Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

UHUD SÖMÜRÜSÜ YAPAN BİR YAZARA CUMHURİYET HATIRLATMASI

Seçim zamanlarında iktidar cephesinden, “Uhud ve Okçular Tepesi” hatırlatması yapılmasına alıştık. Seçimden evvel, “Okçular Tepesi’ni terk etmeyin!” uyarıları yapılıyor. Seçimde istenilen olmayınca, “Tepeyi terk edenler yüzünden!” diyerek, taşlanacak hâin avına çıkılıyor. Bu tavırdan ziyâde, sahâbeyle bu kadar eşleşme özgüveni, insanı hayrete düşürüyor.

Evet, buna alıştık ama seçim veya darbe yokken, yâni durup dururken niye Uhud yazısı yazılır?

Geçtiğimiz 16 Ekim’de böyle bir yazı okudum. Bilmediğim bir şey mi oldu diye bakındım. Yok yok yok! Uhud Savaşı’nın 1396. sene-i devriyyesi de değil. Yazar, gâyet ciddi bir şekilde, dönüp târihe bakmakta fayda olduğunu söyleyip Uhud’u anlatmış. Peygamberimizin savaş planını, stratejik zekâsını vurgulamış. Yazının sonunda buram buram İslâm dâvâsı kokan “biz” anlatım diline şöyle geçmiş:

“Mekke ordusu, kesin bir üstünlük elde edemeyip geri çekilmek zorunda kaldı. Biz, ağır kayıplar verdik kuşkusuz. Fakat İslâm sancağını yere düşürmedik. Medine ele geçirilemedi ve İslâm dini ortadan kaldırılamadı. Toplanmak için hiçbir vakit geç değildir anlayacağınız.”

Ne kadar etkileyici değil mi? Mübârek, sanki Uhud’da!

Çarpım cetvelini doğru sayamayacak bir AK Partili vekil, “Cihadı bilmeyene matematik lâzım değil” dediğinde, “Uhud’daki okçular matematik bilselerdi, ganimet için yerlerini terk etmezlerdi.” diyerek iktidara geldiklerinde devlet malını ganimet gibi görmelerini eleştirmiştim.

Bakalım, böyle ağlak bir Uhud yazısı kaleme alan yazarımız, matematik biliyor mu?

“Ben mi hassasım acaba?” diye şüphe ettiğimden biri akademisyen, ikisi köşe yazarı üç kişiye, “Uhud hakkında bir yazı kaleme alsanız şu cümleyi kullanır mısınız?” diye sordum. “Kullanmayız.” dediler. “Biz” diline geçip, sanki Uhud’u yaşıyormuşçasına anlatarak kendisini İslâm mücâhidi gibi sunan yazar, eğer biraz matematik bilseydi Peygamberimizin savaş planını anlattıktan sonra şu cümleyi kullanmazdı:

“Plan, tıkır tıkır işliyordu.”

Kafasındaki plan tıkır tıkır işliyor ya kaleminden dökülüvermiş işte. Üslûb-ı beyan, ayniyle insan.

Neyse esas meseleye, yâni bu yazının nereden çıktığına döneyim.

25 Ekim 2021 târihinde Birgün yazarı Timur Soykan, kumarhâneci Halil Falyalı hakkında bir yazı kaleme aldı. Halil Falyalı, daha evvel bâzı gazetecilerin kendisine şantaj yapıp para istediğinden bahsetmiş ama isim vermemişti. Soykan, 2020 yılında bir gün arayla yazılan ve Falyalı’nın yasa dışı işlerini anlatan iki yazıya dikkat çekti. Bu yazılara göre, operasyon kapıdaydı. Fakat her nedense yazılara rağmen operasyon olmamıştı.

Falyalı’ya operasyon yapılacağını yazanlardan biri, Uhud için ağlayıp “toparlanma zamanı” diyen yazar.

İyi de adam, 25 Ekim’den sonra değil, 16 Ekim’de Uhud’u yazmış değil mi? Ne alâka?

Halil Falyalı, 15 Ekim’de polise teslim oldu. Soykan’ın bahsettiği yazarlardan biri, “Ah Uhud!” diye feryad ederken diğeri ise 17/25 Aralık’tan girdi, Kılıçdaroğlu’ndan çıktı. Allah ne verdiyse döşedi.

Bedeni trol dünyasında, rûhu Uhud’da gezen(!) yazarın gazetesi ne yapacak diye merakla bekledim. Genel yayın yönetmeni, utanmadan arlanmadan, 2023 seçimlerinin silahsız 15 Temmuz olacağını yazdı.

Bu yazara ve genel yayın yönetmenine kısa bir Uhud dersi vermek istiyorum.

Uhud Savaşı öncesinde Peygamber Efendimiz, gördüğü rüyâ sebebiyle meydan savaşı değil, savunma savaşı yapmak istedi. Sahâbeyle istişâre etti. Çoğunluk, meydan savaşı istedi. Peygamberimiz, sonucu bildiği hâlde çoğunluğun isteğine uydu. Yâni seçime saygı gösterdi.

Asr-ı Saadet’de seçim vardı, Cumhuriyet vardı.

2023 seçimleri olacak ve kazanan, bu ülkeyi yönetecek! Kaybeden, milletin irâdesine saygı gösterecek!

Cumhuriyetimizin 98. yılı kutlu olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum