UFAK TEFEK MUTLULUKLAR

Çidem Ayözger Ergüvenç

İçinden geçmekte olduğumuz günlere sıkıntılı demek bana yeterli gelmiyor, bence bu günler gerçekten beklenmedik, öngörülmeyen ve aslında çok acayip. Bizim de bizden önceki bir, iki kuşağın da hiç yaşamadığı gariplikler yaşıyoruz. Korku ve kaygı çoğumuzun mutluluğunu gölgeledi, yaşam biçimimize kâbus gibi çöktü; o nedenle küçük mutluluklar yaratabilirsek günümüze renk katarız diye düşünüyorum. Buradan yola çıkarak da kendi yaşamımdan, sıradan günleri renklendirmiş olan bazı anılarımı sizlerle paylaşmak istedim.

Herhangi bir yılın 21 Mart günü, epey soğuk ve bunaltıcı bir kış geçirmişiz ve baharın ilk günü olmasına karşın havalar hâlâ oldukça soğuk. Baharı çağırmak için ona bir kutlama yapmalıyım…
Kalktım çiçekçiye gittim ve birkaç demet güzel nergisler aldım. Şarküteriye uğradım, soğuk yenilebilecek salam, jambon çeşitleri ile bazı peynir ve değişik ekmekleri topladım. Heyecanımı anlatamam. Eve döndüm; nasıl da hevesliyim.

Yılbaşında, eski (yapay) bolluk günlerimizde, çeşitli kurumlar yılbaşı armağanlarını kocaman sepetler içinde gönderirlerdi. Sepetler de ayrıca çok süslü olurdu. Bunlardan bir tanesini seçtim; yılbaşı süslerini çıkardım; güzel, fırfırlı bir elbise giydirilmiş olanını seçtim. İçini şarküteriden almış olduğum ekmekler dâhil tüm yiyecekler ve bir şişe şarapla doldurdum. Evimizin konuk ağırlama bölümünde yemek masamızın yanı sıra bir de oyun masası vardır. Tablasının bir tarafı keçe kaplı, diğeri bildiğimiz ahşap. Ahşap yüzüne beyaz bir örtü yaydım; tabakların, şarap kadehlerinin ve peçetenin yanı sıra almış olup demetlerini birleştirdikten sonra küçük, küçük parçalara ayırdığım nergislerden bir demeti küçük bir vazoyla masaya koydum. Kuşkusuz illâki dekora uygun bir şamdanla mum koymayı da ihmal etmedim.

Sıra geldi çevreyi süslemeye… Küçücük mumcuklar vardır ya hani “tea light” derler; onları evde elime geçen, ışığı yansıtabilecek mini, mini kapcıklara yerleştirip, sokak kapısından başlayarak yiyeceklerimizi koyduğum masaya kadar yerde yerleştirdim. Sıra geldi çiçeklere. Onları da saplarını kısaltarak içine su koyduğum çay bardaklarına koydum ve bir çiçek, bir mum olarak masanın yolunu süsledim. 

Cengiz, eşim ve ardından Kaan, oğlum geldiler; ikisinde de bayağı bir şaşkınlık. Cengiz, “Çiğdem her şey çok güzel ama evlilik yıldönümümüz yeni geçti, kimsenin doğum günü de değil. Bir şey kutluyoruz ama ne atladım bilemiyorum. Kaan sen bu günün ne özelliği var biliyor musun?” diye oğlumuzu sorguluyor, o da bugünün hiçbir özelliğinin olmadığını söylüyor. Benim dudaklarım mühürlü. Şaraplarımızı aldık, kadeh kaldıracağız; artık neyi kutladığımızı açıklamamın zamanı geldi. “Şimdi, bu günü neden hazırladım anlatabilirim. Çok soğuk bir kış geçirdik. Havalar hâlâ soğuk, bugün baharın ilk günü; kutlayalım da geldiğini fark etsin” dedim. Önce “biraz!” şaşırdılar ama sonra kutlamaya katıldılar onlar da!
Siz ne düşünürsünüz bilemem, ama ben baharı hak ettiği biçimde karşıladım ki, o da bize güzellikler yaşatsın. İyi ki de yapmışım.

Bir ufak anı daha… Oğlum ilkokulu bitirdi, eşim işleri gereği Ankara’da değil; diploma törenine oğlum ve ben gittik. Tören, eğlence derken olay bitti ve biz evimize döndük. Oğluma yemeğe gidip dışarıda da günümüzü kutlamamızı önerdim. Babası geldiğinde birlikte çıkmamızı istedi. İkimiz de coşkuluyuz ama nasıl deşarj olacağımızı bilemiyoruz. Kaan’a, “Birbirimize sarılıp zıplayalım mı?” diye sordum. O anda kucak kucağa, evimizin giriş bölümünde sarmaş dolaş olup belki dakikalarca zıpladık. Sonra, her olasılığa karşı onun sevdiği yemeklerden oluşarak hazırlamış olduğumuz akşam yemeğimizi keyifle yedik. 

Öyle çok ufak mutluklarımız olabilir ki… Yeter ki onları görüp tadına varabilelim. Gün olur, devran döner yaşadığımız ve yaşattığımız ufak mutlulukların anılar dağarcığımızda güzel bir köşe kapar. 
Ufak mutluluklarımız pirinç taneleri gibi biriksin, bakarız ki bir gün onlar anılarımız içinde birikerek pilavlar, dolmalar gibi bizleri doyurur.                         
 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.