İSTİHBARAT SAVAŞLARI MUTABAKAT HÜKÜMETİ

İdlib'den gelen şehit haberleriyle gerilen Türkiye-Rusya ilişkilerinde tansiyon hala çok yüksek.

Bugün buna bir de Rusya'nın Suriye'deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi yetkilisi Tuğamiral Oleg Juravlev’un, İdlib'den Türkiye'ye göç olduğu iddialarının asılsız olduğunu söylemesi eklendi.

Reuters’ın son dakika gelişmesi olarak duyurduğu habere göre, Oleg Juravlev, Türkiye’ye şok suçlamalar da yöneltti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yalanlarcasına, ‘“İdlib’in doğusunda yaşanan çatışmalar nedeniyle Suriye-Türkiye sınırına gitmek isteyen yüz binlerce sığınmacı olduğu bilgisi gerçeği yansıtmıyor. İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki yaklaşık bir milyon sığınmacının sınıra gideceğine dair açıklamaları doğrulayan hiçbir fotoğraf, video veya başka bir belge bulunmuyor” dedi. Ve aslında Türkiye’nin İdlib’den çıkmasının gerekçelerini gösterip, ‘Türkiye İdlib’den çıksın’ dedi.

Başta Astana mutabakatı olmak üzere masadaki birçok kural ve şart değişirken, mart ayı başında Tahran’da bir araya gelecek olan Rusya, Türkiye ve İran liderlerinin bu tarihe kadar nelerle imtihana tabii tutulacağı ise henüz belirsizliğini koruyor.

Zira hem S400’lerin henüz kullanılabilir ve çalışır hale gelmemesi, hem son gelinen noktada Türkiye-Rusya ilişkilerindeki gerginlik, güvenlik noktasında Türkiye’nin sadece Rusya’ya bağımlı kalmaması gerektiğini de mecburi kılıyor. Ki bu nedenle Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar son bir iki gündür bölgedeki gelişmeler paralelinde yağtığı açıklamalarda, hem Astana sürecine vurgu yapıp hem de Patriot almak üzere çalışmaların sürdüğünü dile getiriyor. Tabii tüm bunların hepsinin çok önemli sebep ve gerekçeleri var. Bugüne kadar dünyanın her yerinde ‘Barış gücü’ olarak görev yapan Mehmetçiğe İdlib’de sıkılan kurşunlar ve ardındaki istihbarat bilgileri,  yeni ve yakın dönemde Türkiye’nin tüm senaryolarını değiştirecek türden dersek yanlış olmaz.

Her ne kadar egemen güçlerinin hayallerinin büyüklüğü ve projelerinin pervasız mecburiyetleri, zaman zaman yanlış dış politik uygulamalar ile savruluyormuş gibi olsa da ‘devlet aklı’ en kötü senaryoya göre hazırlıklarını yapmış durumda.

Bölgedeki gelişmelerde yaratılan kaos elbette bizleri etkiliyor ve zaman zaman belirsizliklere sebep oluyor. Ancak Türkiye ve TSK bugün gelinen noktada, ne NATO’nun ikinci büyük ordusu olduğunu unutmuş ve ötelemiş durumda ne de, ‘Ayıyla yatağa girmenin bedelini!’.  Hatta bu güçlerin arka plan anlaşmalarını da bilmiyor değiliz.

Gelinen noktada tek gerçek; uluslararası ilişkilerde duygusallık değil çıkarların söz konusu olduğudur. Elbette bizi ekonomi ile sosyal çalkantılar ile tehdit edip bazı senaryolar devreye sokabilirler. Hatta Halkbank üzerinden bankacılık sistemini kilitlemeye varan ekonomik yaptırımları da hesap edebilirler. Ama artık Türkiye de teknolojinin onlar kadar nimetlerinden faydalanıp, neden dijital paraya geçmesin ki.

Dedim ya;  dünya düzeni artık hem dijital,  hem de istihbarat savaşları ile sağlanıyor. Ya da istihbarat ve teknolojide ne kadar varsanız, o kadar ayakta kalmanız mümkün. Bu çerçevede Türk istihbaratı üzerine düşeni en iyi ve milli şekilde yaparken, teknoloji ile de destekleniyor demek yanlış olmaz. Ama tabii doğru dış politika, ülke öncelikli kararlar ve koltuk sevdasını bir kenara bıraktığımız yönetimlerle ancak bu coğrafyadaki ateşi söndürebiliriz.

Ama önce içerdeki düşmanlıklarımızı ve çatışma alanlarımızı belki bir süre Devlet Bahçeli’nin dediği gibi ‘derin dondurucuya’ koymamız da olmazsa olmazımız. Bugün Türkiye’nin son 15 yılında dış güçlerin manipülasyonu ile arka arkaya açtığımız ve kriminal taraflarını da temizleyemediğimiz abuk sabuk davalar sadece bizi ve kurumlarımızı zayıflatmıştır. Gerilimi ve ayrışmayı körüklemiştir. Halen daha da siyaset yapmak ve oy uğruna maalesef siyasi aktörlerimiz, bu yolda ayak sürümekte ve bu yola mayınlar döşemektedir. Oysa şimdi bizim önümüze konan ve değişik versiyonlardaki mayınları temizlememiz gerekmektedir. Bu nedenle bir an önce ‘tek yürek’ olup bölgedeki gelişmeler çerçevesinde ülke bütünlüğünü korumak mecburiyetini görmek zamanıdır. Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda herkesi sorumluluğa çağırıp,  savaşı hep birlikte dışarıya karşı yapma zamanıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar