Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

NEVROTİKLER Mİ DAHA TEHLİKELİ YOKSA KAYGISIZLAR MI?

Korona virüsüyle ilgili ilk yazım, korku ve panik hakkındaydı. “Kokmayın!” derken dün akşam sokağa çıkma yasağı ilân edilince marketlerin önünde yaşananların olmasından korkuyordum. 

Kaygı ve korku, genellikle  birbirine karıştırılır. Kaygı, iyi bir şeydir. Kaygılı insan, farkında olur. Elbette onun da korkusu vardır ama korkunun hâkimiyetine izin vermez. Paniklemez. Geçmişe bakar, tecrübelere göz atar. Tedbirini alır, geleceği planlar. 

Korku gâlip geldiğinde ise kaygı bozukluğu ve panik  başlar. Maalesef paniğin arkası da nevrozdur. Dün akşam olanlar, tam bir panik, hattâ nevroz hâliydi. Belki daha da ötesi. Evlerimizde olduğumuzdan gün yüzüne çıkmıyor ama bu günler bitince ne kadar hasta olduğumuzu göreceğiz. 

Hâl böyleyken işin psikolojik yanını hesab etmeden gün bitimine iki saat kala sokağa çıkma yasağı ilân etmek, büyük bir yanlıştı. Paniğe kapılmış bir insanı, iki aylık yiyeceği olsa da tutamazsınız. Dışarı fırlayıp ne bulursa alır. 

Dün akşam sağa sola telefon ettim. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Kaygılı bir arkadaşım, yerinden kıpırdamamıştı. Hafta sonunu geçirebilecek durumdaydı. Ama panik yaşayan bir başka tanıdığım, ihtiyacı olmadığı hâlde yerinden fırlayıp sokağa çıkmış. 

Lütfen sâkin olalım! Kaygılanalım ama paniklemeyelim. 

OĞLUMA ÇOK KIZDIM, ÇOOOOOK!

Virüs kapıya dayandığında sâdece nevrotik hâllerden korkmuyordum. Tuzu kuru yazılardan ve sosyal medya mesajlarından da tedirgindim. Kısacası kaygısızlardan. Panik ve nevroz göstere göstere gelirken bu hâli bertaraf etmeyip, daha da içinden çıkılmaz hâle getirecekleri kesindi. Nitekim, bahçeli havuzlu evlerinden, “Evde kal” mesajları atan ünlülerin, apartman dâirelerine sıkışıp kalan insanımızı nasıl sinirlendirdiğini gördük. 

Nevrotik davranışlar mı yoksa bu umursuz hâller mi daha tehlikeli bilemiyorum. Bildiğim tek şey, nevrotik bir toplum olduğumuzda kaygısızlar da dâhil, kimsenin güvende olmayacağı. 

Dün akşam market önlerindeki nâhoş görüntüler, hepimizi üzdü. Fakat üzülürken atladığımız bir konu var: Gerçek ihtiyaç sâhipleri. 

Evet onlar, çok mağdur oldular. Gereksiz kuyruklara girmek zorunda kaldılar. Günlerdir dikkat ettikleri sosyal mesâfeyi koruyamadılar veya korumakta çok sıkıntı çektiler. 

Marketlere saldıranları görünce hayretler içinde kalan Ayşe Böhürler, şöyle bir twit atmış:

“CNN’de uzman bu akşam bu kalabalığa karışanlar şüpheli temastalar, bu nedenle 14 gün evde karantinada kalmalılar diyor. 2 günde kimse aç kalmazdı, hele de bir Türk evinde, illa ki buzluğu, kileri doludur. Hayretler içindeyim.” (İmlâ hatâları, tvit sâhibine âittir.)

İstanbul’da yaşayan oğlum da yasak ilân edilince alışveriş için sokağa çıkanlardan. Ev arkadaşıyla iş bölümü yapmışlar. Kendisi bir ihtiyaç için, arkadaşı başka bir ihtiyaç için koşturmuş. 

Oğluma çok kızdım. İnsan, iki günde açlıktan ölmez ki! Hafta sonu ekmek yiyemezsen dolaptaki pastalardan birini ye be oğlum!

Oğlum ne mi yapıyor? 

Kileri olmayan, buzluğu dolu olmayan bir öğrenci evinde kalıyor. 

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.