Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

“7,4 YETMEDİ Mİ?” / “ATAM, YER SARSILSA DA BİZ SARSILMAYIZ!”

Siyâsetten sıyrılarak yaşadığımız âfetlere bakınca dehşete düşmemek imkânsız. Eni sonu birkaç metrekare toprağa girecek insanoğlunun derdi ne?

Geçen sene Elazığ depreminde iktidarın gösterdiği reflekse hayret etmiştim. Yer sallandı, yer! Daha ötesi var mıydı?

Vardı! 

Bizim algılarımız enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerdeyken, basın toplantısında, “Kamuoyundaki algı, çok iyi” diyen bir vâlimiz vardı. Aklı, kabine depreminde olduğundan, “18 yıldır Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde pek çok deprem yaşadık.” diyen bir bakanımız da vardı.

17 Ağustos depremini hatırlayalım. Dönemin iktidarı, ilk üç gün acziyet göstermişti. Ordu, deprem bölgesine yardıma yetişince devletin varlığını hissetmiştik. Göçük altından küçük kızı çıkaran Mehmetçik, hepimizi ağlatmıştı. 

İnsanoğlunun, âfetlerde Allah’a yönelmesinden, merhamet duygusunun yükselmesinden daha doğal ne olabilir? 17 Ağustos’da birçok insan ve kurum gibi, dindar kurumlar da harekete geçmişti. Başörtü yasaklarının olduğu zamanlardı. Kamusal alanda yasaklı insanlar ve Refahlı belediyeler, deprem bölgesinde destan yazdılar. Yazmasam olmaz, Melih Gökçek bile -devletin parasıyla olsa da- deprem bölgesini ekmeksiz bırakmadı.

28 Şubat’ın bekçisi olan iktidar, mürtecilerin(!) kamuoyunda oluşturduğu algıdan ürkmüştü. Ya dinî hassâsiyetler yükselirse? Ya laiklik elden giderse? Yandaş basın, deprem bölgesinde irticâcı avına çıktı. Göçüğün altından çıkan bir kadının, uzatılan mikrofona, “Yaz yaz, bunu da yaz! Birden önüm açıldı. Allah’ın yardımıyla çıktım.” demesi, dönemin 28 Şubatçı basınına çok haklı bir tepkiydi. Çünkü bölgeye giden dindar yardımseverleri, sanki hâinmiş gibi haber yapan gazeteler vardı. Kendisini öz evlat, dindarları dış mihrak olarak gören bir Kemalist hanımın, mürtecilerin(!) bölgeye yardıma gitmesinden duyduğu rahatsızlığa hayret etmiştim.

Bir şeye daha hayret etmiştim. Koalisyonun sol kanadından bir belediyenin astığı afişte şöyle yazıyordu:
 
“Atam, yer sarsılsa da biz sarsılmayız!” 

Tövbe estağfirullah, Cenâb-ı Hakk’a kafa tutar gibi!

Bu afişi birkaç kere gördüğümü hatırlıyorum. Muhtemelen aklı başında Atatürkçüler, “Bu ne saçmalık!” diye basına düşmeden kaldırttı. 

Şimdi anlıyorum ki iktidarın paniği, laiklik korkusu falan değilmiş. “İktidarımız elden giderse yanlışlarımızın hesâbını nasıl vereceğiz?” korkusuymuş. Korkunun, ecele faydası olmadı. Belediyecilikte çuvallayan, depremde vatandaşına yetişemeyenler, iktidardan gittiler. Belediyecilikte başarılı olan ve enkaz altındaki vatandaşın hayâtını kendinden önce düşünenler, iktidara geldiler.
 
Fakat Türkiye, 22 yıl sonra deprem, sel ve yangınlarla boğuşurken iktidar-muhâlefet refleksi değişmedi. İktidar, muhâlif belediyelerle elele vermediği gibi, alâkası olmadığı yangınların suçlusu ilân etti. 

Şundan eminim ki yukarıda bahsettiğim afişi asan CHP’liler, doğal âfetlerin iktidarı yıpratmasından memnunlar. O afişi sessizce indiren CHP’liler ise tıpkı 22 yıl evvel 7,4 hatırlatmasında samimi olup da şimdi hâin damgası yememek için sessiz olanlar gibi bu ülke için üzülüyorlar. 
 
Sırf dönemin iktidarına vurmak için, “7,4 yetmedi mi?” diye bağıranlara gelince…

“Yer yarılsa da gök çatlasa da orman yansa da Reis’i yedirmeyiz!” derdindeler.

Tövbe estağfirullah, Cenâb-ı Hakk’a kafa tutar gibi!

 

 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum