YENİ DÜNYAYA TÜRKİYE HAZIR MI?

 

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı ve olmayacağı döneme girdik.

Ve bu dönemi  evde karantinada karşılıyoruz.

Korkularımız var.

Virüsü ne zaman alt edeceğimizin tarihinden tutun da,  yarın ne kadar daha evde karantinada kalacağımıza dair hayatımızda belirsizlikler var.

Tek tesellimiz, bu konuda yalnız değiliz. Tüm dünya aynı durumda.

Tek gerçeğimizden, -yani hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağından hareket edersek- bu dönemin her ülkeye, her lidere, 7’den 70’e öğrettikleri var.

Düşünün; şu anda her birimiz ayakta kalmak ve sağlıklı olmak dışında hangi daha önemli bir amaçla güne uyanıyoruz?

Gardırobumuzdaki elbiselerimizden, ayakkabılıktaki ayakkabılarımızın kaç tanesini giyebiliyoruz?

En doğal ve en teslimiyetçi halimiz ile belki yapsak yapsak; bir iç yolculuk yapabiliyoruz…

Ve bugünlerde yapılabilecek en iyi şey de bu olsa gerek.

Belki bir iç hesaplaşma…

Ama emin olun ki bu değişimi merak edenler, en çok Türkiye’de ne olacağını merak ediyor. Bunu nereden mi biliyorum? Konuştuğum bir çok kişi, dünyadaki olası değişim ile ilgili yazılarımı okuyup, ‘peki Türkiye’de ne olacak?’ diye soruyor. Hatta, ‘hükümet değişir mi? Babacan ne yapar? Ve daha birçok soru…

Önce tespitler ile başlayalım:

Bu virüs ile başlayan süreç gösterdi ki;  Türkiye’nin önceden çalışılmış bir acil durum yönetimi yokmuş! Mevcut hükümet de, bunu el yordamıyla ve deneme-yanılma yoluyla yapıyor.

Bu durumun sıkıntılarını uzun süre yaşayacağız.

Keza marketlerdeki çalışanların özlük haklarından, kapatılan berberlerin,restorantların, kafelerin, şehirlerarası çalışan otobüs şirketlerinin…ve daha bir çok sektörün, 5 ay kapalı kaldıklarında karşılaşılacak sonuçlarının ne olacağı belirsiz. (Kiradan, vergi muhafiyetlerine kadar.)

İşsiz kalacak onca insanın yarının ne olacağı gibi önemli sorunlarımız olacak. Hoş bunların ilgili kurumları da ya yok edilmiş,  ya da yok hükmündeler. Zira bir örnek verecek olursak; mesela sendikalar neredeler? İşçinin parası ve gücüyle binlerce lirayı her ay ceplerine indiren altlarına en lüks makam aracı çeken sendika başkanı ve yöneticisine bu dönemde henüz rastlamadık! Bir tanesi çıkıp da işçilere sahip çıksa diye bekliyoruz ama ne yazık ki yoklar! Peki bugün ortaya çıkmayacaklarsa, ne zaman varlıklarını hissettirecekler merakla bekliyoruz… Bence ortaya çıkmazlar ise –ki şu an yoklar- devlet bu sendikaların tüm varlıklarına el koyarak gereğini- işçi lehine- derhal yapmalı.

Görünen o ki; Türkiye’de de hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Bazı kurumlar ve kişiler, ne kadar gerekli en azından bu sorgulanacak.

Elbette yeni dünya düzenini okuduğumuzda,  gerekli ve gereksiz kurumları da belirleyip bir an önce bu organizasyonu yapma mecburiyetimiz de aleni bir şekilde ortada duruyor.

Mesela acilen başta tekstil olmak üzere, Çin’in yerine tercih edilecek ülke olmak için geliştirmemiz gereken alanlar var. Bu konuda ne gibi hazırlıklar yapılıyor bilmiyoruz. Ama bu konuda elimizi çabuk tutmamız,  bizim virüs sonrasındaki ekonomik yaralarımızı çabuk iyileştirmemizi sağlayacaktır diye düşünüyorum en azından.

Elbette tüm bunları düşünüp planlayacak yeni ve işinin ehli, liyakatli kadroların da iş başına gelmesi ve getirilmesi olmazsa olmazımız.

Peki ya siyaset?

Siyaset kurumu, tüm dünyada olduğu gibi maalesef ülkemizde de ‘virüszede’  oldu. Zira bu mücadele ya da mücadele edememe, tüm siyasetçileri ve liderleri elbette yıprattı. Dünyada, ya bilgi sahibi olan ya da disiplin sahibi olan yapılar yeni dönemde ayakta kalacak. Zira virüs ile mücadelede başarıyı bu yapılar yakalayabiliyor.

Bizdeki siyasete gelecek olursak; İç İşleri Bakanı istifası üzerinden yeni bir siyaset inşaa edilemez. Yeni kurulan partilerin, -başta Ali Babacan olmak üzere- derin sessizliğinden anlaşılan o ki oralarda da ümit yok görünüyor.

Dünyadaki değişim ve virüs sonrasındaki Tek Dünya Devleti projeleri için ise, Türkiye Cumhuriyeti’ nin fabrika ayarlarından hareketle; milliyetçi ve cumhuriyetçilerin birlikte bir araya gelip olası bir parçalanma ya da ayrışma için bugünden çalışılmasına ihtiyaç var diye düşünüyorum. Solda ulusalcılık  sağda milliyetçiliğe bölünmeden bir ulusal ittifaka acil ihtiyaç olduğu yeni dönemde açık ve net ortada. Net olmayan bunun Atatürk’ün kurduğu parti ile mi   yoksa yeni bir parti ile mi olacağında?

MHP’ nin milliyetçiliği, bugün geleneksel milliyetçiliğin dışında. Bugün milli devlete sahip çıkıp milli devleti halkçılık ile dizayn etmek  gerekirken, bugünkü ‘baskı’ atmosferi ileri sürülerek -insan hakları ticareti üzerinden-  ‘halklar' cılık, bize ancak bölünmenin kapılarını açacağından halkçılık ve milliyetçiliği aynı çizgide buluşturmaya şimdi her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

Son söz:

Yeni dönem siyaseti ‘birleştirme’den geçecek!

                                                                                                         NURAY BAŞARAN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.