Doğan Satmış

Doğan Satmış

Biz daha nereye kadar tersine gideceğiz?

1999 depreminden beri bütün uzmanlar uyarıyor, Türkiye deprem bölgesidir, tedbir alınmazsa çok can yanar, diye. Tedbir alındı mı? Hayır.

Peki sonuç:

Şimdilik en az 40 bin can kaybı, 100 binden fazla yaralı ve binlerce bina yıkıldı.

Son dört yıldır bütün ekonomistler uyarıyor, tedbir alınmazsa, dolar patlayacak diye. Tedbir alındı mı? Hayır.

Sonuç dolar şimdilik 20’lere çıktı, halkın refah seviyesi düştü ve İngiliz bankaları uyarmaya devam ediyor, bu kafayla giderseniz 36 liraya çıkar diye.

10 yıldır herkes uyardı, Suriyeli mülteciler için çözüm üretelim, sonra Suriye’de barış sağlandı, artık Şam’la masaya oturalım, Suriyeliler geri dönsün diye. Tedbir alındı mı? Hayır, tersine, Suriye yönetimi ile kavga tırmandırıldı, öyle oldu ki, Suriyeliler, kendi memleketleri ile düşman hale getirildiler ve dönemiyorlar, sonuç, Türkiye dünyanın en çok göçmen alan ülkesi haline geldi.

Yıllardır iş dünyası uyarıyor, sadece yandaşları kollamayın, işleri ehline verin, ticareti adil yapın diye, tedbir alındı mı? Hayır, tersine, 5’li çeteler oluştu, onlar dışında kimse iş alamaz hale geldi.

15 yıldır bütün eğitimciler ve uzmanlar uyarıyor, tedbir alınmazsa, eğitim çöker diye. Tedbir alındı mı? Hayır, tersine, baraka üniversiteler açıldı, önemli dersler kaldırıldı, tıp fakültelerine ilahiyatçılar atandı. Sonuç, Türkiye eğitimde en alt sıralarda, milyonlarca üniversiteli işsiz geziyor.

Bütün doktorlar uyarıyor, sağlık sistemi çöktü, vatandaş hizmet alamıyor, özel hastaneler, halkı soğana çeviriyor diye, tedbir alındı mı? Hayır, tersine, şehir hastanelerine yol vermek için, merkezi yerlerdeki işe yarayan küçük hastaneler kapatıldı. Sonuç: Eğer devletten hizmet bekliyorsanız, en küçük tedavi için günlerce, haftalarca bekleyip, bir de memnun kalmayacaksınız. Ama özel hastaneler, darphaneye döndü, sahipleri birer Karun oldu.

Bütün uzmanlar uyardı, orduya dokunmayın, askeri okulları, askeri hastaneleri kapatmayın diye, tedbir alındı mı? Hayır, tersine, askeri hastaneler kapatıldı, askeri okullar değersizleştirildi, sonuç mu? Depremde gördük, asker ancak günler sonra ortaya çıkabildi.

Aynı şey yargı için de geçerli, yıllardır yargıda müthiş bir kadrolaşma yaşandı, bütün adalet çevreleri uyardı, yapmayın, etmeyin diye, tedbir alındı mı, hayır? Sonuç, en ufak davada bile kararlar “Bizden mi, değil mi” diye çıkmaya, yargı iyice yavaşlamaya ve daha önemlisi vatandaşta “Yargıdan bir sonuç çıkmaz” anlayışı hakim olmaya başladı.

Failii meçhullerin failleri yakalansın diye hep söyleniyordu, tedbir alındı mı? Hayır, ne Abdi İpekçi’nin, ne Çetin Emeç’in, ne de Hrant Dink’in cinayeti aydınlandı, sonuç, yine bir organizasyonla Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş Ankara’nın ortasında, güpegündüz katledildi, düğmeye basan hala meçhul.

Aynı şey Kürt meselesinde de, basında da, uluslararası ilişkilerde de, Avrupa Birliği üyeliğinde de, aklınıza gelebilecet her konuda yaşandı.

Peki biz daha nereye kadar tersine gideceğiz?

Ve bu ülkenin insanları ne zaman rahata erecek?

Önceki ve Sonraki Yazılar