Türk’ün Anayasası, Türk’ün Kalesidir!

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Bu milletin anayasası, onun birliğini, bağımsızlığını ve hürriyetini koruyan kutsal bir belgedir.” Mustafa Kemal Atatürk

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.
Bu milletin anayasası, onun birliğini, bağımsızlığını ve hürriyetini koruyan kutsal bir belgedir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Dün, bugün'ün gölgesinde.
Bugün, aslında dün'dü.
Nitekim...
Türkiye, 2025’in eşiğinde tarihi bir kavşakta:
Yeni bir anayasa yapımı tartışılıyor?!
Öncelikle...
1982 Anayasası’nın darbe gölgesinden kurtulmak, çağın ihtiyaçlarına uygun, demokratik ve kapsayıcı bir metin oluşturmak şart.
Ancak bu süreç, Türk milletinin birliğini, kimliğini ve geleceğini tehdit eden tuzaklara açık.
Hasılı:
İktidarın “sivil anayasa” çağrısı, muhalefetin “şahsi menfaat” eleştirileri ve toplumdaki kutuplaşma, hepimizi uyanık olmaya zorluyor.
Nüans?!
Anayasa, bir devletin ruhudur; bu ruhu koruma sorumluluğu ise sadece siyasetçilerde değil, 86 milyonun her ferdindedir.
Bu bağlamda cevap'ını arayan soru ortada:
İlk 4 Madde; "Kırmızı Çizgi" mi, "Hedef" mi?!
Elcevap: ?!
Demem o ki:
Anayasa’nın ilk dört maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarıdır:
Cumhuriyet, laiklik, sosyal hukuk devleti, bölünmez bütünlük, Türkçe, bayrak, milli marş ve başkent.
Demem şu ki:
İktidar ve ortağı MHP, “Bu maddeler tartışma dışı” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve TBMM Başkanı Kurtulmuş, “İlk dört maddeyle sorunumuz yok” diyerek net bir duruş sergiledi.
Ancak HÜDA PAR gibi ittifak dışı aktörlerin “laiklik kaldırılsın” önerileri ve muhalefetin “gizli ajanda” iddiaları, güveni zedeliyor.
Sanal medyada milliyetçi sesler yükseliyor:
“Laiklik giderse devlet gider, ilk dört madde kırmızı çizgimizdir!”
CHP lideri Özgür Özel’in “şeriat anayasası” uyarısı da bu korkuyu körüklüyor.
Gerçek şu:
İlk dört maddeyi değiştirmek hukuken imkânsız (Madde 4), ama tartışmaya açmak bile kutuplaşmayı derinleştirir.
Türk milleti, bu maddelerin “değiştirilemez” ruhunun, devletin bekası için ne anlama geldiğini iyi biliyor.
Siyasetçiler, bu hassasiyeti kaşımak yerine, birleştirici bir dil kurmalı.
Hal böyleyken...
Bu kapsamda bir diğer soru şu:
“Türk” kavramı?!
Kimliğimiz mi siliniyor?!
Anayasa’nın 66. maddesi, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür” der.
Bu, etnik değil, vatandaşlık temelli bir kimliktir; Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” mirasıdır.
Ancak yeni anayasa sürecinde, “Türk” kavramının yerine “Türkiye vatandaşı” gibi formüllerin tartışıldığı iddiaları, milliyetçi kesimlerde alarm zillerini çaldı.
DEM Parti’nin “kapsayıcı kimlik” talepleri ve Öcalan üzerinden yürütülen “terörsüz Türkiye” pazarlıkları, bu korkuları büyütüyor.
Başka?!
Hukukçular, “66. maddeyi değiştirmek, Türk milletinin birliğini dinamitlemektir” diyor.
Hasılı:
İktidar, “Türklük kırmızı çizgimiz” dese de, muhalefet ve halkın bir kısmı şüphede:
“Acaba etnik ayrışmaya kapı mı açılıyor?!”
Demem o ki:
Türk milleti, tarih boyunca birleştirici bir kimlik inşa etti; bu kimliği sulandırmak, Lübnanlaşma riskini doğurur.
Demem şu ki:
Siyasetçiler, “kapsayıcılık” adına kimliksizleştirme tuzağına düşmemeli.
Anayasa, Türk milletinin çimentosudur; bu çimentoyu çatlatmak, devleti çatlatır.
Demem o deme değil şu deme:
Erdoğan’ın adaylığı; kişisel mi, milli mi?!
Asıl cevaplandırılması gereken soru bu.
Yani?!
Anayasa’nın 101. maddesi, bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı olabileceğini söylüyor.
Erdoğan, 2023’ü ikinci dönemi saysa da, MHP lideri Bahçeli’nin “bir dönem daha” çağrısı ve AKP’nin “gündemimizde” onayı, niyeti açık ediyor:
101. madde değişsin ya da erken seçimle (Madde 116) yol açılsın.
Muhalefet, “Bu, şahsi menfaat için anayasa değişikliği” diyor; CHP lideri Özel, “Tuzak” uyarısında bulundu.
Hal böyleyken...
Hukuken, 360 vekilin oyu olmadan referanduma gidilemez; iktidar ittifakının 321 sandalyesi yetmez.
DEM veya CHP desteği aranırken, “terörle mücadele” kartı oynanıyor.
Ancak bu, anayasa gibi kutsal bir metni “kişisel” bir hedefle gölgeliyor.
Türk milleti, liderlerden fedakârlık bekler; bir kişinin adaylığı, 86 milyonun geleceğinin önüne geçmemeli.
Netice:
Çağrımız; uzlaşı, birlik, uyanıklık!
Yeni bir anayasa, darbenin gölgesinden kurtulmak için şart.
Ama bu süreç, Türk milletinin birliğini güçlendirmeli, ayrıştırmamalı.
Siyasetçilerimize sesleniyoruz:
- İlk dört maddeye dokunmayın!
Bu maddeler, devletin omurgasıdır; tartışmaya açmak bile bölünmeyi tetikler.
- “Türk” kimliğini koruyun!
66. madde, etnik değil, birleştirici bir vatandaşlık tanımıdır; bu ruhu zedelemeyin.
- Şahsi hedeflerden uzak durun!
Anayasa, bir liderin değil, milletin belgesidir; kişisel hesaplara kurban edilmemeli.
- Uzlaşıyı seçin.
100 üyeli bir komisyonla, tüm partilerin ve toplumun sesini dinleyin.
2017 referandumu gibi aceleci adımlar, yeni krizler doğurur.
Ezcümle:
Türk milleti, tarih boyunca nice badireyi aştı.
Anayasa, bu milletin kalesidir; kaleyi içten yıkmaya çalışanlara karşı uyanık olalım.
Siyasetçiler, Atatürk’ün mirasına sahip çıkarak, “Türkiye Yüzyılı”nı değil, “Türk milletinin yüzyılı”nı inşa etsin.
Bu makale, bir uyarıdır:
Anayasa, Türk’ün ruhudur; o ruhu hep birlikte koruyalım!
Notlar ve Kaynaklar:
- Erdoğan ve Çelik’in “ilk dört madde” açıklamaları: [Kabine, 14 Ekim 2025; AKP resmi açıklamaları].
- Bahçeli’nin adaylık ve Öcalan çağrısı: [X, Ocak 2025].
- Muhalefet eleştirileri: [Özgür Özel, CHP açıklamaları; BBC, DW].
- X’teki tartışmalar: [Cihat Yaycı, Ebubekir Elmalı, milliyetçi hesaplar].
- Anayasa maddeleri: [1982 Anayasası, TBMM resmi metni].
Cüneyt Şaşmaz

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri