizinle yarın paylaşacağım.)

İstanbul turumuz,- elbette şehrin büyüklüğünden olsa gerek- geniş kapsamlıydı. Ertesi gün adı hem İstanbul, hem de İzmir için geçen, daha doğrusu her ile yakıştırılan İlhan Kesici ile İstanbul’daki evinde buluştuk.

 Evet evet 20 bin kitabın bulunduğu o meşhur kütüphanede…O kütüphane, Kesici çiftinin evinde İlhan Bey’in çalışma ofisi aynı zamanda…Ayağının tozuyla  bir iki gün önce ABD’den gelen Kesici’nin, kütüphenesindeki kitaplar, ABD Kongre kütüphanesinin  sistemiyle aynı şekilde kayıt altına alınmış. Bir çok dilde de kitap var.

Uzun süren sohbetten anladığım ve tespit ettim ki; Kesici bölgesel ve dünya siyasetine ilişkin önemli çalışmalar yapmış. Bu çerçevede, ‘ülke yönetimlerinin basari ölçüsü halkını mutlu edip etmemesi ile ölçülür’ diyor ve ekliyor:

‘21. yüzyıl milliyetçiliği “ekonomik milliyeçiliktir”

Devam ediyor:

20. yüzyıl  milliyetçiliği başka, 21. Yüzyıl milliyetçiliği başkadır. Ben de kendimi milliyetçi bir insan olarak tarif ederim. Sizi de öyle. Bu milliyetçilik anlayışında şimdi vurgu ekonomi olmalıdır.
 

Ülkelerin farklılıklarının ve  azınlıklarının kendisini mutlu hissetmelerinin önemli olduğunu, milliyetçiliğin içe dönük değil, dışa karşı yapılması gerektiğinin altını çiziyor. İçe dönük milliyetçiliğin, günümüzde iç tehdit oluşturduğunu ve yerel seçim öncesinde bu konuda ülkenin ne kadar dikkatli olmak mecburiyetinde olduğunu dile getiriyor.

Sohbet dönüp dolaşıp yerel seçim öncesi partilerin yaptığı ittifaklara geliyor. Kesici, ‘Bizim Sivas’ta çok bilindik bir Atasözümüz var:
Harman yel ile,
Düğün el ile olur.’ Diyor ve ekliyor:

‘Sadece kendi kendine, kendine benzeyecek olan insanlarla particilik olmaz.

Olur ise de, hep mağlup olacak, az oy alacak bir siyaset olur.’

Derken,  siyasetin  oyları cem etme sanatı olduğunu belirterek, ‘Oyları nereden alabiliyorsanız  oradan alacaksınız. Hepsini cem edeceksiniz, toplayacaksınız; sonra da iktidar olacaksınız. Sadece bizim oğlan, bizim kız, bizim kavim, bizim hısımla bu işler olmaz. El, yabancı oylar lazımdır. Mümkünse tam rakip olan oyların merkezine girmek lazımdır.’diyor.

Kesici ile konuşup da ekonomi olmaz mı?

Olur elbette. Son ekonomik dengede döviz kurlarının önemini ve dövizdeki hızlı iniş ve çıkışlara değiniyoruz. Ekonomi konusu açılınca,  Kesici şok edici tespitlerde bulunuyor. Bunları uzun uzun paylaşmakta fayda var diye düşünüyorum. Kesici şunları diyor:
 

AK Parti Hükümetinin 15 yıllık döviz kuru politikasına bakalım:
-İlk beş yılda 0.0 artış
-ikinci beş yılda yıllık ortalama yüzde 0.5 artış
-üçüncü beş yılda yıllık ortalama yüzde 20.4 artış

Bunun Sonucu:
-820 Milyar dolar dış ticaret açığı
-557 milyar dolar cari işlemler açığı

AK Parti döneminin “döviz-kur politikaları” külliyen yanlıştır.

AK Parti dönemi, 2003-2017, 15 senede verdiğimiz Dış Ticaret Açığımız tam 820 milyar Dolar’dır. Bu elin parasıyla, elin malını bizim kullanmamız demektir. Çok acı bir gerçektir.

Türk ekonomisinin içinde bulunduğu son durum şöyle ifade edilebilir: “Ufukta kara bulutlar toplanıyor”, “Kıştan sonra karakış gelebilir”.

 


AK Partinin 2003-2008 ilk 6 yılında,  yüzde 6.0 gibi yüksek bir büyüme elde etmesinin asıl sebebi 2001 krizinin ertesine denk gelmiş olmasıdır. Bizde bütün ekonomik kriz yıllarını takip eden ilk 4-5 yıl hep büyük büyümeler elde edilmiştir.

AK Parti'nin iktidara gelmesine neden olan 2001 krizi sonrasında, 2002'de vatandaşların bankalara olan toplam borcu 6,5 milyar TL iken, 2017 sonunda bu rakam 510 milyar TL olmuştur. Yani vatandaşın borcu , TL cinsinden 78 kat, Dolar cinsinden 30 kat artmış durumdadır.

Allah korusun bütün zamanların en büyük ekonomik daralma ve küçülmesine doğru gidiyoruz.

Bunun iki temel bileşeni vardır:

Genel ekonomi, ve dış politika ve dış ekonomik ilişkiler. Sayın Parti Genel Baskanlarımızın bu iki konudan başka konuları tartışmaları,  konuşmaları gereksiz gibidir.

‘Ama Ak Parti öncesi koalisyonlar bizi bu duruma getirdi’ demeye çalışıyorum. Aldığım cevap:

‘Çok partili dönemde, 1946-2002, ekonomide yıllık ortalama büyüme hızımız yüzde 5.1 dir; AK Parti dönemi, 2003-2017, yıllık ortalama yüzde 4.6; son 10 yıl 2008-2017, yıllık ortalama büyüme yüzde 3.5’tur. Çok düşmüştür.’oluyor.

Ve devam ediyor:

‘Türkiye'de çok başarılı koalisyon dönemleri de vardır, başarısız koalisyon dönemleri de vardır. Peşinen koalisyonlar başarısız demek doğru değildir.’

5 saatlik sohbette neler konuşmuyoruz ki….Sıra seçim sisteminin adaletsizliğine geliyor.

‘İsmet Paşa 1950 Genel Seçimlerde yüzde 39.9 oy ile ancak 69 milletvekili çıkarabilmişken AK Parti 2002 seçimlerinde yüzde 34.3 oy ile (5.5 puan daha az oy alarak) 363 milletvekili çıkarmıştı. Her iki seçim sisteminin de adaletsizliği bu büyük çarpıklığı getirmiştir.’ Diyor İlhan Kesici.

Dış sermaye akımında bir aksama olursa en çok sıkıntı çekecek ülkelerle ilgili hazırlanmış bir çalışmayı gösteriyor. Birinci sırada Venezuella’nın. İkinci sırada Türkiye’nin olduğu dikkatimizi çekiyor. Söz konusu çalışmayı aynen kaynağını da saklamadan yayınlamanın daha doğru olacağını düşünerek vermeyi daha doğru buluyorum. İşte o çalışma ve işte grafik:

 

 

 

 

    Kesici’nin çalışma ofisinin duvarındaki en ilginç resim ise milli mücadeleye ait ‘cephe haritası’ydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum