Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ

Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ

YAPRAKLARA DALLARA

“Yapraklara dallara nice yıllara” Edip Akbayram ve Dostlar’ın önemli baş yapıtlarından. 80 li yıllarda üretilen bu çalışma D&R müzik marketleri için özel ve sayısal olarak bu yıl Türküola tarafından tekrar yine LP formatında yayınlandı.

Edip Akbayram ile dostluğumuz 50 yılı aştı. Birçok anımız var. İlk bestesi “Kükredi Çimenler”ile 1972 senesinde Altın Mikrofon Yarışması’nı kazandıktan sonra patladı sanatçı.O yıllarda bir konser için geldiği İzmir’de kendisini gazetede misafir etmek istemiştim. Her zamanki saygılı tavrıyla araç istememiş ve taksiyle gazeteye gelebileceğini söylemişti. Ancak İzmir’in o akıllı (!) şoförlerinden haberi yoktu. Kendisini otelden alan taksi neredeyse tüm kenti dolaşmış, sonra da gazeteye getirmişti. Edip orta kattaki magazin bölümüne girince “Amma uzakmış gazete”diyor, gerçeği öğrenince de “ülkem insanı”demekten alıkoyamıyordu kendini.

1950 Gaziantep doğumlu. Edip’in profesyonel müzik yaşamı okul yıllarına uzanıyor. Önce bir orkestra kurarak düğünlerde çalıyorlar. Lisedeki orkestrada da Pir Sultan Abdal’ın, Karacaoğlan’ın deyişleri üzerine yaptıkları besteleri çalıp söylemişler. İlk plağını da lise yıllarında yapmış:Kendim ettim kendim buldum

Liseyi bitirdiği zaman hep okumayı istediği mesleğin, hekimliğin eğitimini almak için üniversite sınavlarına girer ve diş hekimliğini kazanır. Ne var ki müzik ağır basar. Dostlar’ın kuruluşu 1974. Edip ve Dostları İzmir Fuarı’nın gediklilerinden. Çok anı var fuardan. İlk fuarı..İzmir’de tanıdığı bir tek bizler yani Mebajans var. Telefonla rica etti Lunapark Gazinosu ile anlaşma yapmamız için. Yaptık uzun bir serüven sonrası. Yaptık ta ne oldu? Edip parasını zor bela kurtarabildi gazino patronundan.

Fuarla ilgili bir rekoru da var Edip’in. Akasyalar Gazinosu’nda fuardan bir ay önce çalışmaya başladı. Fuar bitti istek üzerine devam etti. Toplam 82 gün aralıksız çalıştı.

Yine fuarla ilgili ilginç anılarla devam edelim dilerseniz. Sahneye sabaha karşı 4 civarı ancak çıkabiliyordu sanatçı. Kadro o kadar kuvvetliydi ki..Ama farketmiyordu, gazinodaki binlerce kişi bekliyordu onu. Hem de akşamın 8 inden beri oturdukları rahatsız tahta sandalyelerde. O gece yine 4 civarı sunucu anonsunu yaptı:

“Karşınızda Edip Akbayram Dostlar”

Sanatçı “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz”diye söyler söylemez yakındaki camiden müezzinin sesi yüklseldi..”Allahü ekber”

Yine başka bir fuar..Fuarın son günleri.. Hava değişiminden sanatçının sesi çıkmıyor. Eee ne yapacağız? Gruptakiler “Tek çözüm şu sen ağzını oynat biz söyleyelim”dediler. Gruptaki gitarist ve basçı seslendirecek şarkıları. Edip sadece rol kesecek. 4 bini aşkın kişi anlıyor tabii çünkü Edip’in kendine has bir ses rengi var. Ancak bunu özellikle yaptı zannediyor seyirciler ve avuçları kızarıncaya kadar alkışlıyorlar.

Yıl 1978 ..Yine İzmir Fuarı. Ekici Över Bahçesi’nde bu kez. Aşık Mahzuni ile birlikte sahne alıyorlar. O gece bahçenin arka kapısından kaçırıyorlar sanatçıları. Çünkü emniyet onları alıp götürmeye gelmiş.

Bir başka anımız. .Bir televizyon programına çağırmıştım sanatçıyı. Sky TV stüdyoları binanın 8.katında. Ve o akşam ne yazık ki asansörler arızalı. Sakat sakat –Daha 6 aylıkken çocuk felci geçirmiş- o kadar katı yürüyerek nasıl çıktı? O nasıl özveriydi hala şaşarım.

1980 öncesi Antakya’da verdikleri bir konserde Sezen Aksu ile onu linç edip yakacaklardı müziklerine tahammül edemeyenler. Ya 80 sonrası ? 1980 den 1984 e kadar koskoca bir dört yıl..Zor yıllar..Kimse Edip’e iş vermedi. Eşinin bileziklerini ve alyanslarını sattı geçinebilmek için. Sesi soluğu duyulmaz oldu müzik piyasasında. Şarkıları TRT de yasaklandı. Ama 90 ların ortalarından itibaren özellikle “Türküler Yanmaz” albümüyle tekrar bir çıkış yakaladı ve kendi çizgisinden sapmadan bugüne kadar yürümeye devam etti.

Her çıkardığı albümde şairlerin sevdasını, kavgasını,umutsuzluğa karşı direnişin şarkılarını söylüypr sanatçı. Mahzuni Şerif, Ruhi Su, Ahmet Arif, Can Yücel, Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali’nin dizelerine can veriyor.

"Kalıcı bir şeyler yapmak istiyordum. Fikret Kızılok ve Cem Karaca'nın Anadolu ezgilerini pop çizgisinde söylemelerini örnek olarak aldım. Renk ve çizgide tamamen bir Edip Akbayram olarak geliştirdim. Toplumcu müzik yapmak istedim. Müziğimde geniş halk kitlelerinin yaşamı, sorunları olmalıydı. Ancak sivri, ucuz kahramanlıklardan da uzak durmaya çalıştım. İnançlarımdan, düşüncelerimden, politikamdan taviz vermeden, müzik tekniğinden yararlanarak, sorunlu, yoksul, geniş halk kitlelerine ulaşmak, daha çağdaş bir şeyler yapmak istiyordum. "diyor sanatçı ve ekliyor” 50 yıldır yaptığım şarkılara bakın… Hep sevgiden, dostluktan, barıştan ve kardeşlikten söz ettim. Biz demokrasinin içindeyiz. Her renkten, her düşünceden, her partiden insanın birbirine saygı göstermesi gerekir.Düşüncesi olmayan bir insan bence en tehlikeli insandır.Artı bir de çiçek bahçesinde tüm çiçekler beyaz olursa o çiçeklerin bir anlamı kalmaz , arada kırmızı , pembe ve diğer renklerde çiçekler olursa o zaman o çiçekler anlam kazanır. Bugün bence insanlar düşüncelerini söylemekten çekiniyorlar. Ben sizin düşüncenizi bilirim , saygı duyarım , siz benim düşüncemi bilirsiniz , buna inanmak zorunda değilsiniz ama saygı duymanız gerekir. Bir düşünce korkaklığı var “

Edip’in türkü aşkı taa çocukluğuna kadar gidiyor.Babaannesi “Çarşambayı sel aldı”yı söylediğinde ona fındıklı akide şekeri verirmiş. “Haftalığımdan biriktirdiğim paralarla ünlü pop şarkıcıların konserlerine gider, eve döndüğümde aynanın karşısında onların taklitlerini yapardım”diyor.

Ayten hanımla evliliği 44. Yılında. Oğlu Ozan ekonomist. Kızı Türkü sanatçı, babasının yolunda. En iyi arkadaşı torunu Lavin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.