Türkiye’de Sağlık Politikalarının Gelişimi- II

Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN

(REFİK SAYDAM DÖNEMİ)

Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN

TÜRKİYE’DE SAĞLIK POLİTİKALARININ GELİŞİMİ- I’de ilk Sağlık Bakanımız Dr. Adnan ADIVAR ve eşi Millî Mücadele Kahramanımız Halide Edip ADIVAR’ı konu edinmiştik.

Bugün Cumhuriyetin ilk yılları, Atatürk Dönemi’nin Sağlık Bakanı Dr. Refik SAYDAM’ı anacağız.

**

Öncelikle, Refik SAYDAM Dönemi olarak anlatacağımız 1923-1945 arası dönemi hazırlayan siyasi gelişmeleri özetleyelim: Osmanlı Devleti döneminde çok partili siyasi hayat 1908-1913 yılları arasında başladı; 1913-1918 arasında ise tek parti hâkimiyeti sürdü. Birinci Dünya Savaşı sonrası, durum yeniden çok partili hale geldi. Anadolu’da başlayan siyasi hareketlenme İstanbul’a karşı üstünlük sağlayarak 1923’ten sonra yeni bir döneme girildi. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Halk Fırkası’na dönüştükten sonra 1924 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve 1930 Serbest Cumhuriyet Fırkası gibi muhalefet süreçleri kısa süreli yaşandı. İnkılap aşaması ve II. Dünya Savaşı sebebiyle çok partili siyasi hayat tam olarak tesis edilemedi. Atatürk’ün vefatından sonra (1938) Cumhuriyet Halk Fıkrası 1945 yılına kadar tek parti olarak kaldı. İkinci Dünya Savaşı sonrası, ülke içinde ve dışında oluşan gelişmelerle çok partili hayata geçiş mecburi hale geldi.

**

Refik SAYDAM Dönemi, yeni kurulmuş bir devletin günün şartlarına göre sağlık politikalarını en baştan belirlediği bir dönemdir.

YÖNETİM’in 5M kuralı:

YÖNETİM’in 5M kuralını hatırlatmak isteriz: İngilizce kelimelerin “M” olan baş harflerinden teşkil eden 5 M kuralında 5 unsur; İnsan (Men), Malzeme (Materials), Makine (Machines), Para (Money), Yönetim (Management)’dir. İlk 4 unsur yönetimsel (administrative) kaynaklar iken, management bu 4 kaynak ile yönetimin gerçekleştirilmesidir. Bir başka ifade ile yönetim; kaynakların etkin ve verimli bir şekilde planlanması, organize edilmesi, yönlendirilmesi ve kontrol edilmesidir.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti için Atatürk’ün kadrosu da her alanda olduğu gibi SAĞLIK alanında da politikalarını üretmeye başlayacaktı. Önce 5 M Kuralı gereği kaynaklara bakmış olmalılar.

İnsan gücü (Men) açısından sağlık ne durumdaydı? Türkiye’nin sağlık insan gücü 1923’de oldukça yetersizdi. İstatistikleri verince şaşıracaksınız: 554 hekim, 69 eczacı, 4 hemşire, 560 sağlık memuru ve 136 ebe. Elimizde hükümet, belediye ve karantina tabiplikleri, küçük sıhhiye memurlukları vardı (Sağlık Bakanlığının Tarihçesi).

Malzeme (Materials), Makine (Machines) kaynakları sağlık kurum-kuruluşları ve yatak sayıları olarak ele alalım: Sadece 86 adet yataklı tedavi kurumu, 6.437 hasta yatağı.

Neden böyleydi? Çünkü Osmanlı döneminde sağlık hizmetleri ve hastanecilik de yabancı unsurların eline bırakılmıştı. Hastanelerimiz yoktu, hekim yetiştirme gereğini çok sonraları aklımıza getirmiştik. Osmanlı döneminde modern tıp eğitimi, çok geç bir tarihte, 1827 yılında kurulan ve bir askeri okul olan Tıphane-i Amire ile başlamıştır. 14 Mart 1827, II. Mahmut döneminde Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle Tıphane-i Amire ile Cerrahhane-i Amire’nin kuruluşu, günümüzde, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilir ve 14 Mart her yıl “Tıp Bayramı” adıyla kutlanır… Zamanla bu kurum, tıp eğitimi veren tek merkez konumuna gelmiştir. Tıphane-i Amire’nin devamı niteliğindeki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin bünyesindeki eğitim, 1839 yılından itibaren Fransızca olarak yürütülmüştür. 1867 yılında kurulan sivil bir tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de ise Türkçe tıp eğitimi verilmiştir. 1870’ten itibaren Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de dersler Türkçe olarak sürdürülmüştür (Yıldız, 2017).

