Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ

Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ

GÖNÜL GÖZÜ İLE GÖRDÜ

Bu yıl Aşık Veysel'in vefatının 50'nci sene-i devriyesi. UNESCO tarafından anma ve kutlama yıldönümleri arasına alındı. Bu çerçevede yıl boyu çeşitli aktiviteler yapılıyor, ürünler ortaya çıkıyor. Bu ürünlerden biri de şu anda pikabımda çalan Aşık Veysel LP si..Türküola çok güzel bir iş çıkarmış. D&R için üretilen tamamen anolog kayıtlardan oluşan uzunçalarda “Dostlar Beni Hatırlasın”, “Güzelliğin On Para Etmez”, “Beni Hor Görme Kardeşim” gibi büyük ozanın unutulmaz 10 eseri yer alıyor. Aşık Veysel’i tanıma olanağım olmadı ama onun deyişlerini pop müziğimize kazandıran Fikret Kızılok’tan onunla ilgili çok anı dinlemişliğim vardır.

Üç yüz onda gelmiş idim cihana
Dünyaya bakmadım ben kana kana
Kader böyle imiş çiçek bahane
Levh-i kalem kara yazmış yazımı

Aşık Veysel’in rumi takvime göre 1310 olduğunu söylediği yıl, 1894. Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyü. Anadolu bozkırının ortasında toprak damlı evleriyle fakir bir köy. Çiftçilik yapan ve Karaca lakabıyla anılan Ahmet ile karısı Gülizar 5 çocuklarının 4’ünü kaybetmişti. Biri yanarak, biri henüz beşikteyken ölmüş, çocuklarından ikisini ise Anadolu’yu kasıp kavuran çiçek hastalığına 3 gün içinde kurban vermişlerdi. Aşık Veysel TRT’de katıldığı bir programda, “7 yaşına kadar ben de herkes gibi koştum seğirttim, güldüm oynadım” diye anlatıyor çocukluğunu. İki kardeşinin ölümüne neden olan çiçek hastalığı işte o zaman, Veysel 7 yaşındayken bir daha uğradı köylerine. Veysel’i de yakaladı. Kardeşleri gibi göçüp gitmedi dünyadan ama çiçek bir gözünü de aldı götürdü. O günleri şöyle anlatıyor..

“Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan”

Veysel’in sol gözünü alan çiçek hastalığı sağ gözünde büyük oranda görme kaybına neden oldu. Veysel’in bu hali başta ailesi olmak üzere köyde herkesi çok üzdü. Sordular soruşturdular, “Akdağmadeni’nde bir doktor varmış. Veysel’in gözünü açabilir” diye söylediler. Veysel’in tek gözüyle de olsa görmesini sağlayacak bir umut ışığı doğmuştu. Ne var ki talih yine gülmedi Veysel’in yüzüne, Bir gün inek sağarken babasının yanına gelen Veysel aniden dönüverdi. Babasının elinde bulunan değnek sağ gözüne girince o ümit ışığı da sönüverdi. Karaca Ahmet en çok “Ben ölünce Veysel ne olacak” diye üzülüyordu. Gözleri görmeden köyde nasıl yaşayacak, ne yiyip ne içecekti bu çocuk? Şiire meraklı Karaca oğlunu teselli etmek için ona şiirler maniler okuyor, öğretmeye çalışıyordu.

70 yaşlarında bir röportajında Aşık Veysel babasından ilk öğrendiği dörtlüğü hala hatırladığını söylüyordu. Kendi durumunu anlatan Kul Abdal’ın dörtlüğü şöyle..

Takdirden gelen tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare ben şim’den geri
Yaram türlü türlü merhem bulunmaz
İstersen merhemi çal şim’den geri

Sazla 10 yaşında tanıştı. Babası köyde çalışamayacak durumda olan oğlunun hayatını saz çalarak kazanabileceğini düşünmüş bir geçim yolu olsun diye bu sanatı öğrenmesini istemişti. Haklı da çıktı. Veysel adının önüne ‘Aşık’ ekleyecek o günü ise şöyle anlatıyor..

"Ben, henüz on yaşlarındaydım . Babam bana, üç telli bir saz getirdi. Elime verdi. 'Bu ne baba?' dedim. Babam: 'Oğlum, bu bir sazdır,' dedi. Elime aldım, bir iki evirdim çevirdim. Sonra, 'Baba, bu ne olacak?' dedim. Babam da: 'Oğlum, mutlaka seni bir sanat sahibi etmek istiyoruz. Sen ise sazdan başka ne iş yapabilirsin? Çift süremen, tohum ekemen, ekin biçemen... Bunu öğrenirsen, köy odalarında, toplantılarda, kahvelerde çalarak ekmek paranı çıkarırsın' dedi. Ondan sonra saza ısındım; çalmaya başladım.”

Evlendikten kısa süre sonra, 1921’in 24 Şubat’ında annesini, ondan 8 ay sonra da babasını kaybeden Veysel bir darbe de karısı Esma’dan yedi. Abisi Ali’nin bir çocuğu daha olunca evdeki işlere yardım etmesi için bir azap tutmuşlardı. Bir gün Veysel hasta yatarken, kardeşi Ali de keven toplamakta iken, Esma, arkasında 6 aylık bir de kız çocuğu bırakarak bu azapla kaçıverdi. Aşık Veysel yıllar sonra Gülizar adında bir kadınla evlendi. Veysel'in bu evlilikten Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarında 7 çocuğu dünyaya geldi .

1930 yılında Sivas Maarif Müdürü olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile bir şairler gecesinde tanıştı. Kutsi Bey tarafından verilen destek ile birçok ili dolaşmaya başladı ve Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı.

Eserleri aralarında Tarkan, Barış Manço, Selda Bağcan, Haluk Levent, Belkıs Akkale, Esin Afşar ve Hümeyra gibi birçok sanatçı tarafından tekrar yorumlandı. Amerikalı elektrogitar virtüözü Joe Satriani, 2008'de çıkardığı albümde "Aşık Veysel" isimli kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi. Senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yazdığı, Metin Erksan'ın yönettiği "Karanlık Dünya" filminde Âşık Veysel de oynadı. Film, "Anadolu'daki ekinleri cılız ve kısa boylu gösterdiği için" yasaklandı. Veysel ‘e 2022 yılında "Vefa" kategorisinde Cumhurbaşkanlığı Kültür Ödülü verildi.

Son konserine 1971 yılında Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde çıktı. Bir nevruz günü, 21 Mart 1973’te sabaha karşı 03.30'da doğduğu köy olan Sivrialan’da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde hayata gözlerini yumdu.

Sadık yari kara toprağın koynuna, köy mezarlığına defnedildi. Dili ustalıkla kullanırdı. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri vardır.

Kördü ama gönül gözü ile herşeyi görüyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.