Şevket Bülent Yahnici

Şevket Bülent Yahnici

YİNE BİR SEÇİM /SEÇMEN ANALİZİ...

BASE-BASED'e entegre olunan Anka’nın gözünden sitesinde zaman zaman  yazdığım /yazmaya calıştığım yazılar arasında bir seri halinde "yakın siyasi tarihimiz açısından analiz" değerlendirmelerinde bulunmuştum.Yine Anayasa ve ilgili kanunlar çerçevesinde bazı düşüncelerle,ülkemizde seçmen davranışlarını konu alan siyasi hayatımız ve geleceğine dair konuları paylaşmaya çalışmıştım. Aradan zaman geçince ve sizin ihtimal hesaplarıyla ortaya koyduğunuz görüşler yaşanan hayatta uygulanır olup, gerçeklik kazanınca kendi kendinize "ben demistim" deyip övünüyorsunuz da; söylediklerinizi kimin dinlediğini, yazdıklarınızı kimin okuduğunu,  ya da hatırladığını bilemiyorsunuz...

Şu an itibarıyla inanın bu havadayım,çünki eski yazdıklarımı gözden geçirdim...Üzerlerinden kiminden bir sene, kiminden birkaç ay geçmiş...Tespit, tahmin, analiz ne derseniz deyin, pek çoğunun hayatımızda gerçekleşen, ya da yaşamakta olduğumuz hususlar olduğunu görmek inanın insana tuhaf bir his veriyor.

 

İşte sözün burasında günümüze ve yaşanan ana dair bazı veriler üzerinden de bir tespit/analiz çalışması yaparak bunu da tarihin sayfalarına kaydetmek gereği duydum.

 

Biliyoruz ve biliyorsunuz ki, siyasi hayatımızda çok uzun yıllardan beri gündemden çıkmayan; çıkmadığı gibi de tartışmalara hak verdiren bir niteliği olan "erken seçim" diye bir konu var ve  yine geldi,  gündemin ortasına yerleşti.

 

Erken seçim tartışmaları genellikle iktidarla muhalefet arasında uzun süren tartışmalara konu olur; iktidar tarafı genellikle seçimin öne alınmasına şiddetle karşı çıkarak, zamanında yapılmasını savunan taraftır; karşı tez de,iktidarın böyle gitmeyeceği iddiası üzerine kurulmuş seçimlerin öne alınması talebidir. Her ne kadar taraflar böyle oluşmuş olsa da, bir de bakarsınız ki, erken seçim deyince zıp zıp zıplayan, ateşler savuran iktidar tarafı söylediği herseyi unutarak, hiçe sayarak ve belki de tabir yerindeyse utanmayarak iki arada bir derede çokluk da bir gecede seçimi erkene alıverir.. .Aslında halin bu oldugunu bilen halkımız da, bu tartışmaları pinpon masasında pinpon maçı seyredercesine seyreder ama, içten içe de inanmaz...Söyleyenlerden ve söyleyenlerin samimiyetinden şüphesi vardır çünki...

 

Çünki, alışmıştır geçmişteki erken seçim kararlarının bu işe en olmaz diyenler tarafından alındığına...Bilmektedir ki halkımız, ülke bir garabet sahnesidir. Hoş, halkımız da bu garabetten nasipsiz değildir ya,her neyse konumuz o değil...

 

Şimdi de ortalık seçimin erkenliğine, zamanındalığına dair tartışmalardan geçilmiyor. Siyaset sahnesi ve bu sahnenin yansıması TV ekranları tartışmalar için atış sahası...Tabii ki başta siyasetciler, sonra her biri büyük usta anket şirketi yöneticisi gedikli tiplerimiz ve siyaseti siyasetçilerden iyi bilen,yorumlayan gazeteciler, yorumcular, her gece onlarcasıyla beynimizin içindeler...

 

Hal böyle...İktidar kanadı yani Cumhur diyor ki yok arkadaş seçim zamanında, hiç debelenmeyin...İşler tıkırında ya, ne istiyorsunuz? Karşı taraf ise demekte ki, yahu haliniz,mecaliniz kalmadı, birgun bile idare edecek haliniz kalmadı,getirin sandığı...İşler tıkırsa kazanır, devam edersiniz; yok değilse de, halk öyle söylerse de, bırakır gidersiniz,bu da hayrınıza olur...Memleket bu ikileme sıkışmış vaziyette.

Tabii ki, durumdan vazife çıkarmaya talip iki grup var, birisi anket/araştırma şirketi yöneticileri, diğeri de gazetecileri, öğretim üyeleri, araştırmacıları vb., vs.  gedikli yorumcular.