Bu nedenle Refik SAYDAM Dönemi öncelik tıp hekimlerinin yetiştirilmesi, tıp fakültelerinin özendirilmesi için girişimlerin olduğu bir dönemdir. Elbette ülkenin ihtiyacı olan ebelerin ve hemşirelerin de yetiştirilmesi ve kız çocukların bu mesleklere yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu dönemde hepsi sıraya konulmaya çalışıldı. Henüz ülkede okur-yazarlık oranı dahi düşükken, eğitim ve kadın hakları gibi daha öncelikli alanlarda adımların atılması gerekliydi. Bir mucize gibi hepsi gerçekleştirilmeye başlandı. Bu koşulların Refik SAYDAM dönemi sağlık politikalarına yansıması şöyle oldu: Sağlık insan gücü ihtiyacını karşılamak üzere tıp fakültelerinin cazibesinin arttırılması, yatılı tıp talebe yurtları açılması, mezunlarına mecburi hizmet konulması.

Gelelim diğer kaynak “Para”ya (Money). Yeni Türkiye Cumhuriyeti ekonomik yönden ideolojik bir karar vermeliydi. İdeolojik karar İzmir İktisat Kongresi’nde (1923) verilmişti. Kurtuluş Savaşı sürecinde Sovyetler’den gelen maddi yardıma karşılık Atatürk yeni Cumhuriyetin yönünü Komünizme değil, Batı’ya, Liberal ekonomiye döndürmüştü. Bu Kongre’de, Türkiye’nin 1923’ten itibaren izleyeceği iktisat politikasını belirleyen objektif çerçeve ve sınırlar ortaya konmuştur. Kurtuluş Savaşı, emperyalist saldırılara karşı verilen mücadele olarak tanımlanır. Bu süreçte ülkedeki gayrimüslim azınlıklar ortak cephede yer almış; Rum, Levanten ve Ermeni sermaye çevrelerinin iş birliği açığa çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş ve iflasında uluslararası mali sermayenin ve ülkedeki yandaşlarının rolü, Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından iyi bilinmiştir. Bu farkındalık, Millî Mücadele kadrolunun ekonomik bağımsızlık, dış ekonomik ilişkiler ve yabancı sermaye konularındaki tavrını belirleyen kilit etkendi. Birinci Türkiye İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923’te İzmir’de toplandı. Özel sektör odaklı bir ekonomik model benimsenmesine karar verildi; fakat yeterli sermaye, yetişmiş ve nitelikli insan gücü eksikliği nedeniyle kongrede alınan kararlar fiilen uygulanamadı. 1929’da başlayan ve kısa sürede Türkiye’yi de etkileyen Dünya Ekonomik Krizi ise bu kararları geçersiz kıldı ve devletçi, planlı bir ekonomik modelin benimsenmesine yol açtı (Kayıran & Saygın, 2019). Evet, koşullar, devletçilik denilen karma ekonomik modeli gerekli kılıyordu. Bunun Refik SAYDAM sağlık politikalarına yansıması şöyle oldu:

  1. Sağlık Hizmetlerinin plan-program ve yönetiminin TEK ELDEN yürütülmesi,
  2. Koruyucu hekimliğin merkezi yönetimin, tedavi edici hekimliğin ise yerel yönetimlerin hizmet alanı olarak ayrışması.

**

Mevzuat:

Yeni Cumhuriyet Osmanlının kanunlarıyla sağlık politikalarını yürütemezdi. Derhal kanunlar çıkarılmalı ve alt mevzuat teşkil etmeliydi. Refik SAYDAM Dönemi’nde çıkarılan ve günümüzde de yürürlükte olan iki Kanunumuz sağlık politikalarımız için temel niteliğindedir.

