YALAN KASIRGASI

Kerime Yıldız

Karanlıkta yürüyoruz. İktidar da muhâlefet de, “Sesime gel!” diye bağırıyor. İki taraf da yalan söyleyip hile yapabiliyor. Artık kızmıyorum. Gâliba bu, siyâsetin doğasında var.

Vaktiyle, “Filanca kişiye dikkat edin” dediğim AK Partili bir politikacı, ağzımın payını öyle bir vermişti ki kendime zor geldim. Yakınlarda bir vesileyle karşılaştık. O filancanın ne kadar ahlâksız çıktığını anlattı bana. Arkasından, ikimizin de çok iyi bildiği bir “Yetenekli Bay Ripley”in, yeni kurulan muhâlif partilerden birine nasıl yerleştiğini söyledi. Bir süre ağzım açık kaldıktan sonra, “Ama ben onları uyarmıştım.” dedim, vaktiyle uyardığım zaman ağzımın payını verene. Asıl vahimi, AK Parti’de dibe vuran Bay Ripley’i tutup kaldıran ve yeni bir partide güvenilir kılan ise ahlâktan, ilkeden bahseden bir köşe yazarı.

……..

Dünyâda tek günah varmış: Çalmak. Birini öldüren, bir hayâtı; yalan söyleyen, bir gerçeği çalarmış.

Geçenlerde yalan hakkında çok güzel bir köşe yazısı okudum. Yalanların insanın veya toplumun yüzüne vurulması, şok etkisi meydana getirebiliyormuş. İtalya'nın Noto kentinde 6 Aralık Aziz Nicola gününde düzenlenen bir etkinlikte konuşan Piskopos Antonio Stagliano, "Noel Baba, gerçek değil. Kırmızı kıyâfeti de reklam amaçlı olarak Coca Cola tarafından îcat edildi." deyince dinleyiciler arasındaki çocukların ağzı açık kalmış; ebeveynler, dehşete kapılmış.

Çok tepki alan Stagliano, şöyle bir savunma yapmış:

"Noel Baba'nın, kökleri Aziz Nicola'ya dayanan hayâlî bir karakter olduğunu ama Aziz Nicola gibi târihî bir kişi olmadığını söyledim. Sâdece anneler kızdı. Çocuklar, zâten Noel Baba'nın aslında babaları ya da amca-dayıları olduğunu biliyor."

Köşe yazısı, Yeniçağ’dan Arslan Bulut’a âit. Haberin kaynağı ise BBC'den Övgü Pınar.

Bulut, alıntı haberden sonra Noel Baba hakkında ansiklopedik bilgi verip sözü şöyle bağlamış:

“Şimdi bir Katolik piskopos, çıkıp ‘Noel Baba da Aziz Nikola da uydurmadır’ deyince çocukları yalanlarla kandırdığını zanneden anne babalar şok geçiriyor. Gâliba yalanlar üzerine siyâset yapanlar da gerçeklerin sosyal medyada veya çeşitli eylemlerde ortaya çıkmasından rahatsız olunca sokak röportajcılarını veya ‘barınamıyorum’ diyen öğrencileri gözaltına aldırıyor. Neyse ki İtalyan piskoposa kimse dokunmadı!”

Güzel sözler değil mi?

Ama sona sakladığım, iki yalanlı bir paragraf daha var:

“Noel Baba efsânesinin aslını, ünlü Sümerolog Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ, ‘Türkler, güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu, büyük şenliklerle 'Akçam Ağacı' altında kutlardı. Nardugan olarak bilinen bu bayram, Hunlar tarafından Avrupa'ya taşındı. Hristiyanlar, Nardugan törenini Îsâ'nın doğumuyla ve Aziz Nikola adıyla ilişkilendirip Noel adıyla kutlamaya başladı.’ diye özetlemiştir.”

Birinci yalan: Sağır sultan bile duydu, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, profesör değil.

İkinci yalan: Türklerin, Nardugan diye bir bayramı yok. 21 Mart’ta Yenigün (nevruz) diye bir bayramı var. Hem coğrâfî hem târihî bir yalan olan Nardugan hakkında gerçek bir profesör olan Yeditepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, geçtiğimiz yıllarda şu açıklamayı yaptı:
“Muazzez Hanım, Türklerde çam ağacının kutsal olduğunu söyleyip, bu tezi ortaya attı. Kadim Türklerde kayın ağacı kutsal kabul edilirdi. Ağaç süsleme Friglerden Batı’ya geçti. Türklerin târihinde Ayaz Ata diye bir şahsiyet yok. Ülgen ise Altay Türklerinde ‘Tanrı’ olarak kabul ediliyor.
23 yıldır Çin, Moğol, Rus ve Türk Cumhuriyetleri’ndeki arşivleri birinci kaynaktan inceliyorum. Nardugan veya Nardoğan diye bir kelime metinlerde geçmiyor.”

İtalyan Piskopos Stagliano, Noel Baba’nın yalan olduğunu açıklarken araya, başka yalan sıkıştırmıyor.

Melih Gökçek, “Bir Müslüman yalan söyler mi?” dediğinde kahkahayı basacak kadar yalana mâruz kaldığımız bir dönemde, iktidarın yalanlarını eleştiren muhâlif yazarların derdi ne? Niçin yalan yazıyorlar?

Noel Baba’nın gerçek olmadığını öğrenen çocukların bu yalana sarılmaya devam etmesini sağlamak için mi?

……


MECLİS’TEDİR, KRAVATLIDIR, YELİZ’DİR!

Son zamanlarda en çok güldüğüm yalan, Yeliz’in, “Ben Yeliz değilim” demesiydi. Vallâhi Laz fıkrası gibi!

Temel, cevâbı “hamsi” olan bir bilmece sormuş:

“Kafestedur, kinalidur, uçay”

Kimse bilememiş elbette. “Hamsi, nasıl kafeste oluyor?” demişler; “Ben koydum.” demiş.

“Hamsi kınalı olmaz ki!” demişler; “Ben kinaladum.” demiş.

“E uçmaz ki!” demişler; “Onu da şaşurasunuz diye dedum.” demiş.

AK Parti İstanbul Milletvekili A. Hamdi Çamlı, sahte hesap açıp TBMM oturumunda yayın yapıyor. Kazârâ kendi yüzünü çekiyor. Kravatına kadar kendisi ama reddediyor.

Çünkü şaşıralım diye hesâbın adını Yeliz koymuş.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.