Sadullah Özcan

Sadullah Özcan

Güçlenmemizin sırrı İstanbul’un Fethi’nde saklı

Çağ kapatan çağ açan İstanbul’un Fethi’nin 567. Yıldönümü bugün. O kutlu komutan o kutlu asker o kutlu millet...

Çağ kapatan ve çağ açan bu kutlu günü tarih kitaplarının yaprakları arasında sıkışmış bir bakışla ele almak bizi bugünkü durumda bırakır. 

İstanbul’un Fethi’ni öncesi ve sonrası ile ele almak zorundayız. İstanbul’un Fethi bir başlangıç değildir. Bir sonuçtur. 
İstanbul’un Fethi  yaşanan fetret döneminden alınan derslerin sonucudur. İstanbul’un Fethi’ni anlamak için sonuçlarına değil öncesine bakmak lazımdır. Yıldırım’ın Çubuk ovasında Timur’a esir düşmesinin ardından başlayan fetret dönemi ve bu fetret döneminden çıkış için yaşananlara bakmak lazımdır. Osmanlıyı tekrar dirilten gerçeklere iyi bakmak lazımdır. İstanbul’un Fethi’ni anlamak için sadece Fatih Sultan Mehmet Han’a bakmak yetmez. Dedesi Çelebi Mehmet’in 10 yıl süren taht kavgalarının sürdüğü iktidar mücadelesi ve birliği sağlaması sonrası yaptığı çalışmaları bilmek lazımdır. 

Çelebi Mehmet’in fetret döneminin ardından 10 yıllık süreçte ilimde irfanda kültürde sosyal hayatta ekonomide ne yaptığını bilmeden torunu Mehmet’in İstanbul’u Fethi’ni anlamak imkansızdır. O da yetmez. II.Murat’ın babası Çelebi Mehmet sonrası sahip çıktığı mirası nasıl geliştirdiğini bilmeden İstanbul’un Fethi’ni anlamak mümkün değildir. 
Devletlerin tarihi savaş tarihinden ibaret değildir. Seferler tarihinden ibaret değildir. Savaşmayı göze alabilmek için sosyal, ekonomik, kültürel şartlar el vermesi kaçınılmazdır. Üç at beş kılıç 10 askerle bu iş olmaz. Üç ata binip gitmekten öte  bakımı yemi samanı arpası, binen askerin iaşesi silahı morali, beş kılıcın tavı, suyu çeliği var. 10 askerin giyimi yemeği eğitimi savaş stratejisi nasıl ihmal edilir. 

Kısaca bir devri sosyal, ekonomik, ilmi, coğrafi şartlarını göz önüne alarak bakmadan değerlendirmek imkansızdır. 
İstanbul’un Fethi açısından bu daha önemlidir. İstanbul’un Fethi bir başarıdan çok bir sonuç olarak görülmelidir. Bu noktada II.Mehmet’i Fatih yapan Osmanlının kuruluşundan 1453’e uzanan sürecin neticesidir. Başarıların ve başarısızlıkların neticesidir. Bu neticelerden çıkarılan derslerin sonucudur.

En önemlisi ise sosyal, ekonomik ve kültürel birikimlerin üretime teknolojiye yansımasıdır. İlmin, bilimin hayata yansımasıdır. İlim ve bilim erbabına verilen önemin yansımasıdır. 

Bu köşenin sürekli okurları belki hatırlar. Dünya tarihinde gözden kaçan önemli bir ayrıntı vardır. Bu da teknik elemanlar savaşı dediğimiz bir gerçek. Bugün bu savaşa ‘beyin göçü’ diyoruz. 

Bugün öğünerek ifade ettiğimiz  ABD’de İngiltere’de Avrupa’da bulunduğunu vurguladığımız ilim adamlarımız bilim adamlarımız aslında teknik elemanlar savaşı tarihi içinde yarın torunlarımız tarafından utanç vesikamız olacaktır. 
Şunu unutmayalım; Osmanlının fetret döneminden sonra kısa sürede tekrar tarih sahnesine geri dönüşünün en önemli nedeni akın akın ilim ve bilim adamlarını topraklarına çekmesidir. Teknolojik yatırıma önem vermesidir. Fatih ile birlikte Avrupa’dan teknik elemanlar transfer etmesidir. Ali Kuşçuları Asya’dan tutup getirmesidir. Devrinde tıp alanında en ileri olan Akşemsettin’lere değer vermesidir.  

Fatih Sultan Mehmet’i Hz Muhammet (s.a.s)’in müjdesine mazhar kılan çağ kapatıp çağ açtıran bilim ve teknolojiye önemi ilim ve bilim adamına kıymetidir. 

Unutmayalım İstanbul’un Fethi müjdesine mazhar olan bu millete Anadolu kıyamete kadar Peygamber hediyesidir.
Fatih Atamızdan sonra düştüğümüz rehavetten kurtulmanın tek yolu ise İstanbul’un Fethi’ne vesile olan ilme  bilime ilim adamına ve teknolojiye önemdir. Bugün 567 yıldır mirasını yediğimiz İstanbul’un Fethi’nin üzerine yeni şeyler koyma zamanı gelmiştir. 

Peygamberimiz Hz. Muhammet ( s.a.s)’ in nice müjdelerine nail olmamız yine ilme, teknolojiye ve üretime dönmemizle mümkündür.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar