
Cüneyt Şaşmaz
CHP Kurultayı Davasında 8 Eylül Ertelemesi: Hukuk Mu, Siyaset Mi?!
Türkiye, sadece sandıkta değil, artık mahkeme salonlarında da siyasetin geleceğini izliyor.
CHP’nin tartışmalı Tüzük Kurultayı’na ilişkin açılan dava 8 Eylül 2025 tarihine ertelendi.
Peki bu gecikme ne anlama geliyor?!
Bu sürecin hukukla ne kadar ilgisi var?!
Ya da bu bir siyasi mühendislik projesi mi?!
Görevli Mahkeme Kimdir, Hâlâ Belli Değil!
CHP Kurultayı’na ilişkin açılan davanın esas yönü, bir iç hukuk meselesi olup, siyasi partilerin iç işleyişine ilişkin olduğu için normal şartlarda Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına giriyor.
Ancak, davanın şu anda Ceza Mahkemesi’ne ait bir dairede yürütülüyor olması, hukukçular arasında ciddi bir tartışma başlattı.
Bir başka deyişle, görevli olmayan bir mahkeme, anayasa ve yasa gereği düşürmesi gereken bir dosyayı ısrarla elinde tutuyor.
Peki neden?!
* Görevsizlik Kararına Direnç: Hukuk mu Bekleniyor, Talimat mı?!
Mahkemenin görevsizlik kararı vermemesi, daha önce verilen görevsizlik kararına yapılan itiraz sürecinin Yargıtay tarafından hâlâ kesinleştirilmemesi, işin teknik boyutu.
Ancak burada dikkat çeken bir durum var:
Türkiye’de siyasi davalarda genellikle bu tür teknik gecikmeler, zaman kazandırma aracı olarak kullanılıyor[1].
* Erdoğan Ne Yapmak İstiyor?!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bu davayı doğrudan yönettiğini iddia etmek, doğrudan bir delile dayanmasa da, fiili siyaset pratiği içinde pek çok işaret, bu davanın Erdoğan’ın CHP içindeki dinamikleri kontrol altında tutma çabasıyla bağlantılı olduğunu gösteriyor[2].
CHP’deki değişim rüzgârının ardındaki siyasi irade, yalnızca partinin iç evrimini değil, 2028’e giden yolda muhalefetin yeniden şekillenmesini de belirleyecek güçte.
Bu nedenle kurultay ve tüzük değişiklikleri, iktidarın radarına çoktan girmiş durumda.
İktidar kanadında şöyle bir hesap yapılmış olabilir:
“Kurultay iptal edilirse CHP’de bir yönetim krizi doğar.
Bu kriz muhalefeti zayıflatır, Meclis dengelerini değiştirir.
Yerel seçim başarısının ardından gelen ivme kırılır.”
Bu hesap, CHP içinden yapılan itirazlarla açılmış görünen bir davanın, aslında bir iktidar mühendisliğine dönüşmesi anlamına gelir[3].
* Yargı Ne Yapıyor?!
Bu tür davalarda yargının ilk görevi, dosyayı en kısa sürede görevli mahkemeye göndermek, daha da önemlisi siyasete araç olmamak olmalıdır.
Ancak mevcut tablo, yargının bazı organlarının ya pasif kaldığını ya da aktif bir şekilde süreci uzatmak için çaba harcadığını düşündürüyor.
Bu gecikmeler sadece CHP’yi değil, Türkiye’de yargıya olan güveni de doğrudan zedeliyor[4].
* Perde Arkası:
CHP İçindeki “Beşinci Kol” Faaliyetleri
Bu davanın görülmesini sağlayan şikâyetlerin CHP içinden gelmiş olması, meseleyi daha da karmaşık hâle getiriyor.
CHP’de kimi eski aktörlerin, tüzük değişikliklerinden rahatsız oldukları, hatta mevcut yönetimle yollarını çoktan ayırdıkları biliniyor[5].
Ancak bu şikâyetlerin yargı yoluyla partiyi bloke etmek üzere kullanılması, artık sadece parti içi bir mesele olmaktan çıkmış durumda.
Bu, “muhalefeti içeriden dizayn etme” oyunudur.
Ve bu oyunun bir aktörü sadece iktidar değilse bile, sistem içindeki yargı, medya ve eski siyasi kliklerin de parçası olduğu bir “müdahale zinciri” oluşmuştur.
Netice:
Bu Sadece CHP Meselesi Değil
CHP Kurultayı’na dair dava sürecinin uzatılması, hukuk yoluyla siyaseti şekillendirme pratiğinin yeni bir örneğidir.
Bu yöntem geçmişte FETÖ tarafından sıkça kullanılmıştı; şimdi ise başka ellerde yeniden canlanıyor.
Bu davanın 8 Eylül’e ertelenmesiyle CHP’nin iç gündemi dondurulmuş, demokratik karar süreçleri bloke edilmiştir.
Ama unutulmamalı ki:
Yargıyı siyasetin sopası olarak kullanan her sistem, önce hukuk güvenliğini, sonra siyasal meşruiyetini kaybeder.
Bu nedenle, Türkiye kamuoyunun bu süreci yalnızca bir “parti içi mesele” gibi değil, demokrasinin ve yargı bağımsızlığının testi olarak görmesi gerekiyor.
* Öne Çıkan Kişi ve Kurum Analizleri
Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı) Rol:
Bu dava sürecinde doğrudan adı geçmese de, yargı ve bürokrasi üzerindeki etkisi üzerinden dolaylı yönlendirme gücüne sahip olduğu iddia ediliyor.
Hedefi:
Muhalefeti zayıflatmak, CHP’nin yeniden yapılanma sürecini sekteye uğratmak.
CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) Durum:
İçindeki klikler arası mücadele hâlâ etkisini sürdürüyor.
Yeniden yapılanmaya çalışan bir siyasi parti.
Zafiyet:
Kendi içinden çıkan şikayetlerle dış müdahalelere açık hale gelmiş durumda.
Yargı Kurumları (Asliye Hukuk–Ceza Mahkemesi–Yargıtay) Sorun:
Yargılamada görev karmaşası ve görevsizlik kararlarının gecikmesi.
Algı:
Hukuka olan güveni zedeleyecek şekilde siyasi müdahaleye açık bir yapı imajı veriyor.
“Beşinci Kol” Unsurları (Parti içi muhalif klikler, eski yöneticiler) Strateji:
Parti içindeki tüzük değişikliğini durdurmak, yeni yönetimi zor durumda bırakmak.
Bağlantılar:
Kimileri eski devlet yapılarıyla, kimileri medya veya yargı bürokrasisiyle ilişkili olabilir.
Kaynakça
[1]: Anayasa Madde 69 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu.
[2]: BBC Türkçe, “CHP Kurultayı ve iktidarın pozisyonu”–18 Haziran 2025.
[3]: T24–“CHP’de tüzük davası: Mahkemede kim ne dedi?”–24 Haziran 2025.
[4]: Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’ın açıklamaları–25 Haziran 2025.
[5]: DW Türkçe–“CHP içi muhalefet ve kurultay gerilimi: Süreç nasıl başladı?”–20 Haziran 2025.
Spot Cümleler
1. “CHP Kurultayı davası sadece bir hukuk meselesi değil; siyasetin gölgesinde yürüyen stratejik bir müdahale süreci.”
2 “Görevsiz mahkemenin dosyayı elinde tutması, sadece adaletin değil, siyasetin de rotasını belirliyor.”
3. “Yargı üzerindeki gecikme, iktidarın muhalefeti dizayn etme hamlesine dönüşüyor.”
4. “Erdoğan, 2028’e giden yolda muhalefeti içeriden durdurmak mı istiyor?!”
5. “CHP içindeki bazı eski aktörler, adliyeyi siyasetin yeni arenalarından biri haline getirmiş olabilir.”
Cüneyt Şaşmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.