BİR TÜRKAN SAYLAN VARDI

 

Türk kadınının  ve Atatürk Türkiye’sinin aydınlık yüzü Türkan Saylan 18 Mayıs 2007 de arakasında efsane bir yaşam bırakarak öldü.

Kimdi Türkan Saylan :

13 Aralık 1935 günü İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey ile (evlendikten sonra Leyla adını alan) İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğüdür. 1944-1946 yıllarında Kandilli İlkokulu ve 1946–1953 yıllarında Kandilli Kız Lisesi'nde okudu. 1963’te İstanbul Tıp Fakültesini bitirdi.[1] 1964-1968 yılları arasında SSK Nişantaşı Hastanesi’nden Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlığını aldı.

1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başladı. 1971’de İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere'de ileri eğitim gördü, 1974'te Fransa’da ve 1976’da İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yaptı, 1972’de doçent, 1977’de profesör oldu. 1982–1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı, 1981–2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürüttü. 1990’da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev aldı ve 1996’ya kadar müdür yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatörlüğünü yaptı. Dermatoloji Kliniği öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalıştı ve 13 Aralık 2002'de emekli oldu.

1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başladı, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurdu. 1986’da kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verildi. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve başkan yardımcısıdır. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslararası Lepra Derneği’nin üyesidir. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer aldı. 1981-2002 yılları arasında 21 yıl gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği’ni yaptı.

1957'de evlendi ve bu evlilikten iki oğlu oldu. Biri grafiker diğeri hekim iki oğlundan iki torunu vardır. Son 17 yıldır meme kanseri hastası olan Saylan, 18 Mayıs 2009 tarihinde saat 04.45'te vefat etti. Vefat ettiğinde gönüllü kuruluş olarak ÇYDD’nin Genel Başkanlığını, TÜRKÇAĞ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı’nı sürdürmekteydi.

Türkan Saylan, 1976'da Cüzzamla Savaş Derneği'ni (CSD) 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi'ni kurdu,

Merkez, 1981'de İstanbul Lepra Hastanesi adıyla açıldı,

Saylan, Sağlık Bakanlığı ve Tıp Fakültesi'nden hemşire, hekim ve personel sağlamaya çalıştı. Lepra hastalarının binlerce çocuğunun okutulması için çabaladı. Hemşire, doktor, mühendis olmalarını destekledi,

Onun çabaları sonucu Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Türkiye'yi "lepranın çok azaldığı" ülkelerden ilan etti,

Saylan, 1986'da Hindistan'da Uluslararası Gandhi Ödülü'ne layık görüldü.

Bir Mayıs ayında yitirdik Türkan  Saylan’ı…
“Kanserden öldü." diye duyurdular.
Bu öylesine aşağılık bir yalan ki söyleyenleri tarih unutmayacak.
Hocayı kanser öldürmedi.

Onun çalışmalarını küçümseyen hatta aşağılayan alçaklar öldürdü.
Genç kızlar da okula gidebilsin diye hayatını ortaya koyan, bu ülkenin yetiştirdiği en aydınlık yüzlü kadındı Türkan Saylan.
Onu ölüm döşeğinde “terörist” ilan edenler öldürdü.

Onu televizyonların canlı yayınlarında, gazete köşelerinde “muhabbet tellalı” ilan eden medyanın  liboş  pezevenkleri öldürdü.
Şimdi kurdukları sahnelerde oynadıkları “masum” rollere bakarak aldanmayın ve onları insandan saymayın.
Türkan Saylan’a ölüm döşeğinde ‘darbeci’ diye operasyon yapılırken sessiz kalanlar, bu duruma tepki gösteremeyen ABD ve Batı yalakası siyasetçiler öldürdü.

Mafya aportlarının cenazesine dev çelenkler göndermenin yanında orada nöbet tutanlar ama  Türkan Saylan’ın  cenazesine katılmaya gerek görmedikleri gibi bir çiçek bile göndermeye korkan  ev finoları  yüzünden öldü bu ışık saçan insan güneşi.

Kanserin tek başına birisini öldüreceği düşünülemez.

Fakat şerefsizler, alçaklar, aşağılıklar, kapı köpekleri, çakallar, mezar böcekleri, kan içiciler, şeref ve haysiyet tüccarları bir araya gelince bunca  saldırıya dağlar bile dayanamaz.

Ölüm yoktur sadece yaşanılan boyut değişir.

Gittiğin yeni dünyada huzur içinde yaşa.

Türkiye’nin aydınlık yüzü seni asla unutmayacak.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.