Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

ACI’nın 83’üncü YIL’ı?!

"Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir.
Siz ona yaklaştıkça, o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza kadar baki kalır.
Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır."

Arriba Gazetesi/Portekiz

...

Atatürk; dehasının göz kamaştıran aydınlığında, geleceği gören ve ona göre kararlar veren, tedbirler alan bir lider'di.
Bugün, O'nu kaybedişimizin değil, ölümsüzlüğünü ilan edişimizin 83'üncü yılı...
Bugün, yokluğunda, O'nu bir kez daha hasret, sevgi ve saygı ile yad ediyoruz.
Bugün, O'nu sadece bizler değil, tüm dünya ülkeleri de saygıyla anıyor.
...

2008'de, ABD'de, Brown Üniversitesi öğretim görevlisi Profesör Arnold Ludwig, geliştirdiği bir metodoloji sonucunda, Atatürk’ün "20. yüzyılın en büyük siyasi lideri" olduğunu ortaya koydu.
11 kategoriye göre seçilen liderler sıralamasında 31 puanla Atamız birinci olurken, Mao Zedung ve Franklin Roosevelt 30 puanla ikinci olmuştu.

Mustafa Kemal'in; kumandan olarak ne derece uzak görüşlü olduğu, harp tarihimizde misalleriyle sabittir.

O, daima neticeyi görmüş bir kumandandı.

...

Mustafa Kemal'le, büyük harbin sonunda, tanınmış bir İngiliz yazarı olan Ward Price, Pera Palas Oteli'nde konuşmuştu:

"İstanbul'a ilk defa 1918 senesinde gelmiştim.

Bir akşam üzeri, Pera Palas Oteli'nde oturuyordum.

Bir adam yanıma geldi ve bir Türk generalinin benimle görüşmek istediğini söyledi.

İsmini sordum.

Mustafa Kemal, dedi.

O zamanlar Mustafa Kemal adını, daha ziyade müphem bir şekilde işitmiştim.

Daveti memnuniyetle kabul ettim.

Mustafa Kemal, düşünceli, kederli ve bedbindi.

Bana memleketin halinden bahsetti ve her iki üç cümlede bir, 'Bu böyle olmaz, vatanı baştan başa değiştirmek lazım' diyordu."

...

19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan meçhul'e adım atmadı, neyi neden yaptığını biliyordu!

Aynen Çanakkale'de olduğu gibi.

19 Mayıs 1919, basit bir tarih değildir.

Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.

O adım'ın ardından, 23 Nisan 1920 tarih'i geldi.

"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.

1776, 1789'un ruhu'na uygun 1923 operasyonu, öncesinde 23 Nisan 1920.

Mustafa Kemal'e, "aldattı" diyenler, çağ'ın ruhu'ndan bihaber olanlar.

Neticede, 1776, 1789, Avrupa içindeki Aydınlanma ve/veya Sekülerizm operasyonu idi.

Atatürk "Tanrı" değildir.

Hiçbir zaman da Tanrıcılık oynamadı.

Şirk'e bulaşanlardan olmadı.

Birileri o'nu Tanrı gibi göstermek istese de önder'di, lider'di.

Nefis harp'i bağlamında, 3 sarı'dan uzak durdu (altın'ın sarısı, kadın baldırının sarı'sı, rütbe'nin makam'ın altın suyuna bandırılmış yaldızlı sarısı).

Gazi, dönem'in zor şartları içinde ne hokkabazlık'a kafa yordu, ne de olmayacak dua'ya amin dedi.

Çağ'ın ruhu'na hitap etti.

Laik, çağdaş, ulus devlet Türkiye Cumhuriyet'ini kurdu, yüceltti.

...

Mustafa Kemal'in dehası, o çökmüş, çürümüş yapıdan, laik, çağdaş, çağ'ın ruhu'na hitap eden bir devlet'i çıkartması.

Asla pes etmemesi, ufkun ötesini görmesi.

"Önder" Mustafa Kemal Atatürk, Dünya'yı yendiği için değil, çağ'ın ruhu'na hitap eden 'yüksek matematik'in içinden geçtiği için başardı; düşman'a diz çöktürdü, çaresiz bıraktı, laik, çağdaş cumhuriyet'i ihdas etti, ölmeden önce de genç'lere emanet etti.

Mustafa Kemal’i eşsiz kılan "özgürlük benim karakterimdir" demesi, inadına ölümüne zafere, milli kurtuluşa yürümesidir!

Atatürk, 'çağ'ın ruhu'na hitap etti.

Dönem'in "Osmanlı bakiyesi"ni, 1923'te açılan parantez üzerinden dönüştürmeye, medeni, çağdaş dünya'nın parçası yapmaya çalıştı.

Türkiye'yi, Avrupalı bir devlet yapmak için gecesini gündüzüne kattı.

Bugün'den dün hakkında ahkam kesenler için bir başka soru:

O gün'ün milletvekilleri'nin, bakan'larının, bürokrat'larının, tüccar'ının, seçmen'inin ufku nereye kadardı!?

Laik çağdaş Cumhuriyet'e, birey olmaya kaç'ı hazır'dı?!

Mustafa Kemal'i eleştirenlerin niyetleri neydi, 1923'teki hikayeyi daha ileri taşımak mı yoksa Saltanat, Halife vb!?

Neticede, Atatürk'ü yerden yere vuran'ın da, kul hakkı diye bir derdi yok.

Mustafa Kemal, işgal'i sonlandırdı, sonra aynı Batı ile masa'ya oturdu, Lozan'da.

Osmanlı tasfiye olurken, dönem'in münevverleri neyi ne kadar anladı!?

Mustafa Kemal'i küçümsemediler mi?!

...

Mustafa Kemal Atatürk’ün gizli bir defteri ya da vasiyet’i yok!

Bugünkü yanlışlara direnip yarınki felaketlere engel olabilmenin en önemli şartlarından biri, geçmişi doğru ve iyi öğrenmektir.

"Cumhuriyet döneminde İslam yasaklandı" diyen din tüccarlarına karşı doğru ve etkili tepki verebilmenin yolu, geçmişte ne olduğunu iyi öğrenmekten geçer.

Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan insanları dinsizleştirmediği gibi, din eğitimini yaygınlaştırarak ve dine duyulan saygıyı artırarak, gerçek dindarların artmasını sağladı.

Gazi’yi ayakta tutan matematik, 1776, 1789 çizgisi!

Kaldı ki, kendisinin de "hiçbir dogma bırakmıyorum" dediği sözü de orta yerdeyken, kulağı ters’ten gösterme çabası yersiz!

Vasiyet’i geçin, "Laik, çağdaş Cumhuriyet"e yani ‘milli emanet’e sahip çıkın yeter!

...

Ezberci eğitimden kaynaklı anlaşılmayan nokta, İkinci Mustafa Kemal konusu.

"Ben", değil "Biz" dediği hayat memat nüans nokta:

Mustafa Kemal öldüğü için o eserin sorumluluğu biz’lerde.

Şikayet etmek yersiz, sorumluluk duygusu olan herkes ne yapacağını bilir.

Asıl tartışılması gereken nokta, İkinci Mustafa Kemal konusu.

"Atatürkçüyüz" diyenler, ne kadar "iki Mustafa Kemal’den ikincisinin öğüdüne kulak verip, emanetine sahip çıkmış, Atatürkçü, ne kadar Atatürk’ün eserine sahip çıktı"; çıkmadı ise nerede kimler tarafından kafalar karıştırıldı?!

Merkez medya’da dönüşüm elzem.

Her rozet takan, bayrak, poster sallayan Atatürkçü olsaydı, bugün bu nokta’da olur muyduk?!

"Atatürk", Türk’lüğün tarih’inde omuz’dan omuz’a taşınan bir kaftan!

Mustafa Kemal ise "Tanrı" değil, ölümlü bir fani!

Yaşatmamız gereken eseri, biz’lere emanet ettiği eseri, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti.

Diri’yi öldürmeye çalışmanın, ölü’yü diriltmeye çalışmanın hiçbir yeri akıl’a bilim’e uygun değil!

Mustafa Kemal, neye benzer, kime benzer, lüzumsuz lakırdı, asıl tartışılması gereken hayat memat nokta ortada:

Neden, niçin, niye eserini koruyamadık, medeni devletler seviyesini aşamadık?!

