Psikolojik Harp Uyarısı: Televole’den Sıfır Bir’e Toplumun Çözülüşü!

Psikolojik Harp Uyarısı: Televole’den Sıfır Bir’e Toplumun Çözülüşü!

Genç kardeşim, Akademisyen-stratejist Kemal Uysal ile birlikte Türk toplumunu uyarıcı yazılarımızı sürdürüyoruz.

Genç kardeşim, Akademisyen-stratejist Kemal Uysal ile birlikte Türk toplumunu uyarıcı yazılarımızı sürdürüyoruz.
Kendisinin dün bana ulaştırdığı son bilgi notlarını akademik üslubunu koruyup, kendi deyişlerimi doğal bir akışta yerleştirdim.
Türk Milleti’ni uyarıcı, toplumu bilinçlendirici bir ton ekledim.
"Geçmişini bilmeyen, geleceğini inşa edemez!"
Bu atasözü, ortak hafızanın, bir milletin ayakta kalmasının temel taşı olduğunu bize hatırlatır.
Bugün aslında dün’dü.
Dün Televole’nin şaşalı sahneleriyle başlayan bir kültürel erozyon, bugün Sıfır Bir’in sokak raconuyla toplumun ontolojik güvenliğini tehdit ediyor.
Türk Milleti’ni uyarmak ve toplumu bilinçlendirmek adına, popüler kültürün perde arkasındaki psikolojik harp stratejilerini masaya yatırmalıyız.
Bu makale, sizi düşünmeye ve harekete geçmeye davet ediyor...
...
Öncelikle...
Gerçek, Hülya Avşar’ın ikonlaştırılmış göğüslerinde, Sibel Can’ın mitikleşmiş poposunda, İbo Show’un sahne illüzyonlarında, Mehmet Ali Erbil’in erotikleşmiş şovlarında, Acun’un reyting imparatorluğunda ve Sıfır Bir dizisinin toplumsal çözülme alegorisinde saklandı.
Bu tespit, popüler kültürün yalnızca eğlence olmadığını, aksine bilinçli bir psikolojik harp aracı olarak işlediğini gösteriyor.
Nitekim...
2000 yılında Kanal D Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Özkan’ın aktardığı anekdot, dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un Televole ve benzeri magazin programlarının yayından kaldırılmasını talep ettiğini ortaya koyuyor.
Atasagun, Batman’daki kadın intiharlarını örnek göstererek, “Altı çocuğu olup evine ekmek götüremeyen biri, Televole’deki yaşamları gördüğünde ne düşünür? Ben bu durumda olsam belki de komünist olurdum” diyerek sosyolojik tahribata dikkat çekmiş.
Hal böyleyken...
Bu içeriklerin basit bir magazin tartışmasını aştığı ve güvenlik ölçeğinde bir tehdit olarak algılandığı aşikar.
Devlet güvenlik bürokrasisinin en üst düzeyinde bu meselenin “tehdit” olarak tanımlanması, Televole kültürünün toplumsal dokuyu erozyona uğrattığını kanıtlıyor.
Dönemin gazetecileri ve aydınları arasında hararetli tartışmalar yaşanmış, ancak bu tehlike yeterince ciddiye alınmamış olabilir.
Demem o ki:
1980 darbesi sonrası neoliberal dönüşüm, siyasal katılımı zayıflatıp kamusal alanı ticarileştirirken, televizyon ve eğlence endüstrisi bu boşluğu doldurdu.
1990’larda özel televizyonların çoğalmasıyla hızlanan bilgi akışı, aynı zamanda kitlesel manipülasyonun da aracı haline geldi.
“Kırmızı nokta” programları, Televole benzeri yapımlar ve magazinleşmiş şovlar, genç kuşakların kolektif bilincine nüfuz ederek siyasal ve ekonomik sorunları görünmez kıldı.
Nüans?!
Bu süreçte “sex always sells” (seks her zaman satar) mantığıyla ithal edilen Amerikan eğlence modeli, yerli kültürel kodlara uyarlanarak Hülya Avşar’ın sahne şovları, Sibel Can’ın beden estetiği ve mankenlerin dekoltesi gibi görsel stratejilerle toplumu oyaladı.
