İKTİDARLAR ve MUHALEFETLER

Demokrasinin şöyle ya da böyle yaşandığı ülkelerde siyasi seçimlerle iktidarlar oluşur. Buna giremeyen siyasi partiler ya da bağımsız olanlar genellikle muhalefeti oluştururlar. Dünya bu düzen içinde devam eder, gider. 

Türkiye’de de bir iktidar vardır. 18 seneden beri bir siyasi parti Türk Vatandaşlarının ekseriyetine layık olmuş bir siyasi parti halen Muhalefet Partilerinden birinden destek alarak iktidara “devam” denmiştir. 

Peki, var olan iktidar ve destekçisine karşılık muhalefet partiler farklı görüşlerini söylemekten ya da inandırıcı olsalar dahi alternatif vermeyen partilerden oluşması bir şeyi değiştirmiyor. Bence doğru mudur değil midir bence henüz karar vermediğim değişen ‘Yeni Dünya’dan her siyasi parti kendi içinde iktidara gelmesi halinde bu değişime devam diyerek kendi anlayışlarına uygun temel felsefelerini yerine getirmeyi hayal ettiklerini unutmamak gerekir. Bu açmaz beni en çok tedirgin eden durum budur. 

Haydi, şimdi 1980’lerin başlarına götüreyim bu yazımda. Ülke, İngiltere. Başkent Londra. BBC Türkçe Radyosunda çalışıyorum. 12 Eylül’ün kesin yönetiminin devam ettiği yıllar.  12 Eylül darbesi nedeniyle memleketinden ayrılmış bir çok Gazeteci arkadaşım BBC’de buluşmuş gibiydi. İngiltere’yi tanımak, siyasi usulünü öğrenmeye çalışıyorum. Bir gün alışveriş dükkanına gittim. Canım zeytin çekmişti. Ara ara bir türlü bulamıyordum. Dükkandaki adama sondum “Zeytin yok mu?” diye…  İngiliz bana döndü, kötü kötü baktı. “İngilizler Zeytin yemez” demez mi! Hayda! Manyak mı bunlar derken neyin ne olduğunu öğrendim. Meğerse Başbakan Churchill ikinci dünya savaşı boyunca İngiltere’ye her sene farklı ülkelerden ithal ettikleri zeytinin yenmemişini rica etmiş o günden beri zeytin yemezlermiş. Yahu ne fanatikler bizim İngilizler demiştim. Bu bakış açısının fanatiklik değil ilkeler olduğunu çok sonra öğrendim.
İngiliz’in zeytini varsa bizimde yemediğimiz bir şey vardır herhalde!

Sonra ‘Avam Kamarayı’ izledim. İktidarda Demir Leydi var. İktidar seçimleri hiçbir siyasi seçimleri kaybetmiyor. İktidar devam ediyor. İşçi Partisi ise sürekli ana muhalefete devam. Bir İngiliz Avam Kamarasındaki bir Milletvekiline sondum. “Sizin Muhafazakar Parti ile İşçi Partisinin arasında ne fark var!” dedim. Milletvekili gülümsedi.  “Bak delikanlı” diye başladı. “Muhafazakar Parti seçim öncesinde hiçbir riski dikkate almaz. İktidara geldikten sonra derhal uygulamaya başlar. Riskler beklentilerin altında kalır ise Muhafazakar Parti iktidarını sürdürür. Ama ekonomik kayıp karların üzerine çıkarsa İşçi Parti iktidara gelir ve İngilizlerin tansiyonunu alırlar. Farklı seçenekleri beğeni kazanmazsa Muhafazakar Parti yeniden iktidara gelir. Yaşam böylece devam eder” dedi. “Peki, ortak pay yok mu?” diye sorduğumda ise aldığım cevap Türkiye’de yaşanılan sıkıntıların bir parçası olduğunu anlar gibi oldum. O da amacın İngiliz çıkarları olması idi. 

Şimdi bizde Türkiye’nin ortak çıkarları diye bir mevhum var mı derseniz? Bence söylenmeyen bir çıkar var ortada. Ama bu çıkar hiçbir zaman bağımsız, özgür ve kendi usulüne göre düşünülmüş bir felsefe olduğuna bir türlü inanmış halde değilim.  İktidarın yarattığı fırsatları bende uygulayabilir miyim derdindeler. Bambaşka bir felsefe bir türlü çıkmıyor. Kader mi bu sizce? 

Benim düşüncem her kesi ilgilendirir mi diye sorarsınız şöyle cevap verebilirim. İktidar ve destekçisine karşı bazen birleşen Muhalefet Partiler var. Bunlar her zaman aynı durumda olma zorunluluğu yom tabi ki. Ne var ki, başta İstanbul ve Ankara’daki Büyükşehir Belediye Başkanları iktidardan farklı partilerin oyları ile el değiştirdi. İzmir’i saymıyorum. CHP’nin kalesi. Artık Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a oy veren güçlü bir oy portalı var. Bu birliktelik siyasi partiler üstü bir hal.  

Peki, İstanbul gibi dünyaca ünlü büyük kentin belediyesini Paris’te yaşadığım yıllarla anlatayım. Fransa’da iktidar Sosyalistlerin iktidar olduğu yıllar. Ardından Paris Belediye Başkanlığı seçimleri yapılacak. Sağcı aday Chirac Paris Belediye Başkanı adayı. De Gaulle’ün son adamı. Belediye seçimleri yapıldı. Aaa bir de baktık bizim sağcı Belediye Başkanı seçildi. Yahu ne oluyor derken aldığım cevap çok tatlı idi. Parisliler Cumhurbaşkanı için solcuya oy verir. Milletvekili seçimlerinde Komünist Parti adayına verir. Ama Paris meselesi varsa o zaman sağcı Chirac’a veririz. Aradaki fark budur dediler. Sevgiyle kalın saygıdeğer okurlarım. 

E.A

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.