Sedat Peker İsmail Saymaz’ın keyfini kaçırdı

Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz, bugünkü yazısında Sedat Peker’in video yayınlamasına gönderme yaparak; “Attığı tweetler ahaliyi pek kesmiyor. Çocukluğumun sıkıcı pazar günlerine döndük yine.” İfadelerinde bulundu…

Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz, bugünkü yazısında pazar günlerine olan bakış açısının Sedat Peker ile değiştiğini yazdı. Saymaz, "Neylersin ki birkaç pazardır keyfimiz kaçık. Çünkü Peker, sığındığı ülke izin vermediği için video çekemiyor. Attığı tweetler ahaliyi pek kesmiyor. Çocukluğumun sıkıcı pazar günlerine döndük yine. Öğlene doğru uyanıyorum" dedi.

Saymaz'ın "Pazar Senfonisi" başlıklı bugünkü yazısı şöyle:

 

"Oldum olası pazar sabahları erken uyanamam. Bu günü sevmem de doğrusu.

Olumsuz bakışımda Pazar Senfonisi'nin etkisi yoktur diyemem. Nasıl olmasın ki?

Çocukluğumun tek kanallı yıllarında her pazar günü öğleyin yayınlanan bu program tatil günümü zehir ediyordu. Mezarına haber gitmesin; Hikmet Şimşek yönetimindeki klasik müzik konseri zaten sıkıcı bir gün olan pazarı büsbütün çekilmez hale getiriyordu. İlle de pazartesi olsun, okula gidelim isterdim.

Sedat Peker, sosyal medyamıza bir güneş gibi doğduğundan beri 40 yıllık alışkanlıklarım değişti.

2 Mayıs'tan beri bu lanet güne kanım ısındı.

Peker'in pazar günü saat 07.30'da yayınladığı videosunu vaktinde izlemek için yüzbinlerce insan gibi cumartesi gecesinden saatimi kuruyorum.

Alarma ihtiyaç bile kalmıyor. Beden saatim sayesinde dakikasına ayaklanıyorum.

Peker, ortalama doksan dakika süren videolarında, bizi elimizden tutup bilmediğimiz suç diyarlarında, çoğu zaman yeraltı dehlizlerinde gezdiriyor.

Derin Mehmet ve Azeri oligarkların Yalıkavak Marina'daki hakimiyet savaşının Oscar'lık bir Hollywood yapımından geri kalır yanı var mı?

Fazlası var.

Eski Başbakan Binali Yıldırım'ın oğlu Erkam'ın Venezuela gezisi ve Latin Amerika'dan kalkan kokain yüklü muz gemilerinin Türk limanlarında yakalanması Narcos dizisini andırmıyor mu? Daha da maceralısı hatta.

ABD'den aktarılan kara parayı Türkiye'de aklayıp birden bire zenginleşen Sezgin Baran Korkmaz'ın hikayesinden Bollywood'a yakışır bir senaryo çıkmaz mı?

Karslı Korkmaz'ı al, Bombay'da köye koy, bir Allah'ın kulu yadırgamaz.

Gazeteci Kutlu Adalı'nın Susurlukçular tarafından öldürülmesi İtalyan polisiyesine konu olmaz mı?

Elin İtalyan'ında ‘gladyo' varsa…Bizde kontr-gerilla var.

Ekşın'ın tillahını yaşıyoruz.

Bir videoda, Yalıkavak Marina'da Azeri oligarklarla al takke ver külah yaşıyoruz.

Ötekinde, Paramount Otel'de avantadan konaklıyoruz.

Kah Halil Falyalı'nın Kıbrıs'taki kumarhanesinde pokere oturuyoruz.

Kah intihar eden Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan'ın son anlarına tanık oluyoruz.

Sabah Pelikan'cıların Boğaz'daki yalısında muhalefeti imha ederken…

Akşam Metin Külünk'ün ricası üzerine karakolda Feyzi İşbaşaran'ın kemiklerini, gece yarısı Hürriyet binasının camlarını kırıyoruz.

Yeraltı mı daha güvenli… Yer üstü mü?

Kimse emin olamıyor.

Şair Atila İlhan'ın “Fahişeler birbirinden kuşkulanıyor” dediği türden bir tedirginlik içimizi kemiriyor.

Sedat Peker'in Facetime'ı mahalle kahvehanesini andırıyor.

Gazetecisi arıyor. Rizeli iş adamı arıyor.

İktidar yanlısı milletvekili arıyor.

Peker'in yüzünü ekranda gören, rüyasına evliyaullah girmiş kadar mutluluk duyuyor.

“Reisim!” diye seviniyorlar. Gözler doluyor.

Bu alemde, kurtluktan düşeni yemek kanun olduğundan…

Peker, dostları bir bir kaydediyor. Dostları Peker'i satıyor.

Peker, bazen kendisi oluyor: Yani asabi mafya babası.

“Lan bırak!” diye bağırıyor. “Allah mısınız ulan!” diye kükrüyor.

Yalamış yutmuş bir entelektüel pozları kesiyor bazen.

Neyzen'den şiir okuyor, Nazım Hikmet'ten hatıralar aktarıyor.

Barış Akademisyenleri'nden özür diliyor.

Dersim'den ve 90'larda işkencede öldürülen Kürt gençlerden söz ediyor.

Ardından “Turan'ı kuracağız kardeşlerim” diye bitiriyor.

Kırk yaşının altındakilere sesleniyor. Küçük kızı olan babalara…

Bütün kadınların kalbindeki tozu siliyor.

Peker sevdası tuhaf bir hal alıyor.

“Siz ancak küçük Sedat'a prezervatif giydirirsiniz” diyen kabadayıya “Beyefendicim, iyisiniz hoşsunuz da çok cinsiyetçisiniz” diye sitem eden kızıl-feministler var.

Kasımpaşalı bitirimlerin kafası karışık. Hangi reisi sevmeli?

Cumhurreisi mi, Sedat reisi mi?

Dün “Sünnettir” diye sakal bırakmasını tembihledikleri Peker'den tövbe getirmesini bekliyor, İsmailağa. Tarikat ehlinin sinirleri geçmek bilmiyor.

Nihal Atsız'dan şiir okudukça Alibeyköy Ülkü Ocağı'ndaki gençlerin kalbinde kurtlar uluyor. Gazi Mahallesi kaynıyor.

Boynundaki Zülfikar kolyesi göründükten beri “Anasıgil Kureyşan Ocağı'ndanmış” diye konuşuluyor cemevinin sokağında.

Stalin bıyıklı devrimciler, Sedat arkadaştan derhal özeleştiri bekliyor.

Nişantaşı, Kadıköy ve Adalar halkı “Gayretullah ne ayol!” diye birbirine soruyor.

“Olumsuz enerji” diyen mi dersin… Panik-atağa benzeten mi!

Neylersin ki birkaç pazardır keyfimiz kaçık.

Çünkü Peker, sığındığı ülke izin vermediği için video çekemiyor. Attığı tweetler ahaliyi pek kesmiyor.

Çocukluğumun sıkıcı pazar günlerine döndük yine. Öğlene doğru uyanıyorum.

Elimde buz gibi bir kahve, ekrana bakıyorum.

Sanki televizyonu açsam Hikmet Şimşek'le klasik müzik korosu çıkacak. Halbuki ne güzel…

Haftalardır Sedat Peker'le Pazar Senfonisi'ni izliyorduk.

Her kim gayretullaha dokunduysa… Keman sustu."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri