İlâhiyatçı İhsan Şenocak, geçtiğimiz hafta Çin’i 3-0 yenen bayan voleybol millî takımımızın kılık kıyâfetine atıf yapan bir mesaj attı. Birilerinin linç etmeye kalktığı gibi mesajda, tahfif veya tahkir yoktu. Bana göre gâyet romantikti. Gelen tepkiler üzerine, hakkı söylediğini savundu. Cübbeli Ahmet ve Mehmet Boynukalın gibi hocalar da, “Evet hakkı söyledi” diye destek verdiler. 
    
Şenocak, Necip Fâzıl’ın şu dizelerini de paylaştı:

“Utanırdı burnunu göstermekten sütninem / Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem”

Acaba İhsan Şenocak, dizelerin sâhibi Necip Fazıl’ı tanıyor mu? Hiç zannetmiyorum. Muhtemelen, başı açık kadınları soyulmuş domatese benzeten Emine Merve Akyüz ve dahî birçok saftirik Büyük Doğucu genç gibi, Necip Fâzıl’ın eşini başörtülü sanıyor. 
    
Twitter hesâbında, “Allah’ın(cc) âyetlerini okumaktan daha onurlu bir vazife ve bu yolda bedel ödemekten daha büyük bir şeref tanımıyorum.” yazan İhsan Şenocak’a sormak istiyorum: 

İhsan Bey! Başını örtenlerin yanlışları hakkında bir fikriniz var mı? Meselâ Ravza Kavakçı’nın İBB bursuyla ABD’de doktora yapması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yalan dolan yazan İslâmcılar hakkında bir fikriniz var mı?

İktidarın yolsuzlukları hakkında bir fikriniz var mı?

Yoksa susun İhsan Bey! Milletin karısının kızının kıyâfeti sizi ilgilendirmez. Bırakın şu Büyük Doğu romantizmini.

Mâdem ki Allah’ın âyetlerini okumaktan daha onurlu bir vazife ve bu yolda bedel ödemekten daha büyük bir şeref tanımıyorsunuz, İmâm-ı Âzam’ı okuyun biraz. Emevî halifesine itaat etmeyip hapsi göze aldığını; Emevîlere karşı desteklediği Abbâsiler de hatâ yapınca onlara da itaat etmediğini tefekkür edin. Okuyun demekten kastım bu. Onun isyan ahlâkını keşfedin!

Bir de size destek veren hakperest Cübbeli Hoca’ya selâm söyleyin! Ona inanıp beyaz gelinlik giymeyen bir hanım tanıdım. “Hala tülleri yıkadığım zaman şöyle bir üzerime gelinlik gibi dolar, sonra asarım. Bize haram ettiğini kızı giydi ama!” dedi. Hakkını haram ediyor. 

“TUVALET HESÂBI”NDAN RTÜK HESÂBINA 

Türkgün yazarı Orhan Karataş, RTÜK Başkan Yardımcılığına atandı. Atama haberi, “AK Parti’den MHP’ye jest” şeklinde yorumlandı.

Gözümüz yok. Hayırlı uğurlu bir jest olsun! Olsun da azıcık haysiyetli olsun be arkadaş!

İki hafta evvel PKK ve fetösever geçmişiyle bilinen bir gazetecinin TRT Yönetim Kuruluna atanmasına MHP kanadından bir itiraz gelmesini beklemediğimi, konuyla ilgili yazımda ifâde etmiştim. Üstelik Devlet Bahçeli, mezkûr yazarı vaktiyle teşekkür(!) listesine almış olduğu hâlde. 

Orhan Karataş, 3 Mart 2009’da Ortadoğu gazetesinde kaleme aldığı “Tuvalet Hesabı” başlıklı yazısında Erdoğan ve AK Parti’ye hakâret ettiği gerekçesiyle tazminat ödemeye mahkûm olmuştu. 23.02.2010 târihli habere göre, yazıda, Başbakan Erdoğan ve AK Parti'nin şahsiyet haklarına saldırı kastıyla fevkalade ağır hakâretler olduğuna hükmedilmiş. (haber7.com)

Boşuna aramayın! Karataş’ın yazısı, internetten kaldırılmış. Söz gibi, yazılar da uçuyor artık. 

Tesâdüfe bakın ki Karataş’ın Erdoğan’a hakâretten mahkûm olmasından beş ay sonra, şimdi TRT’ye atanan diğer yazar, Taraf gazetesinde Erdoğan’ı, PKK’lı ölülere işkence etmeyi meşrulaştırmakla suçluyordu.

Haysiyet kavramını, onur kavramına yakın bulanlar var. Yâni insanın başkaları nezdindeki değerine değil, bizzat kendi gözündeki değerine yakın bulanlar. Zannederim buna, kendine saygı diyebiliriz.
 
TRT ve RTÜK’e atanan mezkûr yazarlar, Aristo’dan aktarılan şu düstur hakkında ne düşünüyorlar acaba?

 “Mesele, onurlu şeylere sâhip olmak değil; o onuru hak ettiğinin bilincinde olmak” 

Akşam eve gittiklerinde, surda bir gedik açan muzaffer dâvâ insanı edâsıyla mı aynaya bakıyorlar yoksa yetenekli bay/bayan Ripley gibi mi?

Elbette haysiyet, yâni kendine saygı meselesini, tek taraflı düşünmüyorum. Bana göre makam mevki için itaat etmek ne kadar haysiyet meselesi ise itaat ettirmek için makam mevki dağıtmak da o kadar haysiyet meselesidir.