Yeni Çatışma Nerede Başlar?

Nevzat Bingöl

ABD-Afganistan 1 milyar dolar karşılığında anlaştı

Ortadoğu’da gerginlik mevsimi hiç bitmiyor; yeni çatışma kümeleri, bölgeyi yeniden dizayn etme çabalarının parçası olarak beliriyor. Son iki yılda dünyanın gözlerinin çevrildiği Gazze’de geçici bir anlaşma zemini oluşuyor gibi; ama bu, bölgede kalıcı bir huzurun sağlandığı anlamına gelmiyor. Tarih bize gösterdi ki, sona eren çatışmaların ardından yeni cepheler hızla açılabiliyor.

Bugünkü tablonun en ürkütücü yönü, güçlerin yalnızca bir cepheyle yetinmeyip aynı anda birkaç alanı ısıtma eğiliminde olması. ABD’nin bölgeye tanker uçakları ve savaş uçakları sevkiyatı; İngiltere’nin, uzun aradan sonra Suriye’nin kuzeydoğusuna asker gönderme kararı; tüm bunlar yeni bir çatışma ihtimalini güçlendiriyor. Bu hareketliliğin ilk okumaları —bölgesel hedefin İran olabileceği şeklinde— yapılıyor; ancak sahadaki gelişmelerin yönü ve zamanı belirsizliğini koruyor.

İran’ın hava savunma altyapısına yönelik geçtiğimiz dönem saldırılar, ülkenin hava sahasında işaret edilen zayıflıkları ortaya koydu. Stratejik altyapıya kalıcı zarar verilmemiş olabilir; ama bir devletin hava savunmasındaki gedikler, olası çatışma senaryolarının parametrelerini değiştirir. Bu bağlamda ABD’nin Afganistan’daki “Bagram” gibi üsleri kullanma niyeti veya anlaşmaları, bölgeye hava ve lojistik erişimi kolaylaştırır —ki bu da yalnızca Irak ve Suriye değil, İran’la ilgili planların da kolaylaştırılması anlamına gelebilir. Geçtiğimiz aylarda Trump Afganistan’dan “Bagram hava üssünü” kullanmak istediğini açıklamıştı. Bölgedeki kaynaklarımdan aldığım bilgilere göre ABD ile Afganistan 1 milyar dolar karşılığı Bagram hava üssünün kullanımı konusunda anlaştılar.

Daha geniş bir stratejik perspektiften bakıldığında, bazı aktörlerin İran’ı zayıflatıp parçalamaya yönelik planları olduğu iddiaları uzun zamandır dile getiriliyor. Bu planların jeopolitik hedefleri arasında Azerbaycan ve Kürdistan bölgelerinin kendi etnik bağlarıyla yeniden yapılanması, Ahvaz–Abadan hattında farklı bir yönetim modeli ve doğuda Belucistan üzerinden hem Pakistan’a hem Hindistan’a hem de Çin’e baskı kuracak bir düzen kurma niyeti sayılıyor. Belucistan meselesi, etnik-dilsel bağlar, dağlık coğrafya ve sınır aşan örgütlenmeler nedeniyle zaten bölgedeki en kırılgan gündemlerden biri.

Beluçların konumu (İran-Pakistan-Afganistan arasında bölünmüş) ve tarihsel bağları, bu planların uygulanmasında hem fırsat hem de risk barındırıyor. Ayrılıkçı grupların varlığı ve sınırlar ötesi etkileşimleri, yerel istikrarı bozabilecek, bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek unsurlar. Ayrıca Beluç-Kürt ilişkileri gibi etnik/mezhepsel bağlar, herhangi bir yeni sınırlandırma veya siyasi dönüşümün bölgesel yankılarını artırabilir.

Türkiye açısından riskler nettir: Sınır komşusunda yeni bir çatışma dalgası, ilk ve en ağır etkisini göç ve sınır güvenliği alanında hissettirecektir. Bunun yanı sıra ekonomik, güvenlik ve insanî boyutlarda dalga etkileri kaçınılmazdır. Bu nedenle, sadece kısa vadeli askeri/operasyonel hazırlıklar değil; sığınmacı yönetimi, sağlık, barınma, sınır kontrolü ve diplomatik koordinasyon gibi çok boyutlu planlamalar acil olarak gözden geçirilmelidir.

Sonuç olarak, Ortadoğu’daki hassas denge yeniden kurulurken tek bir gerçek öne çıkıyor: belirsizlik. Bu belirsizlik içinde en etkin yaklaşım —öngörü, hazırlık ve uluslararası iş birliği— olacaktır. Yetkililerin, istihbarat ve dış politika kanallarını harekete geçirip, olası senaryoları detaylandırarak hem askeri hem sivil tedbirleri hızla devreye almaları gerekiyor. Aksi takdirde, bölgedeki yeni bir kriz Türkiye’yi hem insani hem de güvenlik bakımından derinden sarsabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.