Erken seçim olur, olmalı, olacak diyenler bir grup...Tek cephe...Karşı taraf ise parçalı bulutlu...Bir grup var ki, varlığım iktidarın varlığına armağan olsuncular... Bunlar net. Bunlara göre Cumhur ne dediyse o ve seçim zamanında. Gerisi yalan, boş laf...Bir başka grup ise iktidarın hiçbir şekilde değil erkenine, belki zamanındasına bile yanaşmayacağı inancında olanlar...Bir de konuya ihtiyatlı ve şüpheyle yaklaşanlar var ki, onlar her an, her dakika bir "Bahçeli  sürprizi" olur mu ki, diye düşünmekteler...Peki bu çetrefil ortamda ben ne düşünüyorum?..Ben bu Ülkede her an herşeyin olabileceğini düşünüyorum...Ancak, herkesin (gerek " Cumhur"u gerekse "Millet"i oluşturan partilerin) kendilerine dair hesapları yapmakta oldukları açıktır ve  gelişmeler bu hesaplar üzerinde çoğunlukla bir anlaşma sağlandığı takdirde gündeme sokulacaktır. İşe burada tahlil ve analizi gerçekçi olarak yapma mecburiyeti vardır. Bunun şartı da gerçekçi durum tespitidir.

Cumhur’u oluşturan iki temel parti var: AKP ve MHP... İkisi mevcut yeni getirilen sistem gereği ittifak eyleyip; daha doğru ifadeyle birbirlerine eklenerek %50 yi aştılar. AKP 'nin bugün ki iktidarının sebebinin, eklenme oranı çok çok düşük bile olsa MHP olduğu aritmetik gerçektir. Yine, eğer MHP bugün Meclis'te temsil imkan ve kabiliyetini haiz ise, bunun da AKP sayesinde elde edilmiş bir netice olduğu aşikardır.

Önümüzdeki birinci problem, bugün bu tablonun değişmiş olduğuna dair kuvvetli ve inkar edilemez haldir. 20 senelik AKP metal yorgunluğundadır, paslanmıştır. Her ne kadar "kemik oyu", "militanlaşmış kitlesi" itibariyla halen Türkiye'nin en büyük Partisi görünüyorsa da; büyük iddialarla, bir sürü akıl almaz propagandayla  - SÖZDE- halka kabul ettirdikleri  sistem iflastadır, fiyaskodur...Ne derlerse desinler, neyi, nasıl savunurlarsa savunsunlar getirdikleri ve dünyada eşi benzeri olmayan "UCUBE"nin çöktüğünün farkındadırlar. Kuyruğu dik tutan tavırlar ve sistem lehine sarfedilen övücu laflar kendilerinin de inanmadıkları bir tiyatro oyunudur.

Zaten ve kaldı ki, başarılı olmus olsalar %50 yi kıl payı aşarak kazandıkları bu sistemde bir daha kazanmalarının imkansız olduğunu bilecek ferasette olduklarını sanmalıyız...

Anketlerin tamamında en az %10 civarı kayıpları olduğu gözlemleniyor. Kendilerine kul  köle ettikleri anket/araştırma şirketleri de,ister medya, ister araştırmacı,ister üniversite çevresi dahil  CUMHUR, ERKEN VEYA ZAMANINDA (bundan sonraki herhangi tarihteki herhangi bir seçimde) BİR SEÇİMDE % 50 Yİ AŞAR, AŞACAKTIR DİYEN BİRİNİ DUYDUNUZ MU? İşte karşı karşıya olunan problem budur. ERKEN VEYA ZAMANINDA BU SİSTEMLE, KAYBEDECEKLERI BELLİ BİR SEÇİME NİYE GİDECEKLERDİR? İçinden çıkılamayan konulardan ilki budur..."Cumhur" %40 veya  az üstü bir oy alırsa kaybetmiş olacaktır. Zira anketler "Millet" tarafı için yaklaşık/benzer rakamlar vermekte, ortaya da tartışmaların ana noktasına %10 civarı bir oyla HDP'yi yerlestirmektedir. %10 gibi  belki daha da az diğerleri...Bu tablo oyların belirlenlenmesi  (kararsızların dağılımı) ihtimaliyle  ortaya çıkan bir hesaplamadir... Aslında bir başka büyük problem bütün anketlerde  KARARSIZLAR sıfatıyla ifade edilen grubun şişerek büyüyor olmasıdır.

