Sadullah Özcan

Sadullah Özcan

Güçlü Parlamentonun adı var esamisi yok

YAZI-630 (04.03.2022 CUMA)

ANKARA KORİDORU

Sadullah ÖZCAN

28 Şubat günü Altı siyasi parti genel başkanının katıldığı toplantı ile ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme’ geçişi öngören mutabakat metni yayınlandı. Bu sistemin içeriğini öncelikle bir kenara koyarak farklı bir açıdan bakarsak Altı siyasi partinin sohbet etmek amacıyla da olsa bir araya gelmesi Türkiye açısından önemli bir kazanımdır.

Fakat bir araya gelmelerinin amacı açısından bakıldığında eleştirilecek çok şey olduğu görülmektedir. Eğer bir yola çıkarken yanlış adımla yürüyüşe başlamışsanız bu eleştiri kaçınılmazdır. Çünkü ilk düğmeyi yanlış ilikleme gibi sonucu bellidir.

Altı genel başkanın altına imza atarak yayınladıkları ve 52 sayfalık “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” mutabakatını iki defa dikkatlice okudum. Sürekli okuyucularım bilirler. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden “Meclis’in yeniden yapılandırılması” üzerine özel ilgim vardır. Her fırsatta aksaklıkların düzeltilmesi için uyarırım.

Mutabakat metninin ilk beş sayfası kapak, üç sayfası içindekiler bölümü. Bir sayfalık Önsöz’ün başlangıcı dikkatimi çekti;“Toplumu en geniş yelpazede temsil eden altı siyasi parti olarak, bizler, Türkiye’nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya geldik.” cümlesi ile başlıyor. Bu cümledeki ‘Türkiye’nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya geldik’ bölümünde ‘tarihi bir çalışma için’ sözü dikkatimi çekti.

Burayı gördükten sonra inanın altında imzası bulunan Altı genel başkanın hassaten oturup bu mutabakat metnini okuduklarından şüpheye düştüm.

Sonraki gelen cümleler daha da vahamet içeriyor; “Ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır. Toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar her geçen gün artarak etkisini ağır bir biçimde göstermektedir. Bu krizin en önemli sebebi kuşkusuz, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adı altında uygulanan keyfi ve kural tanımaz yönetimdir.”

Savunucusu değilim. Yaşanan krizle ilgili tespitte doğru. Ama Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni bu muhalefet Cumhuriyetin ilanından bu yana mı uygulanıyor sanıyor anlamadım. Hatırlatalım 16 Nisan 2017 tarihinde halk tarafından kabul edildi. 24 Haziran 2018 seçimleri sonrası uygulanmaya başlandı. Hatta sadece’ Yürütme’ ayağı devreye alındı. Yasama ayağı halen topal.

Eğer böyleyse 1960 darbesi, 1971 muhtırası, 1970 gençlik olayları, 1980 darbesi, 1994 krizi, 28 Şubat darbesi, 21 Şubat 2001 ekonomik krizi, 2007 E-muhtırası, 2013 Gezi olayları, 17-25 Aralık hadiseleri, 2015 Hendek olayları, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin sebeplerini nereye koyacağız? Onlarında mı sebebi “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ve onun getirdiği keyfi yönetimlerdir?

Mutabakat metninin bir noktasında “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni kötülerken 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişiminin gölgesinde dayatıldığı vurgulanıyor. Halkın iradesinin esir alındığı vurgulanıyor. Buna gerekçe olarak da OHAL uygulaması gösteriliyor.

Oysa bu ülkedeki 1960 ve 1980 darbelerinin çizdiği Anayasalardan rahatsızlık mutabakat metninde göz ardı edilmiş. Unutulmasın bu ülkede Parlamenter Sistem 1960 ve 1980 darbeleri sonrası uygulanmıştır. Cumhuriyetin ilanından bu yana Atatürk, İnönü ve Bayar dönemini kapsayan 37 yıl yarı başkanlık sayılan bir sistem söz konusudur Türkiye’de.

Mutabakat metninin birçok bölümünü masaya yatıracağız daha. Fakat adına “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” denilmesine rağmen özelikle Meclis’e itibar kazandıracak, milletvekillerinin asli görevlerini yerine getirmelerini saplayacak hiçbir ifadeye rastlamadım. Özellikle mutabakat metninin 20-25. Sayfalarını tekrar tekrar inceledim. Genel ifadelerin dışında tek satır Meclis’in yeniden yapılandırılmasına yönelik düşünceye rastlamadım.

Açık ifade edeyim “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” başlığının dışında mutabakat metni sahaya hâkim, uygulamanın içinde yer almayanların kaleminden çok literatür odaklı alışıla gelmiş sloganik ifadeleri aşmayan akademik bir kalemden çıkmışa benziyor. Tıpkı 7 Haziran 2015 seçimleri Ahmet Davutoğlu’nun 100 maddelik ‘cek’li, ‘cak’lı seçim beyannamesine benzemiş. Anlamadığım nokta ise her fırsatta Avrupa Konseyi, AB ve uluslar arası anlaşmalara atıfta bulunan notları anlayamadım. Siz “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” kimin için hazırladınız sahi?

Önerilen sistemin daha ön sözündeyiz. Daha halkın doğrudan iradesi ile Cumhurbaşkanı belirleme yetkisini kaldıran kısma gelmedik daha.

Önceki ve Sonraki Yazılar