Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Küresel Laboratuvarda Türkiye?!

Türkiye'nin geleceği ve Küresel Planlar ve/veya Neler oluyor, nereye gidiyoruz?!
...
"Tilkiyi kümese bekçi yaparsan, yumurtayı değil kendini bulamazsın."
...
Soru şu:
Kimliğimiz mi siliniyor, geleceğimiz mi çiziliyor?!
Elcevap: ?!
Dün, bugün'ün gölgesinde.
Dünün kararları, bugünün dünyasını şekillendiriyor.
Bu bağlamda bir diğer soru şu:
Küresel güçlerin planları, Türkiye'nin ruhunu ve geleceğini tehdit ederken, bizler sessizce bu oyunun bir parçası mı oluyoruz?!
Gelin, halkımızın anlayacağı dille, bu girdabın içindeki tehlikeleri bir bir masaya yatıralım...
Öncelikle...
Türkiye, sadece kendi sınırlarında değil, küresel güçlerin büyük oyun tahtasında da önemli bir yer tutuyor.
Ancak, bu oyunda bir "laboratuvar" gibi kullanılma riskiyle karşı karşıyayız.
Peki, bu ne demek?!
Bu kapsamda cevap'ını arayan sorular ortada:
- Küresel projeler, değerlerimizi, özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı nasıl tehdit ediyor?!
- Kimliğimiz mi siliniyor?!
Nitekim...
Toplumsal cinsiyet rolleri üzerine oynanan oyunlar, "eşitlik" maskesiyle sunuluyor.
Kadın-erkek rollerini belirsizleştiren bu yaklaşımlar, aile yapımızı ve kültürel değerlerimizi erozyona uğratıyor.
Hal böyleyken...
Türk milletinin özü, küresel bir "tek tip insan" modeline zorlanıyor.
Bu, bizi biz yapan değerlerden koparmak değil de nedir?!
Cevap'ını arayan soru ortada:
Toprağımız, Evimiz elimizden mi gidiyor?!
Demem o ki:"
Hiçbir şeyin sahibi olmayacaksın, ama mutlu olacaksın" gibi söylemler, bireysel mülkiyeti zayıflatıyor.
Evimiz, tarlamız, toprağımız...
Bunlar bizim aidiyetimiz.
Nüans?!
Küresel sistem, bizi kendi toprağımıza yabancılaştırarak ekonomik bağımsızlığımızı tehdit ediyor.
Kendi evinizde kiracı olmak ister misiniz?!
Akıllı şehirler?!
Demem şu ki:
"15 dakikalık şehirler" projesi, temel ihtiyaçlarınızı yürüme mesafesinde karşılamanızı vadediyor.
Kulağa hoş, değil mi?!
Hasılı:
Bu projeler, hareket alanınızı daraltabilir ve dijital takip sistemleriyle her adımınızı izleyebilir.
Özgürlüğümüz, "rahatlık" bahanesiyle elimizden alınabilir.
Hülasa:
Nakit paranın yerini dijital ödemeler alıyor.
Banka kartları, telefon uygulamaları derken, her harcamanız izleniyor.
Demem o deme değil şu deme:
Bir gün sistem sizi "uygunsuz" bulursa, hesabınız kilitlenebilir.
Nakit, özgürlüğün sembolüdür; onu kaybetmek, bağımsızlığımızı kaybetmek demektir.
Netice:
Akıllı telefonlar, kameralar, sosyal medya...
Hepsi, hareketlerimizi, alışkanlıklarımızı, hatta düşüncelerimizi kaydediyor.
Özel hayatımız artık özel değil.
Netice:
Bu sistemler, bireyleri kontrol altında tutmak için bir ağ gibi örülüyor.
Her adımınızın izlendiğini bilmek nasıl hissettirir?!
Bugün aslında dün'dü.
Küresel güçler, herkesi aynı kalıba sokmak istiyor:
Aynı düşünen, aynı tüketen, aynı yaşayan insanlar...
Öncelikle...
Bu, Türk kültürünü, dilini, geleneklerini yok etme çabasıdır.
Türk milletinin ruhu, bu tek tipleşmeye sığmaz!
Nitekim...
Doğal gıdaların yerini laboratuvarda üretilmiş yapay gıdalar alıyor.
Hal böyleyken...
Bu, sadece sağlığımızı değil, doğayla bağımızı da tehdit ediyor.
Geleneksel tarımımız, köylerimiz, yerel ürünlerimiz yerine genetiği değiştirilmiş gıdalar dayatılıyor.
Gıda güvenliğimiz, küresel şirketlerin eline mi geçiyor?!
Demem o ki:
Yapay zeka, hayatı kolaylaştırıyor gibi görünüyor, ama kontrolsüz kullanılırsa tehlikeli.
Nüans?!
İnsanlığın değerlerini hiçe sayan bir teknoloji, bizim yerimize kararlar alabilir.
Bu gücü kimin elinde tuttuğu sorusu, uykularınızı kaçırmıyor mu?!
Demem şu ki:
Bazı küresel politikalar, nüfus artışını azaltmayı hedefliyor.
"Dünyanın kaynaklarını koruyalım" diyorlar, ama bu, demografik yapımızı değiştirebilir.
Hasılı:
Genç ve dinamik nüfusumuz, Türkiye'nin en büyük gücü.
Bu gücü elimizden almaya çalışanlara karşı uyanık olmalıyız.
Hülasa:
Havadan kimyasal püskürtme iddiaları, bilimsel olarak tartışmalı olsa da, çevresel manipülasyonlara dair ciddi endişeler yaratıyor.
Demem o deme değil şu deme:
Hava, su, toprak...
Bunlar yaşam kaynaklarımız.
Bunlara müdahale, sağlığımız ve çevremiz için tehdit değil mi?!
O v'akit soru şu:
BM'nin 2030 Ajandası, iyi niyet mi, gizli plan mı?!
Elcevap:
Birleşmiş Milletler'in "Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları" kulağa hoş geliyor:
"Yoksulluğu bitirelim, açlığı yok edelim, çevreyi koruyalım"...
Ancak bu güzel sözler, gizli ajandalar taşıyabilir?!
Misal:
- Yoksullukla mücadele adı altında, küresel finans sistemlerine bağımlılık artabilir.
- Gıda güvenliği için genetiği değiştirilmiş ürünler dayatılabilir.
- Eğitimde standartlaşma, milli değerlerden uzak bir müfredat anlamına gelebilir.
- İklim değişikliği bahanesiyle, enerji ve tarım politikalarımıza müdahale edilebilir.
Bu amaçlar, ülkelerin bağımsızlığını kısıtlayarak küresel kontrolü artırabilir.
Nitekim...
Türkiye'deki bazı bakanlıkların ve TÜBİTAK gibi kurumların planları, BM'nin 2030 ajandasına endeksleniyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın stratejik planları, küresel belgelerden besleniyor.
İklim değişikliği, çocuk hakları gibi konular, dışarıdan dayatılan politikalarla iç içe.
Nüans?!
Bu, eğitimde milli ruhun zayıflaması demek.
Türkiye, bazı projelerde "pilot ülke" olarak test alanı haline getiriliyor.
Verilerimiz toplanıyor, analiz ediliyor ve küresel merkezlere aktarılıyor.
Hal böyleyken...
Bu, bağımsızlığımıza vurulan bir darbe değil mi?!
Demem o ki:
Umutsuzluğa kapılmak yerine, bilinçlenmeli ve harekete geçmeliyiz:
Nüans?!
Kendi değerlerimize sahip çıkalım.
Kültürümüzü, geleneklerimizi, aile yapımızı koruyalım.
Demem şu ki:
Ekonomik bağımsızlığımızı güçlendirelim.
Yerel üretimi destekleyelim, nakit kullanımına devam edelim.
Hasılı:
Dijital dünyada uyanık olalım.
Kişisel bilgilerimizi koruyan teknolojilere yönelip, takip sistemlerine karşı dikkatli olalım.
Hülasa:
Eğitimde milli bilinci artıralım.
Çocuklarımıza tarihimizi, kültürümüzü öğretelim.
Demem o deme değil şu deme:
Gıda güvenliğine dikkat edelim.
Doğal ve yerel ürünlere sahip çıkalım.
Başka?!
Küresel projeleri sorgulayalım, kendi çıkarlarımız doğrultusunda değerlendirelim.
Ezcümle:
Türkiye, tarih boyunca nice zorlukların üstesinden gelmiş bir millettir.
Küresel planların laboratuvarı değil, kendi kaderini çizen bir ülke olmalıyız.
Sınırlarımız yeniden çizilmiyorsa bile, ruhumuzu, kimliğimizi, özgürlüğümüzü kaybetme riskiyle karşı karşıyayız.
Uyanık olalım, bir olalım, diri olalım.
Geleceğimiz, bizim ellerimizde!
Cüneyt Şaşmaz,

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.