...

Mustafa Kemal, ölümlü bir fani.

Laik Türkiye Cumhuriyeti ise Atatürk’ün bizlere emanet ölümsüz eseri!

Hayat memat nüans şurada saklı:

Etten kemik’ten ölümlü, "ölmüş" Mustafa Kemal’i diriltmek mümkün değil!

Adına, verdiği mücadeleye saygı duymak başka şey, "Tanrı" muamelesi yapıp tapınmaya çalışmak başka şey!

Gazi’nin bizlere emanet, son yıllarda öyle ya da böyle "zar zor da olsa" yaşayan, yaşatılmaya çalışılan "Laik Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti"ne ölü muamelesi yapmak, yaptırmak hangi (istihbari) akıl’ın eser’i?!

"Bilinç yarılması" nedir ne değildir?!

...

Soru şu:

Mustafa Kemal, Türk’e benziyor mu benzemiyor mu?!

Oysaki, hayat memat nüans şurada saklı:

Türk olmak demek, "Adalet" demek, "Cesaret" demek, "Feraset" demek!

Bu özellikler Gazi’de var mı?!

Var.

O zaman bu boş lakırdıyı gündeme taşıyan medya’ya, o sözü söyleyene değil, söyleten medya’ya ve arka plan’ına verilecek cevap belli:

"Laik olmak demek adam olmak demektir, adam olmayanlara ne söylense boş!"

...

Mustafa Kemal, Selanik doğumlu bir Türk.

Orta Asya’dan gelen Ata’larımıza ne kadar benziyor ya da benzemiyor?!

Bu bakış açısı sakat!

Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk’e benzetemeyen fani ne kadar Arap’a, Fars’a, Ermeni’ye, Çeçen’e, Çingene’ye (vb) benziyor?!

Osmanlı, Bizans mirası üzerinden yükselen bir imparatorluktu, Türkler de imparatorluk içinde yer alan birçok değişik kavim’le kaynaştı.

2017 real politik üzerinden soracak olursak, Kürt ne kadar Türk, Türk ne kadar Arap ve/veya Kürt?!

O kadar çok kaynaşmışız ki, Orta Asya’dan gelen Ata’larımıza benzeyene bugün Japon ya da Çinli veyahut Asyalı muamelesi yapılmıyor mu?!

"Laik olmak adam olmak demektir" ise önce mazruf’a bakmalı!

...

Atatürkçüyüz deyip, ölümlü Mustafa Kemal’i Tanrı’laştırıp, sonra da o’ndan yardım dilenmenin neresinde ilim var, neresinde fen, neresinde akıl?!

Papağan gibi Atatürk’ün sözlerini tekrar ederek "medeni devletler seviyesini aşmak" mümkün mü?!

Ülke parçalanmanın eşiğinde!

Suç sadece karşı devrimcilerde mi, papağan gibi aynı sözleri tekrar ederek farklı sonuçlar elde etmek isteyen ulusalcılarda hiç mi sorun yok?!

Bayrak, poster sallayarak 2002’den ve/veya 1997’den bu yana hangi başarı elde edildi?!

Atatürk, vatan'ı Atatürk kitap'ları yazarak, ekran'da tarih anlatarak kurtarmadı ise?!

'Ezber'e ya da 'ezberden kopya'ya dayalı akıl'ın sonu "Osmanlı" tarih oldu!

Arap alfabesinden Latin alfabesine geçtik.

Ne var ki, "o kafa", alfabe "Latin" de olsa, "Osmanlıca" yazıp çizmeye devam ediyor.

Osmanlı'yı çökerten o kafa'lardan mülhem; Laik, Çağdaş Türkiye de benzer yol'da.

Bugün'ün hikayesi geçmişte yazıldı?!

2021 Sonbahar’ı bağlamında, küresel aksta ortak çıkar:

Yeniden Atatürk!

Yeniden Laik Türkiye!

Yeniden Çağdaş Türkiye!

Ezcümle:

Atatürk’ün "Gençliğe Hitabesi" bir "duvar süsü" değil, "Erken Uyarı Sistemi"dir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum