Hükümetin Basını Ele Geçirme Faaliyetleri

      Cemaatin kendi hataları ile toplumda itibar kaybetmesi, iktidarla karşı karşıya gelmesi sonrası elindeki gücü ve basın kullanma, toplumu yanlış yönlendirme imkanlarının elinden alınması neticesinde geçmişten ders alınarak hükümet gerçekten özgür ve güçlü bir basın olması için basın önündeki engelleri kaldırır diye beklenirken, gelişmeler tam aksi seyir izlemiştir. İktidar her fırsatta, her gelişmeyi kullanarak tüm basın kendisine bağlama, ele geçirme, yönetme, yönlendirmeye başlamış, eleştiriye hiç tahammül edememiş, en ufak eleştiride büyük tepkiler göstererek adım adım özgür bir basının olmasını engellemiştir.

      Bu amaçla, işledikleri suçlar dolayısı ile adli takibata uğrayan, mal varlıklarına el konulan Cem Uzan Grubu'nun yayın organlarına daha önce el konulmuş, bazı gazete ve basın organları dolaylı olarak iktidarın denetimine alınmıştı. Ekonomik sıkıntılar bankalara olan borçları yüzünden el konulup satılığa çıkarılan Sabah Gurubu da yine dolaylı yöntemlerle iktidarın denetimine geçmişti. Böylece her biri bir kitaba, uzun anlatımlara konu olacak şekilde her fırsatta belli basın organları araya konulan işadamı veya gruplar üzerinden iktidarın direkt veya dolaylı denetimine geçti.

      iktidar çok fazla basın organını denetimine almasına rağmen yetinmemiş, hiç eleştiri olmasın, kimse iktidarı eleştiremesin diyerek basını tümünden ele geçirmek için planlı şekilde devam etmiştir. AK Parti iktidar odağının güvenlik, maliye ve yargı mensuplarını kullanarak yaptığı baskılar ve faaliyetler yüzde doksanı iktidarın politikalarının sesi durumuna gelmiştir. İktidara bağımlı, her zaman onu öven, iktidar karşısındaki bütün partilere, sivil toplum kuruluşlarına ve diğer kurumlara cephe alan bir anlayışla da bu organların yayınlarına devam ettiği görülmektedir.

      Türkiye'de günlük ulusal bazda yayınlanan Cumhuriyet ve Sözcü gibi gazeteler ve yayın hayatına yakın zamanda girmiş küçük tirajlı birkaç gazete haricinde kalanların çoğu direkt iktidar tarafından kontrol edilip yönlendirilerek yayın yapmaktadır. Yine Türkiye'de haber kanalı olarak yayın frekansları dolayısı ile daha az sayıdaki kitlelere ulaşabilen televizyonlar  ve yeni gelişen internet üzerinden yapılan özel görüntülü yayınlar haricinde günlük görsel yayın yapan, yüksek izleyici oranına sahip haber kanalı veya televizyonlar da iktidarın direkt propaganda aracına dönüşmüştür.

      Cemaat ve hükümete yakın basın mensuplarından Fehmi Koru'nun, "Cemaatin Siyasetle Sınavı Ben Böyle Gördüm" isimli kitabının 34. sayfasında anlattığına göre 17 Aralık soruşturmalarının başlaması sonrası Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın kendisi Pensilvanya'ya Fethullah Gülen'e, olayın ne olduğunu öğrenmek üzere gönderirken, hareketi öncesi Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşmeye gittiğinde yaşadıkları şöyledir:

      "Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kısıklı'da ki evindeyim.

     19 Aralık sabahıydı...

      Sitenin girişinde karşılayan korumalar beni evin alt katına götürdüler, diğer gazetecilerin yanına...

      Manzarayı görünce ne kadar şaşırdığımı tahmin edemezsiniz...

      Evin alt katı kalabalık toplantılara müsait bir salon olarak tasarlanmış. O kata iner inmez, hepsini yakından tanıdığım, Sabah, Star, Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinde köşeleri olan ve orada bekleşen gazetecilerle karşılaştım.

      Bana refakat eden koruma, Başbakan Erdoğan'dan 'Sabah brifingi' almaya gelen gazetecilerden sandığı için olacak, beni de alt kat salona indirmişti.

      Kendimi diğerlerinden ayıracak ne dediğimi yaşadığım şaşkınlık yüzünden hatırlamıyorum; ama uyarım üzerine koruma beni hemen yukarı kata çıkardı, beklemem için evin girişindeki salona aldı. Biraz sonra Tayyip Bey geldi zaten."

     Buna göre hükümet yanlısı basın mensuplarının Başbakan'dan haftalık brifing aldığınıi ona basın faaliyetlerini icra ettikleri anlaşılıyor.

      Tarafsız gözüken, geçmişten bu yana ana akım medya diye bilinen çoğu yazılı ve görsel basın, iktidardan gelecek, kendilerine yönelik menfi baskılara karşı iktidarın her türlü yanlışlığına rağmen eleştiremeyen, hatta birçok haberi vermeyen, iktidarın yöneticilerinin ve bakanlarının bütün etkinliklerini naklen yayın yapan propaganda aracına dönüşmüştür.

      Türkiye'nin  en büyük basın kuruluşu olarak bilinen Hürriyet Gazetesi gibi Türkiye'nin en yüksek tirajlı gazetesinin, CNN Türk Televizyonu gibi en önemli haber kanallarından birinin, Kanal D gibi en çok izlenenlerden kanallardan olan bir televizyonun, Yay-Sat gibi Türkiye'nin en büyük gazete yayım, dağıtım ağının, D&R gibi Türkiye'nin en büyük  kitap dağıtım ve satış mağazaları zincirinin sahibi Doğan Yayın Grubu, en büyük hissedarı olduğu tüm gazete dağıtım ağını herkesin mutabık olduğu kanaate göre hükümetin baskısı gereği elden çıkararak, hükümetin denetiminde olduğu kanaatinde olunan ve geçmişten Milliyet gazetesini aldığı son yıllara kadar basın yayın işiyle uğraşmamış Demirören Grubu'na, kamu bankası Ziraat Bankası'ndan alınan bir milyar dolara yakın kredi ile devredilmiştir. Bunun gerçek bir devirden çok, arka planda asıl sahibinin iktidar ortağı olduğu tüm kamuoyunun genel kanaatidir.

      Bu tür iktidar yakın görsel basının ve gazetelerin verdiği haberler, veriliş biçimine bakıldığında sadece sahiplerinin iktidar veya ona yakın kişiler,  gruplar olduğu değil hepsinin aynı haberi aynı zamanda, aynı şekilde verdiği, tüm bu basının tek merkezden, iktidar odağı tarafından yönlendirildi görülmektedir.

      Türkiye'de hükümetin gerek ülke içinde gerekse ülke dışında uyguladığı politikalar ve yaptığı işlemlerle ilgili çok fazla eleştiri olmasına, uluslararası kuruluşların raporlarında iktidarın bütün tavırlarının olumsuz olarak belirtilmesine, ülkede özgürlük, adalet ve hukuk sahasında çok ciddi bir şekilde geriye gidiş olduğuna dair uluslararası basın kuruluşlarında haberler yayınlanmasına rağmen, iktidar yanlısı basında hiçbir eleştiri ve haber yayınlanmamakta aksine bütün bu olumsuz görüşler kasıtlı iddialarmış gibi iktidarın propagandası haline getirilerek, iktidar icraatlarını eleştiren kurum ve kuruluşlar kötü niyetli olarak gösterilmeye çalışılmaktadır.

      Bütün bu olanlar objektif basın görevi yapmanın aksine bu kurumların halka yanlış bilgi veren, halkı yanlış yönlendiren propaganda aracı şeklinde hareket ettiğini göstermektedir.

      Bu basın organlarında iktidarı eleştiren bir tane yazı, "yanlış yapılmış, keşke şöyle yapılsa daha iyi olurdu" türünden haber ya da yorum bulmak çok zordur. Her ne yapılırsa övülen, hatta iktidar ve yöneticileri kutsanan, her yaptığı övülen kişiler haline getirilimiştir. Alenileşmiş büyük yolsuzluk olayları bile bu yayın organlarında eleştiri almamaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.