Gülçin K. İNCEİPLİK

Gülçin K. İNCEİPLİK

ENKAZ ALTINDA KALAN TÜRK LİRASI

30 Ekim’de İzmir’de meydana gelen deprem bir kez daha içimizi yaktı. Enkaz altında kalarak hayatlarını kaybeden vatandaşlarımız için çok üzgünüm. Depremler elbette yeniden yaşanabilir ancak çürük binalar kaderimiz olmamalı. Gerçekten umut etmek istiyorum ki, böyle acıları bir daha yaşamayalım.

Türkiye gündemi İzmir depremi ile meşgulken bir başka deprem de piyasalarda yaşanıyor. ABD seçim sonuçları yaklaşırken doların ateşi sönmüyor.

1 Dolar = 8,42 TL’ye

1 Euro = 10 TL’ye dayandı.

Dolar karşısında sürekli değer kaybeden TL, geçtiğimiz hafta iflas eden Arjantin pesosuyla yarış halindeydi. Bu hafta ise dolara karşı değer kaybeden para birimleri arasında birinci sıraya yükseldik. Sene başından bu yana TL’deki yüzde 30’luk değer kaybı ile tarihi bir performans sergiliyoruz.

Peki, TL neden sürekli değer kaybediyor?

Çokça konuşulan temel nedenler sadece bugünün sorunları değil. TL’de uzun zamandır değer kaybı yaşanıyor, bir önceki yazımda bunu detaylı bir şekilde dile getirmiştim. Ancak 2020 yılı TL tarihinin en değersiz yıllarından biri olarak kayda geçecek.

ABD seçimleri de tuzu biberi oldu. Seçimler gelişen piyasalar için farklı yorumlanıyor. Biden’ın seçimi kazanmasıyla yeni bir teşvik paketinin geleceği ve bu nedenle gelişmekte olan ülkeler için olumlu sonuçların yaşanacağı konuşuluyor.

Öte yandan Türkiye için ise Biden’ın seçilmesi bir yaptırım riskiyle karşı karşıya olacağımız yönünde. Eğer Biden seçilirse, bu durumdan olumsuz etkilenecek nadir gelişmekte olan ülkelerden birisi olabiliriz.

Peki, Trump seçilirse daha iyi mi olur?

Orası da oldukça tartışmalı.

Bir taraftan Erdoğan ve Trump’ın sık sık karşılıklı olarak “çok iyi ilişkimiz var” söylemleri, seçimleri Trump kazanırsa Türkiye açısından olumlu gelişmeler yaşanacağı yorumlarına sebep oluyor.

Öte yandan TL en çok değer kaybını Trump döneminde yaşamadı mı diye sormaktan da geri duramıyorum.

Aslında bugün geldiğimiz aşamada kimin seçileceğinin de pek bir önemi yok. Sonuçlarına odaklanmamız gerekiyor. TL’de öyle bir kırılganlık, öyle bir değer kaybı var ki, her dakika kurda yeni rekor seviyeleri tecrübe ediyoruz.

TL değer kaybettikçe her yerde ve her şeyde maliyetler artıyor.

Yani alım gücümüz düşüyor.

Şirketlerin borcu artıyor.

Kamunun borç yükü artıyor.

Neticede yüksek cari açık ve yüksek dış borç;  yüksek dış finansman ihtiyacını ortaya çıkarıyor.

Öyle bir dış finansman da gelmediğine ve rezervler de eridiğine göre TL’nin şimdiki değer kaybı kaçınılmaz.

Günlerdir büyük bir üzüntü ile ekranlardan izlediğimiz depremin etkileri aslında aylardır piyasalarda yaşanıyor. Yıllardır riskleri göz ardı ederek atılan her bir adım belli periyodlarla TL’nin kimi zaman küçük kimi zaman ise büyük değer kaybına sebep oldu.

Gelinen noktada, TL enkaz altında kaldı. Uzun zamandır da oradan çıkartılmayı bekliyor. İşin ilginç yanı; bunun olması için bu ülkede zar zor yetişen kahraman kurtarıcılara gerek yok, sadece doğru zamanda sebep sonuç ilişkisini doğru kurmak yeterliydi. Çünkü matematiği etkin kullanmak ekonominin pusulasıdır.

Hatta bu pusulayı tüm alanlarda uygulamayı başarabilseydik, bugün İzmir’de yaşananları kayıplarımız olmadan atlatabilirdik.

Yine de Elif bebek gibi, Ayda bebek gibi, Ares gibi hayata umutla ve inatla tutunmak lazım!

En kısa zamanda her alanda güzel haberler almak dileğiyle…

 

                                                                                   Gülçin KAYA İNCEİPLİK

                                                                                               03.11.2020

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.