Nitekim...
İbrahim Tatlıses’in İbo Show’daki şarkı sözleri, Mehmet Ali Erbil’in sıradanlaştırılmış müstehcen esprileri ve Acun’un bireyci rekabeti kutsayan yarışma formatları, toplumda bireycilik, erotizm ve yüzeysel haz kültürünü yeniden üretti.
“Sadece sen önemlisin” mesajıyla kolektif değerler aşındırıldı, yerine bireysel hırs ve rekabet yerleşti.
Bu tablo, toplumsal dayanışmayı bilinçli bir şekilde zayıflatan bir psikolojik harp stratejisi olarak işliyor.
Demem şu ki:
Güncel örnek olarak Sıfır Bir fenomeni, bu sürecin doruk noktası.
2016’da YouTube’da amatör bir yapım olarak başlayan dizi, işsizlik, yoksulluk ve şiddeti “gerçekçilik” iddiasıyla sunarak genç zihinlere sokak şiddetini cazip bir model olarak işledi.
Aile, okul ve mahalle gibi toplumsal sütunların yerini sokak raconu, şiddet ve korku aldı.
“Tas traşı” saç modeli, Adidas eşofman ve tespih gibi semboller, korku iklimini toplumun geniş kesimlerine yaydı.
Bu, Emile Durkheim’ın tanımladığı “anomi” halini; kuralların ve değerlerin geçerliliğini yitirdiği, bireylerin yalnızlaştığı bir çözülme sürecini tetikledi.
Hasılı:
Anominin açtığı boşluk, Giddens’ın ontolojik güvenlik teorisiyle derinleşiyor.
Ontolojik güvenlik, bir toplumun “Biz varız ve var olmaya devam edeceğiz” inancını ifade eder.
Kolektif bilincin erozyonu, kimlik, aidiyet ve gelecek kaygısını artırarak toplumun kendini bir bütün olarak hissetmesini engelliyor.
Tanklar bedenleri, ekonomiler geçimi koruyabilir, ancak ortak hafıza zayıfladığında en güçlü devlet bile içten içe çözülür.
Hülasa:
Bu kırılmanın sahadaki karşılığı, sessiz bir teslimiyet ve korku iklimidir.
Çocukların düşleri karardı, gençlerin umutları tükendi, aileler ve mahalleler zayıfladı.
Atom bombasının yıktığı şehirler yeniden kurulabilir, fakat korkunun yıktığı toplumları ayağa kaldırmak çok daha zor bir imtihandır.
Çin’deki İngiliz müdahaleleri gibi tarihi örnekler, psikolojik harpin kültürel ve gündelik hayat üzerinden yürütüldüğünü gösteriyor.
Demem o deme değil şu deme:
Evet, popüler kültür eğlence sunuyor, ama bu eğlencenin ardında toplumsal çözülmeyi hızlandıran bir strateji yatıyor.
Hafızanın erozyonu, kelimelerin boşalması ve değerlerin dağılması, bireyi kendi gölgesine yabancılaştırır.
Netice:
Gerçek güvenlik, ontolojik bir inşa sürecidir.
Hakikatlerin, değerlerin ve ortak amaçların yeniden kurulmasıyla bireyler onurlu bir gelecek için inanabilir.
Devletlerin istikrarı, dış güçlerden çok kurumların sürekliliği, kuralların meşruiyeti ve kolektif bilincin canlılığında yatar.
Ezcümle:
Uyan Türk Milleti!
Televole’den Sıfır Bir’e uzanan bu psikolojik harp, ortak hafızamızı ve kimliğimizi tehdit ediyor.
Kolektif akıl ve paylaşılan anlamsal direnç, en güçlü silahlardan üstündür.

Er bozulursa aile, hatun bozulursa ulus bozulur; o halde nesillerimizi bilinçle yetiştirelim!
Sözün özü:
Bu makale, sizi geçmişin derslerinden ve bugünün tehlikelerinden haberdar etmeye çağırıyor.
Popüler kültürün tuzaklarına karşı uyanık olalım, ortak hafızamızı koruyalım.

Cüneyt Şaşmaz

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler