Işın Erenoğlu

Işın Erenoğlu

Artan insan nüfusuna ‘’Dikey Tarım’’ çare olabilir mi?

Dikey tarımda, geleneksel tarıma oranla %70 daha az suya ihtiyaç duyuluyor, hem de kaydadeğer toprak, gübre, alan ve ilaç tasarrufu sağlanıyor. Ek olarak, gübre tasarrufu ile nitrat bazlı toprak kirliliğinin ve sera gazlarının oluşmasının önüne geçilirken, yüksek verim için tercih edilen hibrit tohum kullanımına da gerek kalmıyor! Dolayısıyla ‘’Dikey Tarım’’ devrimsel ve sürdürülebilir bir method olarak kabul görüyor.

yy.jpg
 
Fotoğraf:Harry Goldstein

Özellikle ‘’Penisilinin’’ 1928 yılında Alexander Fleming tarafından bulunmasıyla, insan nüfusü hiç olmadığı kadar büyük bir hızla artmaya başladı. Bu artış mevcut gıda üretimi, gıda tüketimini dengelerken problem oluşturmuyordu, ya sonra? Nüfus artışı bu hızla devam ederse, gelecekte geleneksel tarımla artan nüfusu besleyemez hale geleceğiz.

Peki sürekli çığ gibi artan insan nüfusunu nasıl doyuracağız? Cevap dikey tarımda saklı olabilir mi? 

98.jpg

Nitrat konteminasyonu nedir ve neden bu kadar önemlidir?
diye sorarak başlayalım.

Nitrat, yani çözülmüş nitrojenin okside olmuş hali, bitkilerin nitrojen ihtiyacının temel unsurudur. Nitrat, doğal olarak torakta bulunur ama yaygın olarak tarım yapılan alanlarda azalarak yok olmaktadır. Bunun üstesinden gelmek için, yani toprağı bitki için tekrar zengin hale getirebilmek için, nitrat tabanlı suni gübreler kullanılmaktadır. Ne varki, nitrat toksit olabiliyor, özellikle besin zincirine kaynak yada yeraltı sularıyla karışırsa [4]. Bu durumun önemini anlatmak için, California eyaletindeki Su Kaynakları Kontrol Kurulunun, Nitratı, California’nın çığ gibi büyüyen en önemli problemi olarak açıkladığını yazmakta fayda var[2]. 

Nitrat, bitkilerin ihtiyaç duyduğu bir besin olmasına rağmen, insan vücudunda yüksek oranda bulunduğu zaman solunum ve üreme sistemine, böbreklere, dalağa ve troidlere zarar verebiliyor. Malesef Türkiye’de nitrat kirliliği çok yüksek oranlarda bulunmaktadır ve bu konuyla ilgili yayımlanan birçok akademik makale mevcuttur. Yeri gelmişken, sebebi net bilinemese de, ülkemizde son yıllardaki troid rahatsızlıklarının artışına bu noktada dikkatinizi çekmek isterim. Nitrat kirliliğiyle mücadele zor ve pahalı bir süreç, bu nedenle dikey tarım iyi bir alternatif olabilir.

Sebebine gelince, klasik tarıma kıyasla, çok daha az gübrenin ve ilacın kullanıldığı dikey tarımda, insan vucüduna zararlı olduğu ispatlanan nitrat kirliliğinden ve zararlı olan zirai ilaçlardan çok büyük ölçüde  kurtulmuş oluyoruz. Dikey tarım sadece insanlar için daha yararlı değil, aynı zamanda atmosferimiz için zararlı olan sera gazlarının yayılımını çok büyük oranda azaltıyor.

Peki dikey tarım nasıl yapılıyor? 

