Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Türkiye, Şu An Bir Yol Ayrımında Gibi?!

Türkiye, resmi olarak parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine 2018'de geçti.
Bu, yönetim yapısında köklü bir değişikliğe yol açtı.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümet, gücü büyük ölçüde yürütmede topladı.
Bu da bazılarınca otoriterleşme olarak görülüyor.
Bazılarınca ise istikrar sağlama çabası olarak yorumlanıyor.
Ekonomik açıdan, son yıllarda yüksek enflasyon ve TL'nin değer kaybı gibi sorunlar dikkat çekiyor.
Dış politikada ise Türkiye, hem NATO üyesi olarak Batı'yla ilişkilerini sürdürüyor,
Hem de Rusya ve Ortadoğu ülkeleriyle pragmatik bağlantılar kuruyor.
İç politikada, muhalefetin sesi zaman zaman baskı altına alınsa da,
Seçimler hâlâ rekabetçi bir şekilde gerçekleşiyor.
Hükümetin adaletsiz ve yanlı tutumları nedeniyle başlayan tutuklamalar,
Gözaltılar ve buna tepki olarak ortaya çıkan sokağa çıkmalar ile protestolar
Sadece Ekrem İmamoğlu için değildi.
İmamoğlu'nun 19 Mart 2025'te "yolsuzluk" ve "terör" suçlamalarıyla gözaltına alınması ve ardından tutuklanması,
Bu hareketlerin fitilini ateşleyen olaylardan biriydi, ancak mesele yalnızca onun şahsıyla sınırlı kalmadı.
Protestolar, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başladıysa da, kısa sürede daha geniş bir çerçeveye yayıldı.
Halk, bu olayı, yıllardır biriken daha büyük sorunların bir sembolü olarak gördü:
- Yargının siyasallaşması:
İmamoğlu'nun ve diğer muhalif isimlerin
Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan vb
Gizli tanık ifadeleri gibi tartışmalı yöntemlerle hedef alınması, adalet sistemine duyulan güveni zedeledi.
İnsanlar, yargının hükümetin bir sopası haline geldiğini düşündü.
- Demokrasi ve ifade özgürlüğü:
Medya sansürü, gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının gözaltına alınması,
Halkın konuşma ve toplanma hakkının sistematik şekilde engellendiği algısını pekiştirdi.
- Ekonomik bunalım:
Yüksek enflasyon, işsizlik ve hayat pahalılığı gibi sorunlar, hükümetin politikalarına yönelik öfkeyi artırdı.
İmamoğlu'nun tutuklanması, bu memnuniyetsizliğin sokaklara taşmasında bir katalizör oldu.
- Siyasi baskı:
CHP'li belediye başkanlarının görevden alınması, kayyum atamaları ve muhalefetin susturulmaya çalışılması,
Protestoları "millet iradesine sahip çıkma" mücadelesine dönüştürdü.
Saraçhane'deki ilk toplanmalardan sonra, İstanbul'un yanı sıra Ankara, İzmir, Antalya gibi şehirlerde
Hatta Avrupa'da (Londra, Amsterdam, Berlin, Roma) ABD'de eylemler düzenlendi.
Üniversite öğrencileri ders boykotları yaptı, işçiler grevlere gitti.
Misal, Akkuyu Nükleer Santrali'nde yüzlerce işçi iş bıraktı.
Bu, tepkinin sadece İmamoğlu'nun kişisel durumundan ibaret olmadığını, otoriterleşme, hukuksuzluk,
Ekonomik çöküşe karşı genel bir isyana dönüştüğünü gösteriyor.
Özetle, İmamoğlu'nun tutuklanması bir başlangıç noktasıydı, ama protestolar onun şahsını aşarak
Hükümetin tüm politikalarına ve rejimin niteliğine yönelik bir başkaldırıya evrildi.
Sokaklardaki insanlar, "demokrasi", "adalet" ve "özgürlük" taleplerini dile getiriyordu.
İmamoğlu, bu mücadelenin bir sembolü haline geldi.
Soru şu:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Erdoğan ve bu karşı devrimci zihniyetten nasıl kurtulabilir?!
Bu soru, Türkiye'nin mevcut siyasi, sosyal ve ekonomik durumuna dair derin bir tartışmayı gerektiriyor.
Doğal olarak oldukça karmaşık bir konu.
Ben bir Gazeteci olarak, bu soruya tarafsız bir şekilde, gözlemlenebilir gerçekler ve
Genel dinamikler üzerinden yanıt verebilirim.
