Dr. Sevinç Koçak

Dr. Sevinç Koçak

ERKEK ŞİDDETİYLE YAŞAMLARINI YİTİREN KADINLARIN TOPLUMA ANLATTIKLARI…

Kadına yönelik şiddet ülkemizde ve dünyada her gün artarak devam ediyor… 

Her biri birer can ve sevdiklerinin en kıymetlileri olan ancak erkek şiddetine maruz kalan kadınlara rakamlara bakıldığında yalnızca Türkiye’de 2020 Haziran ayı itibarıyla 27 kadın öldürüldü, 23 şüpheli kadın ölümü mevcut… Öldürülen 27 kadından 11’inin kimin tarafından öldürüldüğü tespit edilememişken, 1’i evli olduğu erkek, 2’si birlikte olduğu erkek, 3’ü tanıdık biri, 3’ü akraba, 3’ü baba, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek ve 1’i de erkek kardeşi tarafından öldürüldü… Bu ay öldürülen kadınların yüzde 52’si evlerinde, yüzde 26’sı sokakta öldürüldü…Ve öldürülen kadınların %56’sı evliydi… 

Ve ne acıdır ki bu kadınlar %52 oranında “kendi hayatlarına dair karar verme” bahanesi ile öldürüldüler…

Yazmaktan üzüntü duymamıza rağmen gerçekleri ortaya koymak için araştırmaya konu olan şiddete maruz kalan kadınlar üzerinde yapılan inceleme aslında bizlere her şeyi anlatıyor…   

“Kendi hayatlarına karar verme” söylemini açarsak, biz kadınlar, boşanmak istediğimiz için, çalışmak istediğimiz için, başkasına âşık olduğumuz için, artık partnerimizi istemediğimiz ve sevmediğimiz için, geceleri eğlenmek istediğimiz için, ekonomik özgürlüğümüzü elde etmek istediğimiz için, aileler tarafından bizim için planlanan hayatı kabul etmediğimiz için, ailenin veya eşin masraflarını ödemediğimiz için, erkeklere görev ve sorumluluklarını hatırlattığımız için, geri adım atarak isteklerimizden vaz geçmediğimiz için, erkeği reddettiğimiz için, sesimizi çıkartıp, haklarımıza sahip çıkmaya çabaladığımız için, okumak istediğimiz için, hayatı gönlümüzce yaşamak istediğimiz için…. Yani temelde hayatımızla uzaktan yakından ilgisi bulunan erkeklerin, “kendi kararlarımızı vermeye muktedir olmamızı kabul etmemeleri” yüzünden… ve bunlar gibi yüzlerce farklı nedenle ancak sonucu ölüm ile cezalandırılması gerekmeyen birçok saçma sebeplerden öldürülüyoruz…

Bugün halen olumsuz ilişkiler ve iletişimler içerisinde olan bazılarımızın yarın en yakınımızdaki bir erkek tarafından öldürülmeyeceğinin güvencesi yok…

Kadınların öldürülmesinin sonuçları, yalnızca o kadının haksız yere dünyadan ayrılmasının ötesinde çok ama çok acı durumlara neden oluyor…Çünkü bu kadınlar birer anne ve evlatlar aynı zamanda… Çocukları perişan oluyor, anneleri-babaları, kardeşleri de hayatlarına devam etmekte zorlanıyor, yalnızca kadınlar öldürülmüyor, çocukları, aileleri de öldürülüyor… Kadınların aile içi şiddete maruz kalarak öldürülmeleri aslında toplumun yapı taşlarının derinden sarsılmasına neden olan hale etkisi yaratıyor… Çünkü şiddet yalnızca kadına yönelik değil, çocuklara, hayvanlara, kendini savunacak gücü olmayan her türlü canlı ve kavrama yönelik olabiliyor…

Kadınların eşleri ya da hayatlarındaki diğer erkek figürleri tarafından öldürülmelerinin ya da şiddete maruz kalmalarının temelinde ekonomik, sosyolojik, psikolojik birçok neden bulunduğu açıktır. Ancak Haziran 2020 ve daha öncesinde öldürülen kardeşlerimizin şiddete maruz kalmalarının bu kadar kolaylaşmasının altında, cezai müeyyidelerin yetersizliğinin yanı sıra, toplumsal olarak bu cinayetleri işleyenlerin gündelik yaşantılarında bir zorlanma ile karşılaşmamaları, bir şekilde hukuken ceza almalarına rağmen kendi grupları içerisinde cezalandırılmamaları, ayıplanmamaları yatıyor… Böyle bir tespitte bulunabiliriz çünkü yazılan, çizilen, söylenen, tepki gösterilen her türlü olay ve koşula rağmen kadın cinayetlerinin sonu gelmiyor…

Annesi, kardeşi, ablası şiddete maruz kalmış bir evladın, anne ve babanın neler, ne acılar yaşadığına dair duygularını, yaşanmışlıklarını bilemiyoruz, yalnızca durumu içselleştirebildiğimiz ölçüde tahmin edebiliyoruz… Oysa ki düşünebiliyor musunuz, annesi; babası, dayısı veya dedesi tarafından, ya da ablası-kardeşi hiç tanımadığı bir erkek tarafından gereksizce öldürülen bir kişinin bu dramı ardında bırakarak sağlıklı ve mutlu bir şekilde hayatına devam etmesi ne kadar da zordur? Böyle böyle katmanlaşarak, duygusal dünyaları kırık-dökük kişilerce oluşan bir toplum zamanla nasıl bir yapıya dönüşür? 

Şiddetin normalleştiği bir gündelik hayattan, toplumun hangi kesimi memnun olabilir?  

Duygusal hayatları güven duygusuyla donatılmış, sağlıklı toplumsal yapıyı oluşturacak erkek ve kadın bireylerden oluşan bir toplum için, şiddetin karşısında durmak hem kadınların hem de erkeklerin sorumluluğundadır.  

“Biz kadınlar neden öldürülüyoruz?” sorusunu sormadığımız, “biz kadınlar tüm toplumla beraber nasıl daha mutlu bir dünya kurarız?” sorusuna cevap aradığımız bir geleceği oluşturmalıyız… Geleceği oluşturmak da tek bir cinsiyetin mücadelesi ile olabilecek bir olgu değildir. Her türlü şiddetin karşısında kadın ve erkek olarak karşı durmalıyız. Şiddetin ortadan kalmasına yönelik mücadele, kadın ve erkeklerin birlikte, el ele gerçekleştirecekleri bir mücadeledir. 

Her türlü şiddetin karşında durabilmek için atılacak ilk adım kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip, eşit ve adil yaşam şekillerini kurmak güvencesinde olduklarının herkes tarafından kabul edilmesini sağlamak, ardından toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının doğru aktarılması ve anlaşılmasına yönelik çalışmalar yapmaktır.  Bu çabalar şu an için aslında uzun bir yolculuk, çünkü bu yolda çok geri adımlar da attık, kazanılan birçok çağdaş, eşit ve özgürlükçü bakış açılarının bazılarını ne yazık ki kaybettik… 

Kadına yönelik şiddet olgusu nedeniyle hayatlarını kaybeden bildiğimiz, bilmediğimiz tüm kadınları rahmetle anıyorum… Onlar, kadınların özgürlük, adalet ve eşitlik arayışlarında canlarını veren kahramanlardır… 

Kadına, hayvana, doğaya uygulanan şiddetin önüne geçebildiğimizde, toplumca gerçekten insan olmanın üstünlüğü ve güzelliğiyle bir dünya kurabileceğimiz bir gerçektir…Mutlu, sağlıklı, güçlü, dinamik, çağdaş ve güzel bir Türkiye için biz kadınların erkekler ile birlikte dayanışma içerisinde olacağı muhakkaktır! Çünkü Ulu Önderimiz Atatürk’ün söylediği gibi “dünyada her şey kadının eseridir”, şiddet hariç!

