
Stratejik Uyanış Çağrısı: Kuzey Kıbrıs’a Yönelik Tehdit ve Türkiye’nin Acil Yanıtı
Bugün aslında dün’dü... Doğu Akdeniz’de gerilimlerin tohumları uzun süredir ekiliyordu.. Ancak İsrail’in en büyük gazetesi Israel Hayom’un son hamlesi, Bu gerilimi alevlendirdi.
Bugün aslında dün’dü...
Doğu Akdeniz’de gerilimlerin tohumları uzun süredir ekiliyordu..
Ancak İsrail’in en büyük gazetesi Israel Hayom’un son hamlesi,
Bu gerilimi alevlendirdi.
Manşetleriyle adeta bir savaş ilanı niteliğinde bir yazı yayımlandı:
“İsrail’in En Büyük Gazetesi Kuzey Kıbrıs’ı ‘Kurtarmak’ İçin Çağrı Yapıyor.”
Bu cesur başlık altında, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’nin kontrolünde olması nedeniyle
“İsrail’in bir sorunu” olarak çerçevelendiği..
Stratejik bir tehdit olarak görüldüğü bir anlatı yatıyor.
Makale, eğer bu tehdit “kritik bir eşik”e ulaşırsa,
İsrail’in, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile koordineli bir şekilde
Adanın kuzeyini “kurtarmak” için
Askeri bir operasyon hazırlaması gerektiğini öne sürüyor.
Öncelikle...
Bu sadece bir provokasyon değil; Türkiye’nin egemenliğine, Türk Kıbrıslı kimliğine,
Bölgesel dengeye yönelik doğrudan bir meydan okuma.
Deneyimli bir stratejist olarak,
Türk hükümetini ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni derhal harekete geçmeye çağırıyor,
Aynı zamanda İsrail ve Yunanistan’a
Tehlikeli bir yola girdikleri konusunda sert bir uyarıda bulunuyorum.
...
Demem o ki:
İsrail’in tahriki, yanlış yönlendirilmiş bir provokasyon'dur!
Israel Hayom’un yazısı, otoriter bir üslupla kaleme alınmış,
Israel Hayom’un yazısı, otoriter bir üslupla kaleme alınmış,
Kuzey Kıbrıs’ı artık sadece bir Yunan-Türk meselesi değil,
İsrail’in güvenliği için kritik bir konu olarak sunuyor.
Eğer bölgedeki algılanan tehdit,
Türkiye’nin askeri varlığı ve ileri teknoloji silah sistemleri olarak ima edilen
Kritik bir noktaya ulaşırsa,
İsrail’in Yunanistan ve Kıbrıs ile iş birliği yaparak
Adanın kuzeyini “kurtarması” gerektiği belirtiliyor.
Demem şu ki:
Bu dil hem son derece kışkırtıcı hem de tarihi bağlamı tamamen yok sayıyor.
Kuzey Kıbrıs, “kurtarılmayı” bekleyen bir “işgal altındaki bölge” değildir.
Türk Kıbrıslı halkın vatanıdır.
1983’ten beri Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
Meşru bir uzantısıdır ve öz-belirleme haklarının bir kanıtıdır.
...
Hal böyleyken...
Makalenin cesareti, 1974’teki Türk müdahalesini
Yunan destekli bir darbenin Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme girişimine yanıt olarak gerçekleşen
Türk Kıbrıslılar için güvenli bir alan kurulmasını göz ardı etmesinden kaynaklanıyor.
Aşırı uçtaki Yunan Kıbrıslı söylemini tekrarlayarak,
Israel Hayom KKTC’nin meşruiyetini sorguluyor ve bölgede tehlikeli bir emsal oluşturuyor.
Demem o ki:
Bu, barış ya da diplomasi için bir çağrı değil; bu, askeri bir tırmanış tehdidinin örtülü bir biçimidir.
Demem şu ki:
Türk hükümeti için bu gelişme en yüksek düzeyde bir uyanış çağrısıdır.
Kuzey Kıbrıs, yalnızca jeopolitik bir üs değildir;
Türkiye’nin ulusal güvenliğinin hayati bir uzantısı,
Doğu Akdeniz’deki güç dengesinin kilit bir unsurudur.