Önce 1928 yılında 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun çıkarıldı. Bu Kanunumuz ile tıp ve şubelerinin icrasının nasıl gerçekleştirileceği şekillenmiş oldu: Tabiplik ve diğer sağlık mesleklerinin icra şekilleri, ruhsatlandırma ve lisanslama süreçleri; Meslek etiği, mesleki sorumluluklar, disiplin cezaları ve yaptırımlar; Eğitim ve nitelik gereklilikleri (mezuniyet, staj, mesleki gelişim vb.); Kamu sağlığını ilgilendiren uygulamalar, tedavi standartları ve klinik uygulama protokolleri; Meslekler arası etkileşimler, izinsiz uygulama ve meslek dışı faaliyetlerin düzenlenmesi; Denetim, denetim yetkili kurumlar ve yaptırım mekanizmaları ve Uluslararası uygulamalarla uyum ve meslek standardı rehberlerinin benimsenmesi, bu Kanunumuz kapsamındadır (Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun).

Sadece ülkemiz için değil, dünyada da çok önemli bir HALK SAĞLIĞI kanunu olan 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu (UHK) 1930 yılında yürürlüğe girmiş olup kendi dönemi için dünyadaki tüm halk sağlığı konularında düzenleme yapan kapsamlı bir kanundur. Toplam 309 maddeye sahip UHK’da ele alınan konular şöyle özetlenebilir: Bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, izlenmesi ve kontrolü; Ana Çocuk Sağlığı; Çevre sağlığı ve sanitasyon önlemleri; İş Sağlığı; Gıda, içecek ve çevresel etkenlere ilişkin sağlık standartları; Kamu sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi, denetimi ve gerekli yaptırımlar; Acil durumlar, salgınlar ve kriz yönetimine ilişkin düzenlemeler ve Meslekler arası iş birliği ve sağlık alanındaki uygulamaların genel çerçevesi.

UHK “Madde 1 – Memleketin sıhhi şartlarını ıslah ve milletin sıhhatine zarar veren bütün hastalıklar veya sair muzır amillerle mücadele etmek ve müstakbel neslin sıhatli olarak yetişmesini temin ve halkı tıbbi ve içtimai muavenete mazhar eylemek umumi Devlet hizmetlerindendir.”

Fark ettiğiniz üzere UHK Madde 1 yeni Cumhuriyetin geleceği için SAĞLIKLI NESİLLER yetiştirmeyi amaçlıyor (Umumi Hıfzısıhha Kanunu).

**

Nüfus:

Ülkenin Nüfus Yapısı değerlendirildi. İlk Nüfus Sayımı 1927’de yapıldı ve nüfus 13,648,270 kişi olarak tespit edildi. İkinci sayım 1935’de yapılmış ve bundan sonra her 5 yılda bir nüfus sayımı yapılmasına karar verilmiştir. 1990’dan sonra her 10 yılda bir sayım yapılmaya başlanmış olup daha sonra Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS)’ne geçilmiştir. ADNKS ile ilgili ilk sonuçlar 31 Aralık 2007 itibariyle 21 Ocak 2008 tarihinde kamuoyuna açıklanmıştır. Daha sonraki yıllarda ise ADNKS sonuçları, yılsonu (31 Aralık) itibarıyla yılın ilk aylarında haber bülteni ile kamuoyuna açıklanmaktadır (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi). Birinci Dünya Savaşı ve milli mücadele döneminde yaşanan kayıplar Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Türkiye'de nüfusu artırmaya yönelik (pronatalist) uygulamaları ön plana çıkarmıştır. Ülke nüfusunun önemli bir çoğunluğu kırsal bölgede yaşamakta ve tarım ile uğraşmaktadır. Sağlık politikalarında kırsal kesime öncelik verilmesi gerekmektedir. Sağlık hizmetlerinin satha yayılması ve kırsal hekimlik uygulamaları 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun’u (1961) bekleyecektir.

Cumhuriyet’in ilk yılları için nüfusun arttırılması yönünde atılan adımlar sağlık politikalarına da tesir edecektir elbet. Bu nedenle bu adımlara değinelim: Atatürk benzer şekilde 1 Mart 1924'te Meclis’in ikinci dönem birinci toplantısının açılış konuşmasında "nüfusun korunması ve çoğaltılmasını önemli olarak görmüş ve genel sağlık koşullarının artırılmasına" vurgu yapmıştır. Cumhuriyet döneminde çıkarılan bazı kanunlar incelendiğinde de pronatalist uygulamaların desteklendiği görülmektedir. Buna göre 1926 tarihli 788 sayılı Memurin Kanunu'nda "belirli bir hizmet süresine sahip memurların çocuklarının ilki için yarı yarıya diğer çocuklar içinse üçte bir oranında yatılı okullarda okuma desteği" verilmesi kararlaştırılmıştır (md.8). 1929 tarihli 1525 sayılı Şose ve Köprüler Hakkındaki Kanun’da "fakirler ve en az beş çocuğu bulunan ailelere yol mükellefiyeti (yol vergisinde muafiyeti" verilmesi ifadesi geçmektedir (md.9). 1930 tarihli 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda "devletin resmî kurumlarında doğum yardımının ücretsiz verilmesi ve hükümet ve belediye tabipleriyle ebelerinin yoksul kadınların ücretsiz doğum yapmasına mecbur olduklarına" ilişkin hükümler bulunmaktadır (Md. 153-154). 1937 tarihli 3253 sayılı Çok Çocuklu Hâkimlere Yardım Paraları ve İkramiye Hakkındaki Kanun’da çeşitli şartları sağlamaları halinde çok çocuklu hâkimlere devletçe yardım edilmesi kararlaştırılmıştır (md.15). (Semiz, 2010).

Öncelikli Sağlık Sorunları:

En çok görülen, en çok öldüren, en çok sakat bırakan sağlık sorunları Halk Sağlığı sorunları olarak kabul edilir. Cumhuriyet’in bu döneminde elbette savaştan çıkmış, kırsalda yaşayan, alt yapısı bozuk, öğrenim düzeyi düşük olan bu toplumun başlıca sağlık sorunları bulaşıcı hastalıklar olacaktı. En önemli hastalıklar olan sıtma, frengi, trahom, verem, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele programlarının başlatılmasına karar verildi. Bunun için DİKEY Örgütlenme modeli uygun görüldü. Devlet bütçesi yetersiz ve sağlığa ayrılan pay öncelikle KORUYUCU Sağlık Hizmetlerine verilmeliydi ve bu bulaşıcı hastalıklar için öncelikle koruyucu hizmet sunan sağlık personeli yetiştirildi.

Refik SAYDAM Döneminde her ilçede hükümet tabipliği kuruldu. Devletin hastaneler kuracak kaynağı yoktu. Yerel yönetimlerin hastane açmaları teşvik edilirken devlet NUMUNE hastaneleri kurmaya karar verdi. 1924 yılında Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Sivas’ta; 1936’da Haydarpaşa’da numune hastanesi açılmıştır. Daha sonra 1946 Trabzon ve 1970 Adana numune hastaneleri Refik Saydam Dönemi’nden sonra açıldı (Numune Hastaneleri Açılmaya Başladı). Dönemin önemli gelişmelerinden biri, Merkez Hıfzısıhha Kurumu’nun kurulmasına ilişkin yasanın yürürlüğe girmesidir. 10 Mayıs 1928 tarihinde meclise gelen tasarıya göre halk sağlığını korumak için bilimsel gelişmelerin izlenmesi zorunluluğu ortaya konmuş ve bu amaçla uzmanlardan oluşan bir kurulun gerekli olduğu belirtilmiştir. Bilimsel araştırmalar için Sıhhiye Vekâleti’nin teknik birimi olarak Hıfzısıhha Kurumu’nun kurulması uygun görülmüş ve bunun ülkemizde salgın hastalıklarla mücadelede önemli bir fayda sağlayacağı ifade edilmiştir. Ankara’da kurulacak kurumun en modern cihazlarla donatılacağı ve böylece yurt dışından gelen ilaçların da kontrol altına alınabileceği; ayrıca teknik gelişmeleri yakından takip etmekte zorlanan hekim ve hekim adaylarının bu kurumlardan yararlanabileceği belirtilmiştir. Tasarı, 17 Mayıs 1928 günkü Meclis oturumunda kabul edilmiştir. Bu çerçevede Sivas ve Ankara’daki kimyahaneler birleştirilerek Hıfzısıhha Kurumu kurulmuştur. Kurum içinde kimya, bakteriyoloji, immünobiyoloji ve farmakoloji (ilaç bilimi) bölümlerinden oluşan birimler kurulmuş ve başlangıçta 14 uzman ile 40 yardımcı görev almaya başlamıştır (Aydın, 2002; Karabulut, 2007; Aksakal, 2017; Ögenler, ve ark., 2023).

**

Dr. Refik SAYDAM ÖZGEÇMİŞ:

İbrahim Refik Saydam (8 Eylül 1881, İstanbul- 8 Temmuz 1942, İstanbul), Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkan kadrodan Millet Meclisi’ne seçilen on kişiden biri olan Türk hekim ve siyasetçi; Sağlık Bakanı ve Başbakanlık görevlerinde bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin 4. başbakanıdır. 22 Ekim 1905’te Askeri Tıbbiye’den Tabip Yüzbaşı olarak mezun oldu. Üç yıl Gülhane Seririyatı’nda Embriyoloji ve Histoloji bölümlerinde çalıştı; 1910’da eğitim için yurt dışına gitti. Almanya’da Berlin Askeri Tıp Akademisi’nde Brandenburg, Danzig, Spandau ve Charité’de eğitim gördü; Balkan Savaşı’nın çıkacağı anlaşıldığında 1912’de İstanbul’a döndü. Balkan Savaşı’nda Antalya ve Çatalca Cephesi’nde kolera önleyici çalışmalar yaptı. 1914’te sahra genel sağlık müfettiş muavini olarak görevliyken bakteriyoloji enstitüsünü kurarak tifo, dizanteri, veba ve kolera aşılarının; tetanos ve dizanteri serumlarının üretimini sağladı ve I. Dünya Savaşı boyunca ordu ihtiyaçlarını karşıladı. Hasankale’de cephe hizmetlerinde salgın hastalıklarla mücadele etti. Tifüse karşı geliştirdiği aşı tıp literatürüne geçti; I. Dünya Savaşı’nda Alman ordusunda ve Türk Kurtuluş Savaşı’nda kullanıldı. 1919’da 9. Ordu Sağlık Müfettiş Muavinliğiyle Mustafa Kemal Paşa’nın yanında Samsun’a çıktı. Erzurum’da karargâh dağıtıldıktan sonra Erzurum Askeri Hastanesi Bulaşıcı Hastalıklar Servisi Şefliği’ne atandı fakat görevi kabul etmeyip ordudan ayrıldı; Erzurum ve Sivas Kongrelerine katıldı.

Sağlık Bakanlığı Dönemi (Kısaca):

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra 30 Ekim 1923’te İsmet Paşa Hükümeti’nde Sağlık Bakanı olarak görevlendirildi; bu görevi 2. İsmet Paşa Hükümeti’nde 21 Kasım 1924’de, ardından 3. İsmet Paşa Hükümeti’nde 4 Mart 1925’te yeniden Sağlık Bakanlığına atandı ve 25 Ekim 1937’ye kadar sürdürdü. Sağlık Bakanlığı döneminde yaklaşık 14 yıl boyunca sağlık hizmetlerinin temellerini atıp birçok ilde memleket hastaneleri, doğum ve çocuk bakımevleri açtı; nitelikli personel yetiştirmek amacıyla sağlık kursları ve tıp öğrenci yurtları kurdu (1928’de Hıfzısıhha Enstitüsü ve Mektebi; İstanbul ve Ankara’da veremle savaş dispanserleri). Tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanos ve kuduz aşıları ile serumları üretildi; 1940’ta Çin’e kolera aşısı ihraç edildi. (Not: Hıfzısıhha Enstitüsü’nün aşı üretimi 1997’de durduruldu, 2011’de kapatıldı. Bu konu hakkında dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ şu açıklamaları yapmıştır: “Refik Saydam Hıfzıssıha Enstitüsü aslında kapatılmadı bizim dönemimizde çok daha geliştirildi, 2011’de de statüsü yükseldi. … İsmi enstitü olan bu başkanlığın hukuki konumu bir genel müdür yardımcılığının da altındaydı, biz geldiğimizde böyleydi. Hatırlarsınız 2011’de bir Halk Sağlığı Kurumu kurduk ve bu Halk Sağlığı Kurumu’nu kurduğumuz zaman halk sağlığıyla ilgili bütün ilişkili kurumları bunun çatısı altına getirdik. Refik Saydam’ı da bunun çatısı altına getirdik ve Refik Saydam’ın bir kurum başkan yardımcısıyla yönetilmesini sağladık. Yani, statüsünü yükselttik.” Refik Saydam Enstitüsü'ne Ne Oldu?).

Refik Saydam döneminde ayrıca ülkenin sağlık envanteri çıkarıldı; köylerde yapılan tarama ve anketlerle hazırlanan envanter, sağlık politikalarının geliştirilmesine önemli katkı sağladı (Refik Saydam, Wikipedia).

**

Millî Mücadele kahramanımız Dr. Refik SAYDAM’ın ruhu şad olsun.

**

Türkiye’de Sağlık Politikalarının Gelişimi” serimize Dr. Behçet UZ ile devam edeceğiz.

Sağlıcakla kalın. 09.09.2025.

**

Kaynaklar:

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi. https://nip.tuik.gov.tr/Home/Adnks#:~:text=Veri%20Kaynaklar%C4%B1,-Adrese%20Dayal%C4%B1%20N%C3%BCfus&text=ADNKS%20ile%20ilgili%20ilk%20sonu%C3%A7lar,haber%20b%C3%BClteni%20ile%20kamuoyuna%20a%C3%A7%C4%B1klanmaktad%C4%B1r. (Erişim: 14.09.2025).

Aydın, E. (2002). Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında sağlık hizmetleri. J. Fac. Pharm, 31(3), 183-192.

Aksakal, H. İ. (2017). Dr. Refik Saydam Önderliğinde Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetlerini Modernleştirme Çabaları. Firat University Journal of Social Sciences/Firat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 27(1).

Karabulut, U. (2007). Cumhuriyet’in ilk yıllarında sağlık hizmetlerine toplu bir bakış, Dr. refik Saydam’ın sağlık bakanlığı ve hizmetleri (1925-1937). Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 6(15), 151-160.

Kayıran, M., & Saygın, S. (2019). İzmir iktisat kongresi. Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi, 3(5), 27-70.

Numune Hastaneleri Açılmaya Başladı. https://www.saglik100.com/olaylar-dizini/numune-hastaneleri-acilmaya-basladi (Erişim: 14.09.2025).

Ögenler, O., Akalper, İ., & Okuyaz, S. (2023). Dr. Refik Saydam’dan günümüze sağlık alanındaki gelişim: 100 yıl. In International Conference on Scientific and Academic Research (Vol. 1, pp. 174-180).

Refik SAYDAM. https://tr.wikipedia.org/wiki/Refik_Saydam (14.09.2025).

T.C. Sağlık Bakanlığı. Sağlık Bakanlığının Tarihçesi. https://www.saglik.gov.tr/TR-11492/tarihce.html#:~:text=1923%20y%C4%B1l%C4%B1nda%2C%20%C3%BClkemizde%20sa%C4%9Fl%C4%B1k%20hizmetleri,ve%20136%20ebe%20ile%20veriliyordu. (Erişim: 14.09.2025).

Semiz, Y. (2010). 1923–1950 döneminde Türkiye’de nüfusu arttırma gayretleri ve mecburi evlendirme kanunu (bekârlık vergisi). Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, (27), 423-469.

Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun. https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.1219-20141119.pdf (Erişim: 14.09.2025).

Refik Saydam Enstitüsü'ne Ne Oldu? https://www.dogrulukpayi.com/iddia-kontrolu/recep-akdag/refik-saydam-hifzissiha-enstitusu-aslinda-kapatilmadi-hukuki-konumu-bir-genel-mudur-yardimciliginin-da-altindaydi-statusu-yukseldi-2011-de-bir-halk-sagligi-kurumu-kurduk-ve-halk-sagligiyla-iliskili-ku (Erişim: 14.09.2025).

Umumi Hıfzısıhha Kanunu. https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.1593.pdf (Erişim: 14.09.2025).

Yıldız, A. (2017). Osmanlı İmparatorluğu’nda Sivil ve Türkçe Tıp Eğitimine Geçiș. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 70(3), 127-134.

**

Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN KISA ÖZGEÇMİŞ:

İzmir’de 08.05.1976’da doğdu. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (2001) mezun oldu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Halk Sağlığı Uzmanı unvanını aldı (2007). Toplum Sağlığı Merkezi Sorumlu Tabibi, İlçe Sağlık Müdürü, Halk Sağlığı Müdürü görevlerinde bulundu. Halen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında öğreti üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Akademik alanı dışındaki ilgi alanlarında da kitapları bulunmaktadır. Evlidir ve iki kız çocuğu babasıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.