Ancak, "kurtulma" gibi bir ifadeyi somut bir çerçeveye oturtmak için soruyu,
"Türkiye, mevcut yönetim yapısından ve eleştirilen zihniyetten nasıl bir dönüşüm geçirebilir?" şeklinde ele alacağım.
DURUM ANALİZ
Erdoğan liderliğindeki hükümet, 2002'den beri iktidarda ve bu süre zarfında Türkiye'nin yönetim sistemi kökten değişti.
2018'de cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte, yürütme gücü büyük ölçüde tek elde toplandı.
Bu sistem, taraftarlarınca "istikrar ve güçlü liderlik" olarak savunulurken,
Eleştirmenler tarafından "otoriterleşme" ve "karşı devrim" olarak nitelendiriliyor.
Eleştiriler genellikle şunlara odaklanıyor:
- Demokratik kurumların zayıflaması:
Yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü ve muhalefetin baskı altına alınması gibi konular sıkça gündeme geliyor.
- Ekonomik sorunlar:
Yüksek enflasyon, işsizlik ve TL'nin değer kaybı, halkın önemli bir kesiminde memnuniyetsizlik yaratıyor.
- Toplumsal kutuplaşma:
Laiklik, milliyetçilik ve dini değerler üzerinden artan ayrışma, birleşik bir muhalefeti zorlaştırıyor.
"Karşı devrimci zihniyet" ifadesi, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine
(Laiklik, modernleşme, ulus-devlet yapısı) ters düştüğü düşünülen politikaları kastediyor.
Bu bağlamda, Erdoğan'ın yönetim tarzı ve AK Parti'nin İslamcı-muhafazakâr çizgisi,
Bazı kesimlerce Atatürk devrimlerine aykırı bir geri dönüş olarak görülüyor.
Dönüşüm İçin Olası Yollar
Türkiye'nin bu durumdan "kurtulması" ya da farklı bir yöne evrilmesi için birkaç temel dinamik öne çıkıyor:
1. Seçimler ve Demokratik Süreçler:
- Türkiye'de hâlâ işleyen bir seçim sistemi var ve muhalefet,
2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirleri kazanarak bunu kanıtladı.
Ancak, muhalefetin Erdoğan'ı ulusal düzeyde yenmesi için daha birleşik ve etkili bir stratejiye ihtiyacı var.
CHP, İYİ Parti ve diğer aktörlerin ortak bir vizyon sunması kritik.
- Seçimlerin adil ve şeffaf şekilde yürütülmesi, halkın iradesinin yönetime yansıması için temel bir koşul.
Bu, uluslararası gözlemcilerin ve sivil toplumun rolünü artırabilir.
2. Toplumsal Hareketler ve Sivil Toplum:
- Gezi Parkı protestoları gibi geçmişteki halk hareketleri, toplumun değişim talebini göstermiştir.
Ancak, bu tür hareketlerin kalıcı bir dönüşüm yaratması için daha örgütlü ve uzun vadeli bir çaba (gerekli).
- Sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların ve meslek odalarının baskılara rağmen aktif rol alması, halkın sesini yükseltebilir.
3. Ekonomik Baskı ve Reform İhtiyacı:
- Ekonomik kriz, hükümetin en zayıf noktalarından biri.
Eğer bu durum halk desteğini ciddi şekilde aşındırırsa, değişim talebi artabilir.
Ancak, bu aynı zamanda daha otoriter politikaları tetikleyebilir.
Bu yüzden muhalefetin ekonomik alternatifler sunması önemli.
4. Uluslararası Dinamikler:
- Türkiye'nin NATO, AB ve diğer küresel aktörlerle ilişkileri, iç politikayı etkileyebilir.
Misal, AB ile ilişkilerin iyileşmesi için demokratik reformlar talep edilebilir.
Ancak, Erdoğan'ın dış politikası genelde bu tür baskılara dirençli bir çizgi izliyor.
5. Kültürel ve İdeolojik Mücadele:
- "Karşı devrimci zihniyet" olarak görülen anlayışa karşı,
Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini yeniden canlandırmak isteyenler için
Eğitim, medya ve kültürel alanlarda uzun soluklu bir mücadele gerekiyor.
Bu, genç nesillerin bu değerlerle bağ kurmasını sağlayabilir.
Zorluklar
- Kutuplaşma:
Toplumun derin ayrışması, ortak bir hedef etrafında birleşmeyi zorlaştırıyor.
- Güç Konsolidasyonu:
Erdoğan, devlet kurumlarını ve medyayı büyük ölçüde kontrol ediyor; bu da muhalefetin alanını daraltıyor.
- Zihniyet Değişimi:

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.