Dikey tarım gökyüzüne doğru, hacmi maksimum kullanan kapalı alan tarım yöntemidir. Bitkilerin gökdelen, ambar vb. kapalı alanlarda dikey olarak duvara istiflenen raflarda hidroponik yani topraksız olarak yetiştirilmesiyle yapılıyor[3]. Gelişen Led teknolojisiyle artık aydınlatmada ışık verimliliğinin artmasıyla, 200watt’lık bir ışık kaynağı yerine, 20watt’lık bir led ile aynı sonucu alıyorsunuz üstelik %80’den fazla enerji tasarrufu yaparak. Dikey tarımdaki uygulamalarda yeni nesil ledlerle, artık enerji maliyetleri de giderek azaldığı için özellikle yurtdışında şehir içindeki binalarda dikey tarım uygulamaları artarak yayılmaya devam ediyor. Böylece yetişen bitkinin solmadan şehirdeki satıcılara en kısa sürede ulaşması sağlanıyor. Üstelik fotosentez için güneşe gerek kalmaksızın, gerekli ışık dalgaları, sadece gerektiği zaman, gereken dalga boyunda ledler yardımıyla yapay olarak veriliyor ve bitkilerin daha kısa sürede olgunlaşması sağlanıyor. Çünkü bitkiler evrelere göre ışığın farklı dalga boylarına ihtiyaç duyuyorlar. Diğer yandan kapalı binalarda alanlar, zararlı böceklerden tamamen izoleyken, havadan bulaşacak hastalıklar da bertaraf ediliyor. Dolayısıyla geleneksel tarıma oranla çok cüzi oranda ilaç ve gübre gereksinimi oluyor. Tarımda başka bir önemli etmense, sıcaklık. Kapalı alanda sıcaklık kontrolü kolay yapılmaktadır. Örneğin pamuk bitkisi, 15.6 C derecenin üstünde yetişebilen bir bitki. Burada hibrit tohumlara özellikle değinmek gerekir. Ekolojik sisteme uyum ihtiyacı, yeni hibrit tohumların üretilmesine neden oldu. Örneğin, farklı genlerdeki buğday tohumlarından, melez yeni bir buğday yapılarak daha geniş bir sıcaklık yelpazesinde büyüyebilecek buğday tipleri üretildi ve verim artışı sağlanmaya çalışıldı. Oysa dikey tarımda değişken koşulların önüne geçildiği için, hibrit tohum ihtiyacı da ortadan kalkıyor!

Yani kilit nokta; geleneksel yöntemle tarım yapılırken, ekolojik uygunluk olmazsa ürün alınamıyor olması. Tarım arazisini don vurdu, yağmur az yağdı gibi doğal sebepler nedeniyle verim alınamadığını, hatta gıda fiyatlarının arttığını haberlerde çok kez duymuşuzdur. Oysa dikey tarımda, bitki için gerekli unsurlar kapalı ortamda kontrollü olarak sağlanarak, sistem bitkiye göre yapılandırılabiliyor ve gelişen led teknolojisiyle enerji tasarruflu kullanılırken, verim maksimum alınabiliyor. Gelecek projeksiyonuyla bakınca, ledlerin verimi arttıkça, hidroponik tarımın değerinin artacağını söylemek doğru olur.

Ek olarak, dikey tarımda fabrikasyon hasatla el değmeden ürünü toplamak mümkün. Dikey tarımı araştırırken, Amerika’da marketlerde satılan hazır, yıkanmış, pırıl pırıl salata çeşitleri aklıma geldi. Paketini açıp suya tutmadan tabağa alıp servis yapabildiğiniz hazır salatalar, kadınlar ve karnı zil çalanlar için inanılmaz bir kolaylık sunuyor. Neden bu kolaylıktan herkes faydalanmasın?

Geçen gün markette alışveriş yaparken, seksenlerinde kalın camlı gözlüklerinin arkasından bakan ve yıllara yenik düşen omurlarına rağmen, zehir gibi zekazıyla herkesi hayrete düşüren bir sima ile karşılaştım. Kim mi? Piyasadaki ürünlerin içindeki katkı maddelerini, mesleği gereği iyi bilen ünlü damadından gururla bahseden Nezoş teyze. Buralarda tanımayan azdır. Ona en organik süt hangisi diye sorunca, gülerek bana; ‘’Yavrum burada benden daha organik birşey bulamazsın! Markette benden yaşlısı olmadığına göre en organik benim!’’ dedi ve kahkahayı patlattı. Sonra devam etti, ‘’Ben de yoğurt yapıyorum ama kendimi tatmin etmek için, artık ineğin soluduğu hava temiz değil, yediği ot temiz değil, nasıl iyi süt olacak’’ dedi...

Böyle nüktedan insanların çoğalması ve topluma neşeyle karışık bilgi dağıtması dileğiyle...
Sevgiyle kalın,

Işın Erenoğlu Üstündağ

Referanslar:

[1] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4757607/

[2] https://www.watereducation.org/aquapedia/nitrate-contamination

[3] https://spectrum.ieee.org/energy/environment/the-green-promise-of-vertical-farms

[4] https://us-rem.com/restoration-ag/water-pollution/

 

Önceki ve Sonraki Yazılar