Kararsız diye vasıflandırılan seçmenin son anketlerde ifade olunan payı %30'lara yakın durmaktadır. Bu gerçekçi bir tespit midir? Bilemiyoruz...Ancak, azalmakta olduğu ifade olunan AKP ve MHP oylarına bakacak olursak bu payın en büyük diliminin "Cumhur" tarafı olduğunu tahmin zor değildir. Kendisini, varlığını, ideolojisini, savunduklarını arayan ama bulamamış bir MHP kitlesi...Süratle kararsızlar safına geçmiş olabilir. Partisinin politikalarından rahatsızlık duyan (sebepleri çok çeşitli olabilir: MHP'den rahatsızlık; samimi müslüman kitlenin lüksten, şatafattan, artan ahlaksızlıktan, yoksulluk ve yolsuzluklardan duyduğu rahatsızlık, siyasal islamın fiyasko olduğu inancı, açlık, kötü yönetilme vb.onlarca sebep olabilir) AKP tabanı da tabii olarak boşalmakta...Karşı tarafta ise anketlerin %22 - 23 ,26gibi oranlar gösterdiği CHP yırtınıyor ki, seçmen kaybetmeye ve %30'lara doğru bir yükseliş yakalaya...İYİ Parti ise aleyhine gelişen ayrılmaların yara sebebi olmamasına çalışıp yüzde onlar  üzeri gösterilen anket oranlarını yüzde yirmilere yaklastırmanın telaşında.

Bu arada çok önemli gördüğüm ve Türk siyasi hayatı açısından büyük ve köklü bir değişikliğin ancak olabileceğine inandığım bir konuyu dile getirmek istiyorum.

 

Benim inancıma göre "Millet ittifakı" tarafı (mevcut anket göstergelerinden yola çıkarak) eğer ki, ancak yüzde kırkı zorlayan bir netice alabilirse bu hal çok zor ve problemli bir dönemi getirecektir. Çünki, yüzde ellilik sistemin gereğini yerine getirebilmenin tabii şartı olarak HDP muhtaçlığı yaşayacak ve çok da yıpranacaktır. Halbuki , CHP ve İYİ Parti oylarının yüzde kırk beş gibi bir oranı yakalaması halinde ittifakın eli güçlenecek,yüzde beşlik bir HDP desteği ittifak için zarar boyutunda görülmeyecek; ayrıca da Meclis'de çok daha rahat edebileceği bir çoğunluğu sağlamış olacaktır. Peki bu mümkün bir hal midir? Ülke bir hayat memat seçimine gidiyor.CHP ne yapıp edip ,kısır çekişmeleri, istemezüklerin,    huysuzların/huysuzlananların,adam beğenmezlerin Partisi olmaktan kendisini kurtarıp yüzde otuzları bulmayı hedefe koymalıdır.Aynı şekilde İYİ Parti de iç huzursuzluk vs.yi geriye koyup yüzde onbeşi en az çıta olarak hedeflemelidir... Parti yöneticilerine kalsa yüzde yirmileri çoktan geçtiler. Biz o filmleri çok gördük...Aynı filmleri beraber seyrettiğimiz arkadaşlara tavsiyem de, gerçekçi düşünmeleri yere sağlam basmalarıdır...En iyi anket, ayağını vurduğunda yerden getirdiğin sestir ama bu sesi siz kendi kendinize pompalayarak algılarsanız hüsran kaçınılmaz olur. Kaldı ki, anketlerin kötüsünde %11 - 12' lerde , iyisinde 12 - 13 belki 14' lerde çıkmaktalar...CHP %25 aldı, İYİ %20 almalı ki, tabloya uysun...CHP %27- 28 leri buldu,o zaman da yüzde 45' e ulaşacak rakamı İYİ yakalayabilmek zorundadır. Peki bu dediğin/dediğim olacak bir iş midir?..Olur, hiç endişeniz olmaya, yeter ki hata yapılmaya...Yeter ki, yüzde otuzları zorlayan büyük kararsızlar potansiyelinden oy devşirmeyi becerebileler. "Cumhur" dan rahatsız olduğu apaçık olan bu seçmen kitlesinden CHP ye gelme ihtimali olan oy miktarı yüksek olmayabilir. Çünki,kararsız bu kitle DP,AP, ANAP,DYP ve MHP gibi partilere oy veren bir çoğunluktadır...Demokrat, sağ, milliyetci, muhafazakar sıfatlı seçmen çoğunluğu kararsızlar içinde büyük kitledir. Böyle bir kitleden oy alabilme  konusunda en büyük şansa sahip Parti 2007'den itibaren MHP idi. Bu şansı kulanamadı, kullanmak adına bir iddiası olmad, girişimde de bulunmadı. AKP en büyük oyu bir referandumda (%57-58) aldı. O güne göre bugün AKP ye oy vermiş, verebilir kitlenin en az % 20'ler seviyesinde gerilediği gündeyiz. Artık kararsızlar...

