
Çidem Ayözger Ergüvenç
Bu Günlük Bu Kadar
Her şey pahalandığı gibi Ankara’daki taksi fiyatları da arttı. Bir süredir indi-bindi yüz lira oldu. Araba ile çıkmak park yeri sorunu nedeniyle pek işime gelmiyor. Günde iki, üç kez çıkmam gerekince ise taksi fiyatları can acıtıyor; o nedenle otobüs kartı aldım. Şansımıza sokağımızın başında otobüs durağı var, yürümek istemediğim zamanlar atlıyorum otobüse hayat bana kolay. Geçenlerde yine bir otobüs yolculuğum sırasında ayaktayım ve bulunduğum yerdeki camın üstünde “Hamileler ve Yaşlılara yer Verin” yazıyor. Dört koltuk var, dördünde de genç kızlar oturuyor ve hepsi Fransız! Ya camdan dışarı bakıyor ya da cep telefonları ile meşgul. Hafifçe öne eğilip yazıyı okumaya çalışıyor gibi yaparak şöyle ortaya konuşur gibi ve duylucak bir ses tonuyla “orada ne yazıyor” diye sordum; kimse oralı olmayınca biraz daha öne kaykılıp sorumu tekrarladım. Bir kızcağız yüksek sesle “Hamilelere ve Yaşlılara Yer Veriniz” diye okuyunca ne demek istediğimi anladı ama yine de işini sağlama almak için her ihtimale karşı kalkayım mı diye sordu. Teşekkür edip kalktığı yere oturdum.
Evimizin yakınlarında geçenlerde bir süper olmayan market açıldı, bu ayrımı yapmak zorunda kaldım çünkü bakkal değil, eski bakkalların tadını vermiyor. Her şey paketli, yarım kilo şeker tarttırıp kesekâğıdı içinde alamıyorsunuz, bakkal defteri yok ki veresiye alıp aybaşında ödeyesiniz. Bir reyonda “İslami tavuk” yazılı etiket takılmış tavuklar gördüm ve hiçbir anlam veremedim. Dükkân sahibine ne anlama geldiğini sordum, İslami kurallara göre kesildiğini söyledi. Tavuk kurban edilmez, kurbanlıklar marketlerde satılmaz; acaba başında dua edilerek mi kesildi diye merak edip sordum. Öyle olmadığını, temizlik kurallarına göre kesildiğini söyleyince aldım sazı elime. “Temizlik ve hijyenik kurallara uygun olarak hayvanların kesilmesi çok önemlidir. Ancak bunu belirtmek içim İslami tabirini kullanmak yanıltıcı olabilir. Örneğin dışarıdasınız ve öğle namazına gideceksiniz. Abdest almak istiyorsunuz. Pabucunuzu çıkarır ayağınızı İslami kurallara göre yıkar sonra ıslak ayağınıza çıkardığınız çorabı giyersiniz. İslamilik tamam ama temizlik bunun neresinde?” dedim.
Fırına gittim bir şeyler alacağım duvarda asılı bir takvim gözüme çarptı. Üstünde “Bugün Allah için ne yaptın” yazıyordu. “Eğer bu sorunuzu yanıtlamamız için bu takvimi buraya astıysanız söyleyeyim. Bugün kendim için, evlâdım için, ailem için, toplumum için ya da insanlık için bir şey yapmışsam işte o Allah için yaptığım şeydir. Bilmem sizi tatmin debildim mi?” diye sordum. “Ablacığım, (sesleniş biçimi hoşuma gitti, ne dese hak verecek kıvama gelmiştim birden bire) ben dükkânı yeni devraldım. Takvim eski sahibinden kalmış değiştirmemişim” dedi.
Bazı insanlar konuşurken karşısındakinin yüzüne, hele hele gözlerine pek bakmazlar. Bazıları da seninle uğraşamam demek istercesine telefonuna falan bakar.Bankaya gittim; otomatik bankacılıkta çözümleyemeyeceğim bir sorununum var. Gişeye gittim muhatabım genç hanıma sorunumu anlatıyorum; karşısındaki bilgisayarla ilgili ve asla yüzüme bakmıyor. Bir soru sordum yine yüzüme bakmadan yanıtlamaya çalışırken başımı omzuma yapıştıracak kadar bükerek üst bedenimi nerdeyse ikiye katlayıp gözlerine bakmaya çalıştım ve, çok “hoş bir hanımsınız, ben de pek fena sayılmam. Sizinle göz teması kurmak için acaba yüzüme bakabilir misiniz? Çok kötü bir şey görmeyeceğinize inanın lütfen” dedim. Benim o halime kendini tutamayıp güldü. Sonra hep yüzüme bakarak benimle konuştu.
Doktorlar karşılarındaki insanlara, kim olursa olsun sen diye hitap eder. Üç yıllık raporumu çıkartmak için Devlet Hastanesinde bir doktora gittim; bütün süreç içinde hep bana “sen” dedi. Ayrılırken yardımları için teşekkür edip bir ricam olduğunu söyledim ve ben görüşmemiz boyunca size hep “siz” dedim. Eğer bir daha karşılaşacak olursak siz de bana “siz” diye hitap eder misiniz diye sordum. Hemşiresinin de kendisinin de yüzünde bir hayret işareti gördüm ama veda etmek için uzattığım elimi ayağa kalkarak toka etti ve “Tabii hanımefendi, nasıl isterseniz” dedi.
İki binli yılların başı; tesettür toplumumuza yeni yeni giriyor. Bir alışveriş merkesinde yürüyen merdivendeyim. Hemen önümde tesettürlü bir kız ile yanındaki oğlan yukarı çıkana kadar öpüşüp koklaştı. Bu ne perhiz ne lahana turşusu. Yukarı çıkınca aceleyle önlerine geçtim “Eğer imam nikâhınız yoksa valla cehennem ateşi” dedim, yürüdüm gittim.
Bugünlük bu kadar, iyi hafta sonları dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.