İtalya seçimleri AB-Türkiye ilişkilerinde dönüm noktası

İtalya seçimleri AB-Türkiye ilişkilerinde dönüm noktası

Seçimlerde büyük bir başarı kazanıp İtalya’nın yeni Başbakanı olması beklenen Giorgia Meloni’nin Türkiye’ye karşı tavrı ne olacak?

Meloni, Bilal Erdoğan’ın nikâh şahidi Berlusconi’nin partisinin de dâhil olduğu sağ ve aşırı sağ partiler koalisyonunun lideri ve son dönemde adından çok söz edilen bir siyasetçi. Ayrıca Berlusconi’nin Türkiye’ye geldiği 2006’dan beri yakın dostu ve o dönemdeki kabinesinin İtalya Gençlik Bakanı.

Ancak İtalya ve Türkiye arasında 15 yıl içinde köprülerin altından çok sular aktı ve Meloni partisinin yeni belirlediği Türkiye politikasını “Erdoğan Türkiyesi” adı altında düzenlenen bir konferansta açıkladı. Başlığı “Avrupa Birliği aday üyesi olan Türkiye’nin bu statüsüne derhal son verilmelidir” olan 13 Nisan 2021 tarihli konuşmasının tam metni şöyle:

MELONİ’NİN KONUŞMASI

“Hepinize iyi akşamlar.

“Bu ilginç çalışmayı izleyenlere, değerli davetlilere ve organizasyonu yapan “İtalya’nın Kardeşleri” hareketinin Dışişleri Bölümü sorumlusu Carlo Fidanza’ya teşekkür ederim.

“Avrupa Birliği yöneticileriyle Türkiye Başkanı arasında Ankara’da gerçekleşen toplantıdan sonra doğan polemik (AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in yer bulamayıp ayakta kaldığı 7 Nisan 2021 tarihli ziyaret) ve daha sonra Başbakan Mario Draghi’nin Erdoğan hakkındaki çok sert sözleri projektörlerimizi Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişkilere çevirmemizi gerektiriyor.

“Şimdi, protokol tartışmaları üzerinde durmak istemiyorum. Salona bir koltuk daha fazla koymak gerekip gerekmediği ya da Erdoğan’ın kurumsal olarak kaba veya cinsiyetçi olup olmadığı üzerinde durmayacağım. Bu konuda birçoklarının fikirlerini okudum ve hepsinde gerçeğin belki bir kısmı anlatılıyor.

“Bunların bizi iletişim gücü açısından götürdüğü iki sonuç var ki maalesef her ikisi de negatif mesajlar. Birincisi mesaj kenarda bırakılmış bir kadın ve beceriksiz Başkan Michel imajı ki Türkiye ve İslam dünyasını kuvvetle yansıtmakta. Michel Houellebecq birkaç yıl önce yazdığı muhteşem bir romanına “Teslimiyet” adı vermişti ki bu imajların başka birçoklarında olduğu gibi bende yarattığı duygu da budur.

“İkincisi ki, bu da birinci izlenimle sıkı sıkıya bağlıdır bu ziyaret aslında Avrupa’nın güçlü ve kararlı bir muhatabının karşısında bölünmüş ve sallantıda durmak yerine Erdoğan’ın kışkırtmalarına bir bütün olarak artık yeter demesi gereken bir zamanda olduğumuzu göstermektedir.

“AVRUPA UYANMALI”

“Gerçek şu ki Avrupa Birliği Erdoğan Türkiyesi ile olan ilişkilerinde artık uyanmalıdır. Erdoğan son yıllarda Türkiye’nin evrimini İslamcı bir tona yöneltmiştir, özgürlük alanlarını kısıtlamıştır ve Hıristiyanlığın Ayasofya gibi değerli mekânlarını değiştirmeye girişmiştir. Avrupa’yı göç şantajına bağlamış, bunun karşılığında Avrupa’dan milyarlarca euro almış, Suriye’den gelen akımı bloke etmiş ve ekonomik göçü Asya’da tutmuştur. Erdoğan Ortadoğu ve Akdeniz’de, Suriye’de hatta Yukarı Karabağ’da, Yunanistan sularında, Kıbrıs’tan Libya’ya kadar yayılmacı bir politika izlemiş, saldırgan dış politikasında olgular bazında yeni Osmanlıcı bir bakıştan esinlenmiştir.

“Fakat onun kaygı verici etkisi sadece sınırlarımız dışında değil aynı zamanda Avrupa’nın içindedir. Erdoğan siyasal İslam’ın taşıyıcısı rolü oynadığı Avrupa’da, Müslüman Kardeşlerle (İhvan) birlikte eski kıtada Türkleri ve Müslümanları çok çocuk yaparak, her tarafta kültür merkezleri ve camiler açarak bu toprakları sömürgeleştirmeye teşvik ediyor. Son olarak Fransa’nın belki de Avrupa’nın en büyük camisi her zaman Avrupa’nın kalbi olarak kabul edilmiş olan Strasburg’da açılıyor. Bu konularda en ufak bir eleştiri getiren herkesi Erdoğan hemen İslamofobi ile suçluyor.