Gündemden dikkatimi çekenler

  • 2016 yılında siyah-beyaz Challenge olarak adlandırılan Instagram akımı, kadına yönelik şiddete dur diyebilmek için kadın örgütlerinin ve kadınların katılımıyla yeniden gündeme geldi ve çığ gibi büyüdü. #challengeaccepted, #womensupportingwomen, #kadınaşiddetehayır, #istanbulsözleşmesiyaşatır gibi hastaglerle binlerce tanınmış-tanınmamış kadının katıldığı sosyal medya hareketine ek olarak, change.org da #istanbulsözleşmesiyaşatır adı altında bir imza kampanyası başlattı. Sosyal medyanın gücü yadsınamaz, ama kadına yönelik şiddetin önüne geçmek yalnızca kampanyalarla olabilecek gibi de değil. Kadına yönelik şiddete dur demek, 6284 sayılı kanunun işletilmesi ve İstanbul Sözleşmesinin uygulanması için erkeklerin ve tüm toplumun, kadınlarla harekete geçeceği günleri görmeyi diliyoruz…
  • Vodafone kadınların gördükleri şiddeti maskeleyip, gizlemesin diye #BenVarım demeye davet eden bir sosyal medya kampanyası başlattı. Vodafone’nin Kırmızı Işık kampanyasından sonra başlattığı bu proje ile kadına yönelik şiddet karşıtı duruşunu ve desteğini sergilemeye devam etmesini yürekten alkışlıyoruz….
  • BBCNEWS, Greta Thunberg’in “Gulbenkian Prize for Humanity” ödülü olarak kazandığı 1,3 milyon Euro’yu iklim değişikliğinin giderilmesine yönelik çalışmalar yapan çeşitli sivil toplum örgütlerine bağışlayacağını açıkladı. 17 yaşındaki Greta, kazandığı ödülün hayal edebileceğinden çok fazla bir para olduğunu belirterek “Tüm para ödülü vakfım aracılığıyla iklim krizinden ve ekolojik krizden etkilenen cephelerde, özellikle Global South’da yaşayan insanlara yardım etmeye çalışan farklı organizasyon ve projelere bağışlanacak” demiş.  Hayal edebileceğinden çok daha fazla parası olan ve dünya, iklim, insanlık için hiçbir şey yapmayan “sosyal sorumsuz”lara gelsin! 
  • CK Elektrik’in Haytap ile birlikte “Enerjimiz Dostlarımız İçin” sloganıyla yürüttüğü projeye Alanyaspor’dan sahada destek geldi… Alanyasporlu futbolcular “sokak hayvanlarına sevgimizle sahip çıkalım, tüm enerjimizle onları koruyalım” yazan pankart ile maç öncesi mesaj verdiler. Güzel hareketi alkışlıyoruz….
  • LC Waikiki LGBTİ çağrıştıran gökkuşağı renkleri ve tek boynuzlu at gibi figürler olan  ürünleri artık üretmeyeceği bilgisini paylaşınca sosyal medyada çeşitli hastaglerle boykotlar ve desteklerle karşılaştı… LGBTİ dernekleri ve pek çok vatandaşın LC Waikiki ürünlerini satın almamaya çağrı yapan boykotu ve devamında gelen paylaşımlarla oluşan krize karşı LC Waikiki kriz yönetimini hiçbir açıklama yapmayarak gerçekleştirdi…Daha sonra yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle ihtiyaç sahibi çocuklara büyük miktarda giyecek yardımı yaptığı bilgisini paylaştı… Söylem ile değil eylem ile cevap vermeye çalıştığını göstermeye yönelik bu açıklama, günümüz iletişim stratejilerinde kriz iletişiminin tam karşılığı değil… LGBTİ çağrıştıran ürünleri üretmeme kararı nedeniyle LC Waikiki’nin müşteri hedef kitlesinde olumsuz bir etkileşim ya bir azalma olup olmadığını bilemiyoruz. Ancak, uluslararası bir marka olma yolunda ilerlerken dünyada her türlü ayrımcılığın olmaması gerektiğine yönelik mesajlarının daha çok olması gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.