Çidem Ayözger Ergüvenç

Çidem Ayözger Ergüvenç

Dokunmak

(Sevgili Batu’ya; ışıklar içinde dinlensin.)

Çeşit çeşit dokunma vardır. Beş duyudan birini çalıştırmak için tensel dokunma ilk akla gelenidir. Önceki algılarımızdan ya da deneylerimizden yararlanmadığımızı varsayarsak herhangi bir şey sert mi yumuşak mı, soğuk mu sıcak mı dokunarak anlarız. Doktorlar bir insanın omurgası illaki vardır derler bunu anlamak için hastayı muayene etmeğe bile gerek olmadığını, ayaktaysa omurgasının olduğunu yoksa ayakta duramayacağını savunurlar. Haklılar, omurgası olmayan bir sürü insan karşımıza çıkıyor bu günlerde; o nedenle hepsinin kafaları eğik, sırtları yuvarlak öne eğilme tablosu çiziyor. Emir komuta zinciri içinde kişiliklerinden öylesine ödün vermeğe alışmışlar ki onurla taşınması gereken düğmesiz meslek sembollerinin önünü kapatmaya çalışıyorlar. Bu nedenle de bir başıbozukluktur ki almış yürüyor. O yürüye dursun şimdi son derece önemli bir yığın sorun varken tüm medya falan filan kardeşlerle şu bu hanımların dedikodusu ile uğraşıyor; en baba kanallar müthiş bir dolandırıcılığı ağzına dolamış durumda. Diğer yanda yandı gülüm keten helva.

“Yarama dokundu” denir. Geçim sıkıntısı herkesin yarası, dokunan dokunana. Bırakın dokunmayı yaralar neşterle kanırtılıyor. Neyseki yaralılar hallerinden pek memnun olsalar gerek bu düzeni korumaya kararlılar.

Sinirine dokunmak diye bir tabir vardır. Yıllar önce diş doktoruna gittim peçetemi boynuma zincirlediler, rujumu temizledim, tam ağzımı açacağım, uyarmak lâzım, ne olur ne olmaz diye düşündüm ve bütün ciddiyetimle, “Lütfen sinirime dokunmayın!” dedim. Ben gerçekten elindeki aletle sinirime temas etmemesini kastetmiştim ama doktorla hemşire farklı algılayıp gülüverdi tabii ben de… Bazı insanlar vardır. Bir günahları var mıdır yok mudur Allah bilir ama nedense benim sinirime dokunur. Yaşlıca bir bey var yani benim yaşımda! Mercimek tanesi büyüklüğünde gözleri var, Allah sevmemiş de yaratmış. İple sapla çok ilgili; yıllar önce televizyona çıkıp çamaşır ipi gibi bir şey salladı; o gün bu gün de ipe sapa gelmez şeyler söyleyip duruyor. Nedense o da pek sinirime dokunur.

Bazı insanlar karşılarındakileri kızdırmayı severler, bazıları ise yalnızca hak edenleri kızdırır, bu durumda da genellikle muhataplarının bam teline dokunur. Ne yazık ki bu iş farkında olunmadan yanlışlıkla da yapılabilir. Haber programlarının bir müdavimi, sıklıkla izleyenlerin karşısına çıkıyor. Karşımıza çıkıyor diyemiyorum çünkü ben Haziran ayı itibariyle haber programı izlemiyorum. Arada bir kanallar arasında dolaşırken rastlıyorum, inatla bam telime dokunuyor. Neyse ki onun da bam teline dokunanlar var biliyorum da içim biraz serinliyor.

Kalbe dokunmak diye bir tabir vardır. Sanki sizin yüreğinize işler. Son zamanlarda en çok kalbime dokunan olayı anlatarak yazımı bitireceğim. Çok sevdiğimiz bir dostumuz, yıllardır can arkadaşımız bu yaz bir felâket yaşadı. Sevgili oğlunu kaybetti. Uzaktaydık; görevlerimizi yapmaya yetişemedik. Uzaktan uzağa el vermeğe çalıştık ama sözün bittiği yer. Entelektüel, donanımlı, cin gibi kafası çalışan, olağanüstü iyi bir eğitim almış ve hep birincilikle mezun olmuş, deniz derya gencecik evlât bir anda, hem de hiçbir sağlık sorunu yokken yitip gitmiş. Kaşla göz arasında…

Doğal olarak Ankara’ya gelir gelmez ilk iş kendisi ziyarete gittik. Gerçek bir kitap kurdu olan, kitaplığında benim diyen kütüphanede bulunmayacak kadar zengin bir koleksiyona sahip dostumuz, acı tatlı söyleşimizden sonra, beni o ortamda bile çok sevindiren, mutlandıran ve bana gurur veren şu açıklamayı yaptı: “Çidem, o günden sonra hiçbir şey okuyamadım. Günler günleri, haftalar haftaları kovaladı; aklıma elime bir kitap almak gelmedi bile. Sonra senin son yazdığın kitabı elime aldım ve onu okuyarak yeniden okumakla barıştım.”

Eğer herkesin dediği doğruysa ve ben gerçekten bir misyon insanıysam, yazdığım kitaplarla birçok insana ışık olmayı başardıysam, ve eğer bu sevgili dostumu yeniden okuyabilmeye davet edebildiysem ne mutlu bana. Sevgili Ark’a böylesine kalbime dokunduğu için milyon teşekkürler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.