Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

ULAŞTIRMA BAKANI’NIN KAHREDEN KANAL İSTANBUL AÇIKLAMASI

1 Haziran 2021 târihli yazımda iktidarın müsilaj meselesine yaklaşımını, Mesnevi’deki sağırın hasta ziyâretine benzetmiştim.

Marmara: Hastayım, ölüyorum!

İktidar: Oh oh maşallah! Kanalı yapayım, ayağa kalkarsın!

Vallâhi billâhi gerçek oldu. Ulaştırma Bakanı Âdil Karaismâiloğlu, dün bir tv kanalında yaptığı açıklamada şöyle dedi:

“Karadeniz, Marmara'ya göre çok daha temiz. Kanal İstanbul yapıldığında Karadeniz'e akan nehirlerin Marmara'ya karışması söz konusu. Bu da Marmara'daki su kalitesini artırıp deniz salyasını da bitirecek.”

Demek ki bugüne kadar Karadeniz’e akan nehirler, Marmara’ya karışmıyordu. Demek ki İstanbul Boğazı’ndan gelen sular, başka denizden geliyordu.

Bundan 13 yıl evvel 2 Ekim 2008’de Çanakkale 18 Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhammet Türkoğlu, Boğazlar sistemindeki kirliliğin büyük bir kısmının, Orta Avrupa ülkelerinin endüstriyel ve evsel atıklarından kaynaklandığını ifâde etmişti. Şöyle ki; Tuna Nehri boyunca uzanan Orta Avrupa ülkelerinin metropol kentlerinin, AB üyesi olmadan önce çevre kirliliği yaratan atık sularını doğrudan söz konusu nehre boşaltıyor; atıklar, bu nehir yoluyla önce Karadeniz'e, daha sonra da İstanbul Boğazı yoluyla Marmara Denizi'ne taşınıyordu. Bu kirlilik, Marmara baseni boyunca yerleşmiş olan İstanbul, İzmit ve Bursa gibi metropol kentlerin evsel ve endüstriyel atıklarıyla daha da yoğunlaşıp, denizdeki kirliliği daha da artırıyordu.

Marmara Denizi'nin kendi kendini yenileyebilme kâbiliyetinin diğer denizlere göre daha fazla olduğunu ifâde eden Türkoğlu, çok mühim bir konuya da dikkat çekmişti: 

“Eğer sisteme çeşitli kaynaklardan gelen kirlilik yükünü azaltabilirsek Marmara'da akıntı nedeniyle yüzey suları yaklaşık 6-7 ayda, dip akıntısı nedeniyle de dip suları 6-7 yılda temizlenebilecektir. Marmara Denizi'nde hâlâ dip balıkçılığı avcılığı yapabiliyorsak bunu, Ege Denizi'nden Çanakkale Boğazı'na, oradan da Marmara Denizi'ne giden dip akıntı sistemine borçluyuz.''

Dün akşam Teke Tek programında İ.Ü. Su Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Bayram Öztürk de bu dip akıntısının Marmara’yı kurtaracağını söyleyince Fâtih Altaylı ile aralarında şöyle bir konuşma geçti:

A: Yâni sayın bakanın bugün söylediği Kanal İstanbul’dan gelecek suyun Marmara’yı kurtaracağı doğru değil.
Ö: Ben o sözü duyunca çok kahırlandım ve düşündüm, acaba nereye gideyim diye.
A: Ben de.
Ö: Öyle mi? Tepebaşı’nda bir ev buluruz.
A: İnanamadım ben yâni. Sorumluluk sâhibi bir bakan nasıl böyle bir cümle söyler? Büyük ihtimal bilgisi yok.
Ö: Demek ki etrâfında ona bilgi veren bir kadro yok.

Ben de çok kahırlandım.

Tamam, Ulaştırma Bakanı, Marmara’daki akıntıları bilmeyebilir. Ama Karadeniz’e akan nehirlerin İstanbul Boğazı’ndan Marmara’ya karıştığı, çok basit bir lise coğrafya bilgisi. Yâni kadroya madroya gerek yok. 

Tek tesellim, Çevre Bakanı Murat Kurum’un, Karaismâiloğlu’nun söylediklerini tekrar etmemesi. 

 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum