Doğan Satmış

Doğan Satmış

Makam araçları azalmadan Türkiye adam olmaz


Medyaya yansıyan rakamlara göre Türkiye’de tam 115 bin makam aracı varmış.

Peki başka ülkelerde kaç tane var derseniz, Fransa’da 2 bin, İtalya’da 29 bin adetmiş.

Bu rakamları kıyaslarsak bizde Fransa’dan neredeyse 60 kat, İtalya’dan ise 4 kat fazla makam aracı var gözüküyor.

Bunlar kimlerde derseniz, biraz sayalım.

Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Bakanlar, paşalar, müsteşarlar, genel müdürler, genel müdür yardımcıları, her bakanlığın daire başkanları, Meclis Komisyon Başkanları, her kurumun bölge müdürleri, bölge müdür yardımcıları, emniyet müdürleri, emniyet müdür yardımcıları, şube müdürleri, belediye başkanları, belediye başkan yardımcıları, belediye şube müdürleri, ordu komutanları, kolordu komutanları, tümen komutanları, tugay komutanları, alay komutanları, üniversite rektörleri, yöneticileri, TRT’nin bütün müdürleri, orman müdürleri, hakimler, savcılar, müşavirler, ticaret odaları başkanları, sanayi odaları başkanları,

Ve daha dün Vahap Munyar’ın yazısından öğreniyoruz ki, İstanbul Hububat Bakliyat ve Yağlı Tohumlar İhracatçıları Birliği Başkanlığı’na atanan kişiye de gelip demişler ki, “Efendim, ben sizin makam şoförünüzüm. Siyah plakalı aracınız da otoparkta duruyor. Ne zaman emrederseniz hazırım”.

Garajda 115 bin liralık Passat duruyormuş, iki de makam şoförü...

Sadece Cumhurbaşkanı için sarayda 268 araç varmış. Gazeteci Rahmi Turan’ın yazdığına göre, Cumhurbaşkanlığı’nda ayrıca 11 uçak ve 3 helikopterden oluşan bir de hava filosu var ve sadece personel ve bakım masrafları bile 25 milyon lira tutuyor.

Makam aracı dendiği anda, bunun içine aracın maliyeti, amortismanı, akaryakıt harcaması, şoför maaşı ve şoförün emeği de giriyor. Yani otomobili alınca kurtulmak yok. İçine litresi 6 liradan benzin koyacaksın, şoföre maaş vereceksin, bakımını yaptıracaksın, yıkatacaksın, lastiğini, aküsünü değiştireceksin, sigortasını yaptıracaksın, vergisini vereceksin...

Haa bir de, mevkiine göre aracın markası var. Mesela bakanlara, generallere Mercedes, sonrakilere Audi, sonra Passat, belediye başkanları yine Mercedes.

Şimdi bir de moda çıktı. Mesela Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, bir Audi’si, bir de Mercedes VİP Vito’su var. Başkan rahat etsin diye, yerine göre Audi’ye, yerine göre VİP araca biniyor. VİP İngilizce’de “Very Important Person” sözcüklerinin baş harfleri demek. Yani “Çok önemli kişi”. Bu VİP araçlar da Kütahya Valisi’nin yaptırdığı gibi içi ekstra para harcanarak özel donanımlı hale getiriliyor. Deri koltuklar, masalar, barlar v.s.

Kısaca Kütahya Valisi’nin dediği gibi “İhtiyaç” sayıp, her başkan bir de VİP araç yaptırıyor artık.

Peki Türkiye, Fransa’dan zengin mi ki, 60 kat fazla makam aracı tahsis ediyor kamu kurum yöneticilerine?

Hayır! Zengin değil.

Tersine, Fransa’dan çok yoksul.

Hatta öyle yoksul ki, Fransa’nın kullandığı para, Türkiye’nin parasının sekiz katı ediyor. Yani el oğlu, cebinden tek bir banknot olan 500 Euro’yu çıkardığında, bizim döviz büroları yarım saat para sayıp, 4-5 bin lirayı takdim ediyorlar kendisine.

Bir Fransızın Eyfel Kulesi önünde bir kahve için harcadığı 10 Euro’ya, bizim Şile’de deniz manzaralı mükellef otel odası satıyorlar. Üstelik iki kişilik ve kahvaltı da dahil. (10 Euro 80 TL ediyor ve gerçekten Şile’de, çarşı içinde böyle bir otel var. İsteyen gidip kalabilir. Şile ekonomisine de katkı olur.)

Biz Fransa’dan zengin değiliz ama bu makam aracı saltanatındaki bu garipliği anlatacak bir atasözümüz var.

“Ayranı yok içmeye, atla gider ...maya.”

Atalarımız, bizim bu makam aracı merakımızı, daha ortada makam aracı yokken, otomobil icat edilmemişken görmüşler ve böyle demişler. Çok ileri görüşlü adamlarmış çünkü.

Biz, ayranımız olmasa da, hacete atla gideriz.

Böyle olunca da 115 bin kamu görevlimiz, özel şoförlerle, özel arabalarla dolaşır durur. Vatandaşa da hor bakarlar. Her fırsatta aşağılarlar.

AKP iktidara geldiğinde, makam aracını azaltma sözü de vermiş miydi diye internete baktım, bulamadım. Bu sözü verip unutmuş olmaları ihtimali büyük.

Görüldüğü gibi büyük bir israf sözkonusu.

Türkiye gibi, tasarrufa muhtaç, yeterince zengin olmayan bir ülke böyle bir durumda nasıl refaha ulaşabilir ki? Bu kadar para makam aracına giderse, halka neyi harcayacaksın?

Mesela bir keresinde, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Rektörü’nün odasına girmiştim. Oda, içinde yüz metre koşu yapılabilecek kadar büyüktü. (Hala öyle mi bilmiyorum, umarım biraz insafa gelmiş, küçültmüşlerdir.)

Oysa Amerikan Başkanı’nın odasını her gün filmlerden görüyoruz. Bizim rektörün sekreterinin odası kadar. (Rektörün bir da özel kalem müdürü vardı ki, onun odası da Amerikan Başkanı’nın odasından büyüktü. O yüzden sekreter örneği verdim.)

Yine Amerika’dan bir örnek daha vereyim. Amerikalılar, eski başkanları korumaya devam ediyorlar ama eski başkan yardımcılarını, görevleri bittikten sonra sadece 6 ay koruma tahsis ediyorlar. 6 ay sonra, eski başkan yardımcısı sıradan bir vatandaş haline dönüyor ve koruma tahsisi kaldırılıyor. Bakanlara bu da yok.

Söz odadan açılmışken, bir de beğenmediğimiz İsrail’den br örnek vereyim. Fotoğrafını görmüştüm, Başbakan’ın odasında, üç kişi zor sığıyordu.

Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü bile trilyon dolar etmezken, dünyada trilyon dolarlık iki şirkete İphone ve Amazon’a sahip tek ülke olan Amerika bile böyle yapıyorsa, en başa yazdığımız başlığı tekrarlayabiliriz:

“Makam araçları azalmadan Türkiye adam olmaz.”
 

Önceki ve Sonraki Yazılar