TSK, Türkiye’nin çıkarlarını korumak ve İsrail, Yunanistan ile
Güney Kıbrıs arasındaki artan askeri işbirliğini dengelemek için
KKTC’de SİHA üsleri, füze savunmaları ve SIGINT altyapısı gibi ileri sistemler konuşlandırmıştır.
Nüans?!
Israel Hayom’un, ATMACA ve TAYFUN füzeleriyle
Tel Aviv veya Hayfa gibi İsrail şehirlerini vurma kapasitemiz olduğu yönündeki iddiaları
Abartılı olsa da, derin bir kaygıyı ortaya koyuyor.
Bölgedeki büyüyen askeri gücümüz, İsrail’in etkisiz hale getirmek istediği bir caydırıcılık.
...
Eğer İsrail ve müttefikleri, makalede “Poseidon’un Gazabı” olarak kodlanan
Bir “acil durum operasyonu” ile ilerlerse, sonuçlar felaket olacaktır.
Yani?!
TSK bunu varoluşsal bir meydan okuma olarak görmeli.
Hava savunmalarımız ve hızlı müdahale kabiliyetlerimiz dahil olmak üzere askeri hazırlığımız,
Daha önce görülmemiş bir düzeye çıkarılmalıdır.
Türkiye, kararlılığımızı yanlış değerlendiren bir koalisyonun sürpriz bir saldırısına karşı hazırlıksız yakalanamaz.
Hasılı:
İsrail ve Yunanistan’a bu net uyarıyı yapıyorum:
Hareketleriniz, hiçbir tarafın kontrol edemeyeceği bir ateşi körükleme riski taşıyor.
Hülasa:
İsrail’in, Yunanistan ve Kıbrıs ile iş birliği yaparak
Kuzey Kıbrıs’ı Türk kuvvetlerinden “temizleme” önerisi, pervasız bir aşırılıktır.
KKTC, 1960 Garanti Antlaşması’na dayanan ve on yıllardır devam eden
Askeri varlığımızla Türkiye’nin garantisi altındadır.
Buna meydan okumak, sağlam ve birleşik bir Türk tepkisiyle karşılaşacak,
NATO’yu, iç bölünmeleri nedeniyle hazır olmadığı bir krize sürükleyecektir.
Netice:
Yunanistan, NATO müttefiki olarak bu konuda İsrail ile hizalanmayı yeniden değerlendirmeli.
Kıbrıs üzerindeki Türkiye ile tarihi rekabetiniz zaten bölgesel istikrarı zorladı.
İsrail desteğiyle bunu tırmandırmak, ittifakları parçalayabilir ve ciddi sonuçlar doğurabilir.
Ezcümle:
Doğu Akdeniz hassas bir satranç tahtasıdır ve hamleleriniz taşları kaosa sürükleyebilir.
Enerji kaynakları ve toprak talepleri üzerindeki anlaşmazlıkları çözmenin yolu militarizasyon değil, diplomasidir.
...
Türkiye derhal kararlı adımlar atmalıdır.
Öncelikle...
Rusya ve NATO dışı diğer güçlerle diplomatik kanalları güçlendirerek
İsrail-Yunanistan-Kıbrıs eksenine karşı denge oluşturulmalı.
Nitekim...
TSK Kuzey Kıbrıs ve çevresinde yüksek profilli askeri tatbikatlar düzenleyerek hazır olduğumuzu göstermeli,
Caydırıcılık sağlamalı.
Hal böyleyken...
Türk Kıbrıslıların meşru haklarını vurgulayan kamu diplomasisine yatırım yaparak
“İşgal” anlatısını, direnç ve egemenlik anlatısıyla çürütmeliyiz.
Bugün aslında dün’dü.
Bu rehavete kapılma zamanı değil.
Saat tikeliyor ve stakesler çok yüksek.
Stratejist olarak net bir ufuk görüyorum:
Türkiye pozisyonunu sağlamlaştırmalı,
Halkını korumalı ve Kuzey Kıbrıs’ın tartışılmaz olduğunu mesajını vermeli.
Demem o ki:
İsrail ve Yunanistan, provokasyonlarının istenmeyen bir çatışmaya yol açmadan önce bu uyarıyı dikkate almalı.
Cüneyt Şaşmaz


Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.