“Herhangi bir kuşku olmasın diye açıkça söylüyorum: sorun İslam’ın kendisi değildir, fakat İslam’ın politik amaçlarla kullanılması ve cihatçı gruplara dolaylı destek verilmesidir. Sorun Türk vatandaşlarında değildir, Türk hükümetinin Avrupa değerleri ve çıkarlarıyla bağdaşmayan güç politikasıdır. Avrupa’nın bilincine varması gereken konu budur.

“ADAY ÜYELİK STATÜSÜ İPTAL EDİLMELİ, ORTAKLIK SÜRECİ BİTMELİ”

“ Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişkiler zorunlu olarak ve hızla yeniden gözden geçirilmeli ve bu gözden geçirme son aylardaki gelişmeler temelinde olmalıdır.

“Yunanistan gibi Avrupa Birliği üyesi bir ülkeye karşı yapılan göçmen şantajını kabul edemeyiz. Birlik, Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmeleri için harekete geçmeli ve dış sınırlarını düzensiz göçmenlere karşı korumalıdır. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’a karşı yapılan kışkırtmaları, Arşak’a cihatçı paralı asker yollanmasını, Libya’da politik yayılmayı kabul edemeyiz.

“Ve bunların tümünü kabul etmezken Türkiye’nin Avrupa’da politik İslam’ı desteklemesini, bir kez için de olsa doğru bir çıkış yapan Macron’un da dediği kültürel ayrılıkçılığı finanse etmesini kabullenemeyiz. Kendi yatağına geri dönmüş bir nehir gibi olan Türkiye ile dünyanın yarısı ile yapmış olduğumuz gibi gümrük ve ticaret anlaşmaları belki yapılabilir. Bunun son yıllarda imzalanan birçok stratejik anlaşmalarla elde edilmiş olan İtalyan şirketlerinin dünyadaki konumuna yardımı da olabilir. Fakat bu durum Türkiye’nin Avrupa’da bir yeri olduğu anlamına gelmez.

“İtalya’nın Kardeşleri olarak tarih, coğrafya ve kültür açısından Türkiye’nin bizim anladığımız Avrupa’da bir yeri olmadığını düşünmemiz bir rastlantı değildir. Ve şimdi son tavırlarıyla Avrupa’dan giderek daha da uzaklaşmakta olduklarını ve başka yerlere gittiklerini yaşayarak görüyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine aday ülke statüsünü kesin olarak sonlandırmanın ve Türkiye’nin Avrupa’ya girişine tüm zamanlara mahsus tek bir ret cevabını vermenin zamanı gelmiştir.

“Mario Draghi gerçekten güvenilir olmak istiyorsa vatandaşları tarafından seçilmiş bir başkana diktatör demekten çok Avrupa Konseyi’nin masasının üzerine acilen bu sorunu getirmelidir.

“Bunu yaparsa biz de onun yanında olacağız ve de bu İtalya’nın Avrupa’ya yapacağı bir hizmet olacaktır. Böylece Avrupa birlikteliğinin anlamını, kendi öz kimliğini ve kendi öz jeopolitik ve stratejik çıkarlarını bulacaktır.

“Teşekkürler.”

Giorgia Meloni’nin bu konuşması aşırı sağcı olarak tanınan “İtalya’nın Kardeşleri” partisinin Avrupa Parlamentosu grubu başkanı Carlo Fidanza’nın düzenlediği “Sağcı görüş açısından dünya” konferanslarının ikincisinde yapıldı ve İtalya sağının resmi görüşü olarak kabul ediliyor. Görüldüğü gibi dünyada ve Ortadoğu’da İslamcılığın gelişmesi Avrupa’da aşırı sağın zirve yapmasında önemli bir rol oynamakta. İki akım arasında bir paralellik var.

DÖNÜM NOKTASI OLABİLİR

İtalya, İngiltere’nin Brexit’le ayrılmasından sonra AB’nin 3 büyüğünden biri haline gelmiş durumda. İtalya’da sağ/aşırı sağ koalisyonunun iktidara gelmesi, Fransa’da Macron’un İslamcılığa kesin tavrı, Marine Le Pen’in partisinin rekor kıran oyları ve Almanya’daki hassas durum dikkate alındığında son gelişmeler Türkiye’nin Avrupa macerasının bittiğinin işareti sayılabilir. Gerçi Türkiye için son bir dönemeç daha var, önümüzdeki seçimlerde iktidarın değişmesi belki Türkiye-AB ilişkilerinin devamı için bir şans sağlayabilir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler