Yaşlı Dünyanın Nüfus Kompleksi

Bestami Bozkurt

Biz çocukken TV ekranlarında konuşulan, ders kitaplarında yer alan herkesin neredeyse hemfikir olduğu bir konu vardı.

Nüfus piramidinde yaşlı nüfusu daha fazla olan ülkelerin daha gelişmiş olduğu hemen kıyımızda yer alan Avrupa’nın daha ötede Japonya’nın gelişmişlik skalasının yüksek olduğu ve buna neden olan bağlamın da yoğun bir çalışma hayatının arkada bıraktığı birikmişlik olarak kabul edilirdi.

Genç nüfusu ve çocuk nüfusunun daha fazla yer aldığı, yaşlı nüfusunun daha az yer aldığı piramitlerin geri kalmış ya da durumuna göre gelişmekte olduğu kabul edilen değerdi.

Yani doğurganlığın yüksek olmasının cehaletle eşdeğer olduğu kanısı vardı. Doğurganlık düştükçe gelişmişlik seviyesinin yükseleceği düşünülüyordu.

Devletlerin de bilinçli bir doğurganlığı düşürücü eylemlerde bulunduğu görüldü hatta filmleri bile yapıldı. Özellikle kırsal kesimlerde doğum kontrol haplarıyla nüfus artışının kontrol altına alınmaya çalışıldığı gözlendi. Bu çoğu ülkede gözlendi.

Ancak zaman arkadan yeterli beslenemeyen nüfusun, doğurganlık oranlarının düşmesinin sürdürülebilir yüksek gelişmişlik düzeyinin korunabilmesi için mümkün olamayacağını gösterdi.

Piramitlerde Avrupa ve Japonya nüfusunun hızla bitmeye döndüğü, nüfusun hızla buharlaştığı görülüyor. Yaşlanan nüfusun sağlık endikasyonlarının çok iyi olduğu görülüyor bu iyi bir şey gibi görülebilir. Ancak sigorta sistemi yaşlanan nüfusun ödediği primlerin geride bıraktığı emeklilik hayatı boyunca maaş olarak ödenmesi şeklinde gelişiyor. Ancak yaşlı nüfusu çok fazlaysa ve alttan gelen nüfus azalarak iş gücü ve üretme potansiyelinin düşmesi ile oransal olarak finanse edememe tehlikesi beliriyor. Azalan nüfus, yaşlı nüfusun artması ile oluşan çark kendini döndürememe riski taşımaya başlıyor.

Ortaya konulan projeksiyona göre dünya nüfusu 10 milyarı bulduktan sonra pik yapacak ve hızla erimeye başlayacak. Sigortacılık sistemlerinin tepetaklak olması öngörülüyor. Yakın 20 ila 40 yıl içinde Avrupa ülkelerinin orta ölçekli birer şehir nüfusuna düşeceği öngörülüyor. Avrupa’da, Amerika’da, Japonya’da ve maalesef Türkiye’de çocuk sayısında ciddi düşüşlerin olduğu ve böyle gitmesi halinde zamanla alttan gelen nüfusun sağlık sistemindeki iyileşmelerin etkisiyle uzun yaşama fokuslanmış insanoğlu için hiç de hesaba katmadığı olumsuzlukları getireceği görülüyor.

Yani 20-25 yıllık emekli aylığı oranının gelecekte 50-70 yıla kadar çıkacağı öngörülürken çalışan, üreten mekanizmanın sırtına binen yaşlı nüfusu çok fazla kombine edemeyeceği daha da azalan nüfusla birlikte kabusa döneceği düşünülüyor.

Şu anda Afganistan, Endonezya, Hindistan gibi ülkelerde doğurganlık oranının düştüğü ancak daha uzun yıllar bu nüfusun gelişmiş ülkelerin göçmen deposu olmaya devam edeceği ve yine on yıllar içinde küçülen Fransa’nın, İngiltere’nin, Hollanda’nın kendi milletleri yerine göçmen oranlarının daha da yükseleceğini gösteriyor. Yani yakın zamanda Almanların, Hollandalıların, Fransızların kendi sokaklarında kendi milletlerinden insanlarla karşılaşmalarının olanaksızlaşacağını gösteriyor.

Aynı durum ne yazık ki on yıllar içinde kendi ülkemiz için de geçerli. Nüfus artışını desteklemezsek ve önlemler alamazsak yabancı oranı giderek artacak ve artan yabancı oranı kendi kuralsızlığını getirecek. Bu da tüm ülkeler için çok büyük bir tehlike.

Afgan, Çin, Hindu, Arap milletlerinin on yıllar içinde daha da yoğunlaşacağı öngörülüyor. Göçmen deposu olarak dünyanın çeşitli ülkelerinin iş gücü istihdamı olarak yer alması beklenen bu grupların da 40-50 yıl içinde hızla küçülmeye döneceği öngörülüyor. Afrika nüfusu için de aynı şeyi söyleyebiliriz.

Nüfus hareketliliklerinin sonuçları ilk 50 yılda ortaya çıkmaya başlar. Şimdiki durumun sonuçları 40-50 yıl sonunda ortaya çıkacak. Şu anda nüfus artış hızının en yüksek olduğu Afrika, Çin gibi ülkelerde de düşüş eğilimine geçtiği 40-50 yıl sonunda erimenin görünümü bariz hale gelecek.

Artık ekonomik olarak alınacak önlemlerin de yeterli olamayacağını düşünüyorum. Çocuk teşvikinde bulunan ülkelerin ekonomik iyileştirmelerde bulunsalar bile artık nüfus artışının olumlu yönde olamayacağını, insanların bilinçli bir tercih olarak çocuk yapmaktan vazgeçtikleri görülüyor.

Konformist bir bakış olarak ekonomik iyileşmenin nüfus artışına olumlu etkide bulunamayacağı yeni nesil kuşaklarda daha fazla kendini hissettirecek. Bu histeri maalesef bütün projeksiyonları destekleyen cinsten.

Ne yapılabilir?

Sözün hükmü kalmadı. Düzeltilebilir ve kontrol edilebilir olmaktan tamamen çıkıyor.

Dünya hızla iletişim ve ulaşım açısından küçüldükçe bozulma her alanda hızlanacak ve kendi pik durumunu oluşturacak.

1700’lerin başında doğan biri ile sonlarında doğan insanlar açısından anlayış ve yaşayış farklılıkları makas olarak değişkenlik gösteriyordu, bu globalleşme ile her gelen yüzyıl kendi zorunlu sonucunu doğuruyordu. Ancak 1950’lerde doğanlar 1970’lerde doğanları anlamakta zorlanırken 1970’liler, 1980’liler; 1990’lıları ve 2000’lileri anlamakta zorlanıyor veya anlamıyor.

2000’lerin başında doğanlar 2025’lerde doğanları anlamakta zorlanacak. Bundan önce yüzyılda gerçekleşen kuşaklararası anlayış farklılıkları daha da daralacak ve önümüzdeki 30-50 yıl içinde çok anlayamayacağımız, anlam veremeyeceğimiz insan tipleriyle dünya dolacak. Kesinlikle büyükleriyle iletişime girmekten sakınan yeni bir nesil geliyor ve herşeyi kendileri biliyor. Bizim ve geçmiş nesillerin ne yaptıklarını hiç merak etmeyen ve kendi hayatlarını özgürce yaşamanın yolunu bulmuş yeni jenerasyon kontrol edilebilir ve düzeltilebilir değil. Çünkü kendileri biliyor ve bunlara nüfusu arttırmamız gerekir deseniz alacağınız cevap “bana ne”dir.

Küreselleşme, iklim krizi, nüfusun dengesiz azalışına karşılık artan insan ömründe oluşacak sorunlar, küresel ısınma, insan popülasyonunun kompleks hale gelişi, üretmenin değersizleşmesi, sanayileşmenin eski popülerliğini yitirip tarımın girdisinin kısırlaşması ile kaotik bir sürece doğru gidiyoruz.

bestamibozkurt@gmail.com

BESTAMİ BOZKURT

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.