Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Adaletin Aynasında Toplumsal Sorgulama

Öncelikle...
Toplumun vicdanını yaralayan bazı sorular zihinleri meşgul ediyor:
Yolsuzluk iddiaları, nüfuz ticaretiyle rant sağlama girişimleri veya işlerin ehliyet yerine başka kriterlerle dağıtıldığı durumlar gerçekten yaşanmış mıdır?!
Bu tür konular, sadece öfke değil, aynı zamanda derin bir merak uyandırıyor.
Nitekim...
İktidar ve güç arayışı bazen ahlaki sınırları zorlayıcı hale gelebiliyor.
Hasmını eleştirirken her yöntemi meşru gören yaklaşımlar, ucuz propagandanın bir oyuncağına dönüşebiliyor.
Bu durum, izleyenlerde hem utanç hem de üzüntü hissi uyandırıyor.
Peki, bu süreçte neler oluyor?!
Geçmişe baktığımızda, Esenyurt Belediyesi’nde gündeme gelen milyarlarca liralık yolsuzluk ve ahlaki sorun iddiaları, o dönemde farklı çevrelerde sıkça konuşulmuştu.
Bu sadece bir istisna mıydı, yoksa benzer durumlar başka yerlerde de yaşanmış olabilir mi?!
Bu soru, akıllarda bir muamma olarak kalmaya devam ediyor.
Hal böyleyken...
Bugün CHP belediyelerinde tespit edilen yolsuzluk iddiaları konuşulurken, geçmişte İstanbul’da veya diğer partilere mensup belediyelerde benzer vakalar yaşanmamış mıdır?!
Demem o ki:
Kamuya iş yapan iş insanlarının, rüşvet gibi yöntemlere başvurmadan iş alabildiği bir sistem ne ölçüde mümkün olmuştur?!
Demem şu ki:
2024 sonrası dillendirilen tehdit ve şantaj iddiaları, önceki yıllarda nasıl bir düzenin işlediğini düşündürmüyor mu?!
Bu bağlamda cevap'ını arayan soru şu:
Vicdan terazisi, bu çelişkileri nasıl tartıyor?!
Bir diğer soru şu:
Bir yanda hukukun adil uygulanmasını alkışlarken, diğer yanda kendimiz için asla kabul etmeyeceğimiz bir yaklaşımı başkalarına reva görmek ne kadar tutarlı?!
Hasılı:
Manavgat’taki son gelişmeler, genellemelerden ziyade bireysel sorumlulukların tartışılması gerektiğini gösteriyor.
Aynaya bakmadan yorum yapanlar, belki de kendi zayıflıklarını göz ardı ediyor.
Güçlü olmak, ahlaki duruşu gerektirir.
Ancak bugün, masumiyetin bile bir günde sorgulanabildiği bir tablo ile karşı karşıyayız.
Bir diğer soru şu:
Bu durum, yargı mekanizmalarının ahlaki hassasiyetten uzaklaşmasıyla mı ilgili?!
Nüans?!
Geçmişte adaletine güvendiğim birçok ismin, bugün farklı yöntemlerle gündeme gelmesi, insanı "Nasıl bu noktaya geldik?" sorusuyla baş başa bırakıyor.
Netice:
Genellemelerden kaçınarak şunu sormak mümkün; hayatında memuriyet dışında gelir elde etmemiş, ancak şaşırtıcı derecede yüksek mal varlığına sahip olanlar nasıl açıklanabilir?!
Yani?!
Meşru kazançla elde edilmesi zor villa ve servetler, kamuoyunda sıkça konuşulan bir gerçeklik değil mi?!
Başka?!
Bu tür durumlara hukuk ve vicdan neden sessiz kalıyor?!
Ezcümle:
Sonuç olarak, adaletin, ahlakın ve vicdanın bir eleştiri silahı olarak kullanılması, aslında zayıflığın bir göstergesi olabilir.
Toplumun bu çelişkilerle yüzleşmesi, er ya da geç bir özeleştiri sürecini zorunlu kılacak gibi görünüyor.
Adaletin herkes için eşit uygulanmasını umut etmek, hepimizin ortak dileği değil mi?!
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.