Aynı hesaplar bir başka açı ve yöntemle MHP için de yapılabilir...Ben şahsen MHP'nin en az yüzde onlar üstünde bir oyunun siyasal İslamcılık macerası sebebiyle referandum oylamalarında, seçimlerde, Cumhurbaşkanlığı sistemi ve Anayasa oylamalarında AKP ye gidip orada da kaldığına inanıyorum. MHP seçime müstakil mi girer, ittifakla mı, AKP listelerinde mi? Üç hilale mi oy ister, ampule mi? Bu belirsizliğin giderilebilmiş bir problem olduğunu sanmıyorum.

MHP'li seçmen nasıl bir davranış sergileyebilir, bu soru işaretidir. İstanbul seçimlerinde sadece İmamoğlu'na destek vermesi tabii olan İYİ Partili seçmen mi oy verdi de sekizyüz bin oy farkına çıkıldı? İmamoğlu'nun çok ciddi bir şekilde hangi partiden olursa olsun oy aldığı açıktır. Ben inanıyorum ki, sekizyüzbin oyun içinde eli ampule basmaya gitmeyen yine çoğu Karadenizli de olan MHP'li seçmen söz konusudur. İmamoğlu'nun aldığı oyda İYİ Partili olmayıp da oy veren ciddi sayıda arkadaşımız olmuştur.

Aynı şekilde Ankara seçmeninin önüne getirilen iki seçenek vardı. Ankaralı olmayan, hakkında soru  işaretleri bulunan Özhaseki'ye MHP tabanı hiç sıcak bakmadı. Eski bir MHP'li olan ve ayrıca Ankaralılık faktörüyle öne çıkan Mansur Yavas'a Partisinin  amansız muhalefetine ve kampanyasına rağmen MHP seçmeni oy Verdi. Mansur bey kazanınca da kendilerini kazanmış hissettiler. Bu önemliydi...

Aynı tablonun genel seçimlere yansıyıp yansımayacağı gelecek seçimin en çok merak edilen sorusu ve konusu...

"Millet ittifakı" içerisinde bir aday belirsizliği olduğu biliniyor. Adeta aday toto oynanmakta...Tek çatı adayla birinci tur yarışına çıkmak mı, cok adayla girip ikinci turda şans aramak mı? O mu, bu mu, Akşener aday mı, Kılıçdaroğlu aday mı? Belirsiz sorular, belirsiz cevaplar...Zamanında yapılacak bir secim içinse erken zaman...

Ancak "Millet ittifakı" adayı kim olursa olsun CHP ve İYİ Parti tabanlarının itirazsız şekilde kendilerini oy vermek mecburiyetinde hissedecekleri bir kişi olmalıdır. Sonuna kadar her CHP'li,sonuna kadar her IYI Partili gidip sandığa bu adaya oy verebilmelidir. ..Peki yeter mi? Hayır, hayır, hayır...

Öyle bir aday olacak ki, yokluktan, ahlak buhranından bunalmış, açlık ve sıkıntı çeken, siyasal islam masalından sıdkı sıyrılmış AKP den kopma ihtimali de büyüyen seçmene itimat telkin edebilecek ve İYİ Parti dışında bulunan ve oy ağırlığı seçimin neticesini  ve kaderini değiştirecek derecede büyük bir potansiyeli temsil eden ve kararsız denilen grubun belki de yarısından fazlası demek olan camianın gönül rahatlığıyla oy vereceği bir aday...

Bence bu tarife uyan bir aday etrafındaki bütünleşme sonrası adayla birlikte önce kampanyaya ve propagandaya sürülecek; sonrasında da kadroda görev alacağı ilan olunan (başkan yardımcıları, sözcü, danışman, bakan, bakan yardımcıları vb. devlet kadrosu) gayet nitelikli, ağzı laf yapan önce kampanyayı sürükleyecek, sonra da yonetim kadrolarında görev alacak bir DEV KADRO...Kendisinden oy istenen halkın güvenerek oy verebileceği bir aday kadrosu ve yönetim adayları...Ben olsam Millet ittifakı iradesi yerinde böyle davranırdım

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.