Çidem Ayözger Ergüvenç

Çidem Ayözger Ergüvenç

Çocuk Oyunları

Oyunlar çocukların gelişiminde çok önemli bir yer tutar; onların bedensel, sosyal hatta psikolojik olarak gelişimine katkı sağladığı gibi bazı oyunlar hayal güçlerinin gelişmesine yardımcı olur, yaratıcılıklarını geliştirir. Kuşkusuz eskiden oynanan çocuk oyunlarından söz ediyorum, şimdiki çocukların hiç bilmedikleri bir şeyden.

Aklıma gelenleri şöyle bir sıralasam diyorum. Örneğin kukalı saklambaç. Saklambaç oyununun biraz daha eğlenceli hale getirilmiş bu versiyonunda önemli olan kukaya dokunabilmek. Ebe olan kişi bu konuda dikkatli olmalıdır. Daha yaygın onanı ise düz saklambaç oyunudur. Evde, sokakta, hemen hemen her yerde oynanabilir. Çocukların dikkatini ve yaratıcılık duygusunu geliştirir; saklanmak için değişik yerler keşfetmeye yönlendirir onları.

Seksek oynamak için yere kareler ya da daha basit haliyle yuvarlaklar çizilir. Çocuklar çizgilere basmadan bunların içine tek ayakla atlayabilmelidir.

İp atlama, daha çok kız çocukların oynadıkları bir oyundur. İki kişi karşılıklı geçip ellerindeki ipi dairesel hareketlerle çevirirler sıradaki diğer çocuklar ipe dokunmadan ipin üzerinden atlamalıdır. İpe dokunan yanar ve çevirme görevini yüklenir. Bir ya da daha çok kız aynı zamanda ipin arasında atlayabilir. Çevirme işlemi hızlandıkça oyun zorlaşır. Çift ipte ise tek iple değil ip çeviren kızların her iki elinde bulunan ipleri çevirmesi ile oynanır ve biraz daha zor bir oyundur.

Beş taş, en az iki kişiyle oynanır. Ebe yere serpilmiş olan beş yuvarlak taştan birini alır havaya atar, o yere düşmeden yerden bir taş daha alır ilk taşı tutarken ikinci taşı havaya atar oyun böyle devam eder. Ebe eğer taşı düşürürse ya da yerdeki taşı alırken başka bir taşa daha dokunursa oyunu kaybetmiş olur.

Kör ebede ebe olarak seçilen oyuncunun gözleri bağlanır, diğer oynayanlar onun etrafında dönerken ebeye dokunurlar. Ebe kimi yakalarsa kendisinin yerine o geçer.

Kelime oyunu güzel ve akıl çalıştıran bir salon oyunudur. Bir çocuk bir sözcük söyler ondan sonraki o sözcüğün son harfiyle başlayan bir başka sözcük söylemek durumundadır; oyun böyle sürüp gider.

Yine topluca oynanan bir salon oyunu da coğrafya oyunudur. Her çocuk bir kâğıdın üzerine ülke, şehir, dağ, nehir, deniz diye yazar. Bir harf seçilir ve bu harfle başlayan ülke ve o ülke ile ilgili diğer bilgiler yazılır. Erken bitiren ona kadar sayar sonunda herkes kalemini bırakır. Hepsini doğru yanıtlayan bir diğer harfi seçer. Hem bilgi tazelemeyi hem de çabuk karar verme yeteneğini geliştiren bir oyundur.

Amiral battı da kâğıt üzerinde oynana keyifli bir oyundur. Şimdilerde bilgisayarda da oynanabiliyor.

Kız çocukların ikili, en çok üçlü oynadıkları evcilik oyununu unutmamak gerekir. Ender olarak bir oğlan çocuğunu da aralarına alabilirler. Bu oyunu gizlice izleyecek olursanız baba motifinin önemini anlarsınız. Onların ailesinde sevgi, şefkat ve hoşgörü mü yoksa öfke, korku, şiddet mi egemen anlarsınız.

Misket oyununu çok severdim de hiç beceremezdim. Daha çok erkek çocukların oynadığı bu grup oyununda bilyeler yere dizilir bir çocuk elindeki bilyeyi yerde yuvalayıp dizili misketleri vurmadan önce “hangi bağbuş” diye saçma bir soru sorar, öğrenmek istediği hangi taraftan bilyeleri nişan alması gerektiğidir. Arkadaşlarından biri aynı saçmalıkla “benden bağbuş” dediği zaman vuruşun kendisinden yana olmasını belirtir. Lâfı uzatmasam iyi olur ama belirtmem gerekir ki neredeyse her erkek çocuğun çabası zengin bir bilye koleksiyonuna sahip olmaktır.

Hulahop oyununda büyük bir çember bel hizasına getirilir, vücut ile daireler çizilerek, çemberi düşürmeden belde döndürmeye çalışılır. Çemberi düşürmemek oyunun kuralıdır.

Sessiz sinema büyüklerin de sıklıkla oynadıkları bir oyundur. Çocuklarda grup olma bilinci, taklit yeteneği ve vücut diliyle kendini anlatma becerisini geliştirdiği gibi çabuk algılayabilme ve bilgisini güncele indirgeme yetisini de kazandırır.

Çelik çomak, orta sıçan, aç kapıyı bezirgân başı, uzuneşek ve daha pek çokları çocukları yüz yüze birlikte oynamaya yönelten keyifli oyunlardır.

Bu tür oyunlar çocukların ruhsal ve sosyal gelişiminde çok önemli bir yer tutar; ömür boyu sürecek dostlukların temelini atabilir.

Şimdilerde çocuklar ne yazık ki birbirlerinin yüzüne bakarak, birbirlerine dokunarak, birbirleri ile göz teması kurarak oynanan bu oyunların çoğunu bilemiyor. Aslında İlkokullarda öğrencilere onlara ne kadar yararlı olduğu belli olmayan bilgileri dayatıp bir de üstüne kompozisyon yetilerini büsbütün köreltmek istercesine çoktan seçmeli sınavlar yapacaklarına onlara bu oyunları ders olarak öğretseler bence daha hayırlı bir iş yapmış olurlar.

Bu nedenlerle şimdi bir genç karşımıza dikilip, “Çocukluk oyunlarınızı bilemem ama bazılarınızın şimdilerde yaptıkları oyunlar yüzünden ne hale geldik!” dese hak vermemek mümkün mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.