İstismarzede...

Hollanda medyası bir de montaj fotoğraf uydurmuş, dalgasını geçiyor. 
Groentebber Erdogan - Verkoopt zelf groente! (Manav Erdoğan - Sebze satıyor!) 
Oysa asıl dalga geçen, bizim adı “malummm” en büyük market zinciri. 
Patatesin kilosunu dün 2TL’ye indirmiş, Reis ile rekabete girişiyor. 
Ama kişi başına kota da koymuş. En fazla 2 kilo satıyor. Tıpkı tanzim çadırlarındaki gibi. 
Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşüren ne yazık ki Reis. 
Onlar da patatesi 2 TL’ye indirip kota koymakta görmüyorlar bir beis. 
Çünkü ticaretin esin kaynağı siyaset. Oy için zararına patlıcan, domates satılır da, müşteri çekmek için ucuza patates satılmaz mı? 
Onlar da patatesin zararını etten çıkarıyorlar. 
Patates 2 TL! 
Karşısındaki buzdolabında kuzu bonfile 101.95 TL. 
“Dokunur” diyenlere dana kuşbaşı da hazır: 44.95 TL. 
Et met almasanız da cüzdanı boşaltmadan poşet doldurmak hüner istiyor. 
Vatandaş için kurtuluş belki de eti bırakmakta. 
Madam Hayganuş da öyle yapmış. 
Arkadaşlarının gününe gitmiş. Sofrada etlisi zeytinyağlısı nefis yemekler. Madam Araksi ısrarla köftelerden ikram ediyor. 
Hayganuş “Ben vecetaryan oldum yiyemem!” diyor. 
“Apla o nedir?” 
“Ben et yemem. Artık dokunanam bile!” 
“Eee, yavrus Agop’unki zerzevattır?”

***

Kırk yıl öncenin CHP’li parlamenterlerinden Av. Behiç Sonbay seçim kazanmanın sırrını ısrarla söyler dururdu: 
“Vatandaş ya korkacak, ya umacak!” 
Reis’e kulak veren hem korkuyor hem umuyor. 
Beka ve FETÖ en kestirme korkutma formülü. 
Birini bırakıyor ötekini gösteriyor. 
Umdurmak ise en kolayı. Suyun başında olduğu için de bol keseden umduruyor. 
Kemal Bey ise ne umdurdu, ne korkuttu!

***

Binali Bey “La rahate fid dünya” (Dünyada rahat yoktur) mealindeki hadis-i şerif’e karşı çıkan ve bunu Tayyip Bey’e de uygulatmış olan samimi bir siyasetçidir. 
Başarısının sırrını da siyasetçilere (ve hatta eşlere) içtenlikle tavsiye etmiştir. 
“Biat et, rahat et!” 
Sahiden biat ederek, hem rahat etti, hem de tarihin en uzatmalı ulaştırma bakanı oldu. 
Yetmedi. aşbakanlığa terfi etti. Yetmedi. Görevi bıraktı. 
“Cumhuriyetin son başbakanı” unvanı ile tarihe geçti. 
Yetmedi. TBMMM Başkanı oldu. 
Belli ki rahat batıyor insana. 
İstanbul sokakları ile Esenboğa Havaalanı arasında Meclis Başkanı sıfatı ve belediye başkan adayı olarak haftalardır dolanıp duruyor.
Biatın elbette sonu yok. 
İstanbul’u kaçırsa bile “Dünya Biat Tarihi”ne geçme şansı büyük.

***

“İyi belediyecilik” vaadine inananlar azaldığı için gündeme “beka” sokuldu. Ülkenin değil, kendi kadrolarının, kendi zihhiyetlerinin bekası. 
31 Mart seçimleri için, “(ülkeyi) laiklik istismarından kurtarmanın vakti geldi” diye dün bir tür seferberlik ilan etti bile. 
Bu dileyelim bir “ayaklanma çağrısı” diye algılanmasın.
Çünkü tarih çok manidar: 
“31 Mart Vakası” (1909) diye anılan olayda, sözde din adamları ayaklanan askerleri de arkalarına alarak Meclisi Mebusan binasını basmışlar ve şeriatın eksiksiz uygulanmasını istemişlerdi. 
Dileyelim, dua edelim de Reis’in “laiklik istismarından kurtarma” çağrısı, kimileri için “şeriatın eksiksiz uygulanması” gibi bir hayali içermesin. 
İlhan Selçuk, bugünün benzeri bir ortam olmadığı halde, yıllar önce köşesinde soruyordu: 
31 Mart ayaklanması laik Cumhuriyete karşı başkaldırı mıdır?.. 
İrtica dünyanın her yanında var.. 
Mısır’da, İran’da, Afganistan’da, Cezayir’de, Pakistan’da laik Cumhuriyet mivar?.. 
Zamanda ve uzamda irtica doymak bilmez bir canavar gibidir; ne verirsen ver, daha fazlasını isteyecektir.” (18 Ekim 1998) 
Sahi, laikliğin istismarı tehlike ise kimin için ve nasıl bir tehlike olduğunu da bi zahmet söylese.

Önceki ve Sonraki Yazılar