SUÇLU, BAŞÖRTÜSÜ MÜ, COP MU?

Polis, asayişi amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatini temin eder. Yardım isteyenlerle yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder.
Polis kısaca, devletin silahlı gücüdür ve dolayısıyla, yasaların ve nizamnamelerin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak görev yapar. [1]2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda, zamanın şartlarına uygun bazı değişiklikler yapılarak, polisin yetkileri düzenlenmiştir. Polis, görev yaparken, yasaların kendisine verdiği yetkiyi, kişilerin giyimine kuşamına, inancına, siyasi görüşüne, başı örtülüsüne, başı açığına, mağduruna, suçlusuna karşı sınırlarını aşarak keyfi kullanamaz..Aksi takdirde, suç işlemiş olur...hakkında, adli ve idari işlem yapılması gerekir.
Kamu düzenini sağlamakla görevli olan polis, bazı durumlarda zor kullanmak zorunda kalabilir. Silah, jop, kelepçe, biber gazı gibi zor kullanma araçlarını kullanırken, yasal olmayan bir eylemde bile orantısız güç kullanmaktan kaçınmalıdır. Onun görevi gerektiğinde orantılı güç kullanarak sorumluları yakalayarak adalet önüne çıkarmaktır. Eline jop alıp, yere düşmüş etkisiz kişileri hınçla coplamak, tekme tokat atmak, saçından tutarak sürüklemek polisin yapacağı bir iş değildir ama maalesef şu son zamanlarda bu tür olaylar o kadar çok oluyor ki, bu da vatandaşın polise olan güvenini zedeliyor. Bunu yapanın başörtülü ya da başörtüsüz olması çok mu önemli? Önemli olan bu kişilerin polis mesleğine seçiminde, giyim kuşam inanç mı ya da liyakat mı ölçü olarak ele alındı? Buna bakmak lazım.
Polis, izinsiz gösteri yürüyüşü yapanların tahriklerine gelerek, zor kullanma sınırlarını aşanlar polislerden sadece başörtülü bir polisin gündeme taşınmasıyla, bu olayın çıkmasına neden olanları mağdur gösterilerek asıl amaçlarına ulaşırken, başörtüsü üzerinden de, devletin değil, iktidarın polisi algısını oluşturmuşlardır. Oysa polis, bu tür tahrikler karşısında soğukkanlı ve sabırlı olmalı, zor kullanma sınırlarını aşmamalıdır. Aksi takdir haklı iken haksız duruma düşer.
28 Şubat 2022 günü Uludağ’da bulunan, Tarkan kayak kiralama firmasının iç içe olan iki giriş kapısının her bir kanadı ile pencerelerine, “POLİSEVİ PERSONELİ VE MİSAFİRLERİ GİREMEZ” diye yazılmış sekiz on adet A4 kağıdının yapıştırıldığını görünce çok şaşırdım. Polis teşkilatını küçümseyen, hakaret içeren bu yazıyı hangi cüretle ve neden yazılmış olabileceğini düşündüm ve öğrenmek için içeriye girdim. Yazıyı yazan firma sahibi orada yoktu...görevlide bu konuda bilgisi olmadığını söyledi ama ben ona patronuna iletmesi için “Her ne olursa olsun, Emniyet Teşkilatına hakaret içeren bu yazıyı asla yazamaz. Polisler görme özürlü mü, kapıların her kanadına ve bütün pencerelere bu yazıyı yapıştırmış. Burada bir polis yanlış yapmış olabilir ama polis teşkilatı hedef alınmaz. Hakkında şikayetçi olacağım” dedim ve oradan ayrıldım. Polis evine giderek bu yazıyı görüp görmediklerini ve şikayetçi olup olmadıklarını sordum. Maalesef, baton karışmasından dolayı bu yazıyı yazan firmanın arkası kuvvetli diye sessiz kalmaları gerçekten düşündürücüydü.
Ben buradan, Emniyet Teşkilatını hedef alarak, hakaret içeren yazıyı yazan firma hakkında yasal işlemin başlatılması için, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, Hukuk Müşaviri, Bursa Emniyet Müdürlüğüne sesleniyorum. Ayrıca, ticari bir firmanın bir kurumu hedef alarak bu yazıyı yazıp yazamayacağının, Ticaret Bakanlığınca araştırılması gerekir.
Kişiler üzerinden kurumlar suçlanamaz ama buna neden olanlar hakkında işlem yapılmaz ise devlet kurumları her geçen gün yıpratılmaya ve otoritesi zayıflatılmaya artarak devam edilir...
[1] 4 Temmuz 1934 tarihinde kabul edilem ve 14 Temmuz 1934 yılında Resmi Gazete’de yayınlanan 2559 sayılı kanundur

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.