Ötekileştirilenler Ötekileştiriyor....

Ak Parti'de 'Metal Yorgunluğu' ile başlayan süreç , sanırım son yerel seçimlerde sadece metal değil, mental yorgunluğunun da Ak Parti'yi içten yok etmeye doğru bir sürece götürdüğünü ortaya koydu. Bunu artık herkes yüksek sesle son zamanda seslendirse de,  kaza çok önceden geliyorum diyordu.

Ama hani bakmak ile görmek arasında ince bir çizgi vardır ya, Ak Parti'de uzun zamandır durum bu galiba. Ya bakıp göremediler, ya görüp söyleyemediler.

Sebep ne olusa olsun, sonucu değiştirmiyor ne yazık ki....Bugün kuruluşunun 18. yılını kutlayan ve kendisine güzel bir slogan bulan Ak Parti keşke o slogan gibi ' her daim 18 yaşında' (!) olabilseydi!...Ne iyi olurdu....

Aslında 2002 yılında yıkılıp dökülen siyasetin ve insanımızın ümidi idi. Ve o günden sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin kuruluşundan sonra ilk konuşmasında söylediği gibi ,hiç bir şey eskisi gibi olmamıştı. Hem Türkiye için, hem de kendileri için....

Elbette yapılanlar o günün şartlarında önemliydi ama bir süre sonra dünün hastalıklarına karşı kendilerini aşılayamayanlar ya da aşıları tutmayanların aynı hastalıklara yakalandığını hep birlikte gördük.

Yasaklar, yolsuzluklar, yoksulluk Ak Parti'nin mücadele alanı ve varlık sebebiyken, şimdi son döneme baktığımızda bugün içinden çıkıp çıkmayacağı artık tartışılmaktan çıkan ete kemiğe bürünen olası yeni partilerin oluşma sebebi....

Bir dönem ANAP'taki Özal Ailesi'nin icraatları bugün ortalama 20 Aile arasından 'seçilmiş' bireyler tarafından yönetilmeye çalışılan Türkiye'de artık kahve köşelerinde ve en ücra köydeki Ahmet Amca ve Zenep Teyze tarafından konuşuluyor...

Yine NGazete'de 'ÇUKURAMBAR BORSASI' adı altında bir kısmı yayınlanan ihale yolsuzluğu ve Ankara'daki 'Çantacı' iş takipçileri, 'Ak Parti müteahhitleri'  halkın geçtiği her paralı yolda ücret öderken kulaklarını çınlattıkları bir 'fenomen' haline gelmiş durumdalar....

Oysa 3 Kasım 2002'de bu halk bir Anadolu İhtilali yapmıştı. Büyük bir 'Öteki Türkiye' yaratan 'Cumhuriyet elitistleri'ne, 'Biz de varız' demişti. Kabulü zor da olsa!!!!

Ama şimdi gelinen noktada halk kime 'biz de varız?' demesi gerektiği konusunda uzun zamandır adres arıyor.

 Bu nedenledir ki son bir kaç seçimde uzun zamandır, 'Tayyip değilse kim?' diye soranlar şimdi, 'Tayyip olmasın da kim olursa olsun' dediler.

Peki bu doğru bir durum ya da doğru tercih mi?

Elbette değil. Hem ülke bekaası, hem de çevremizdeki son gelişmelere bakınca 'devlet aklı' buna 'dur' demeyi gerektiriyor.

Peki nasıl?

Dün ötekileştirilenler bugün diğerlerini ötekileştiriyorsa bir de...

Elbette zor.

Sanırın Türkiye siyaseti yeni bir dönemeçte. Yeni bir döneme doğru ilerliyor. İlerliyecek. Peki nasıl ve kiminle?

Elbette içi boşaltılan değerler ile değil. Bu değerlerin içini boşaltanlar ile de değil. Sanırım bundan sonra hem siyasal islam ile dinin içinin boşaltılmasına; hem de 'Atatürk' ile Kemalizmin içinin boşaltılmasına izin yok. 

Yeni dönemde 'devlet aklı' ortak değerler ile kendisine ikbal arayanları iktidardan uzaklaştıracak ve onlara 'kırmızı kart' gösterecek. Zira bölgesel gelişmeler, bugün her zamankindan daha çok içerde 'birlik ve beraberlik' gerektiriyor. Bugün 'içeriye' karşı yapılan milliyetçilik dönemi ise çoktan bitti beyler! Şimdi 'dışarıya' karşı milliyetçi olma zamanı. Öyle milliyetçilik de kimsenin 'tekel'inde değil. Hani 'Yeni Türkiye' varya yaratılan o Türkiye de buna izin vermeyecek.

Şimdi tüm bunları bırakın bir kenara. Eşinizi dostunuzu, çoluğunuzu çocuğunuzu vekil, bakan, genel müdür, iş bulma peşini bırakıp önce vatanın içine düştüğü durum için Türkiye birliğini sağlayın. Sonra belki biraz ay başını getirmek için her türlü sihirbazlığı yapan vatandaşa sıra gelir... Derken hukuk devleti olmanın gerekleri yerine gelir... Ve son sözüm şudur:

Bunları yapacak bir çok gencin damarlarında o 'asil' kan vardır. Ve yeni liderler çıkar! İYİ PAZARLAR

Önceki ve Sonraki Yazılar