RÖVANŞ HAARP'İ/3

Cüneyt Şaşmaz

Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"

(...)
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."

...

"Benim en büyük hasletim, TÜRK olarak doğmamdır!"

Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK

...

Bugün aslında dün'dü.

Tam deyişiyle, istihbarat savaşları bağlamında, "Post-Truth (gerçek ötesi)" yani her şey’in mümkün olduğu bir süreç bu.
Neo II. Dünya Savaş’ına akan süreç’te cevap’ı alınmak istenen soru çok net:
Tamam mı devam mı?!

Neo BİP operasyonun arka planında İngiltere, Rusya, Çin ve İran var.

AKP iktidara geldiğinde vizyona konulan BOP operasyonun arka planında ise "üç artı bir" vardı.
İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa!

"Küresel sermaye" operasyonu!
İngilizler ve Fransızlar bu operasyona muhalifti, çünkü perde arkasında kendilerinin "yönlendirici" oldukları Osmanlı coğrafyasında operasyon yapılıyordu!
Kendi iktidar alanlarında paylaşım yapılmak isteniyordu!
Bu yüzden de İngilizler, Ruslar, İran "BOP operasyonu"nda "doğal müttefik"imizdi!
"Üç artı bir" içindeki gizli yandaşlarımızdı!
Abdullah Gül, Bülent Arınç'ın "1 Mart Tezkeresi"ne muhalif olmalarının perde arkasında İngiliz arka planı vardı.
Ordu içindeki İngiliz arka planı!
"Neo BİP süreci"nde ise...
Atatürk Türkiyesi’nin ortadan kaldırmak için operasyon yapan "Yönlendirici" adres İngilizler.
Yani o gün "müttefik"imiz olan bugün düşmanımız!
Niye?!
Birkaç satırla özetlemeye çalışayım:
AKP & Gülen iktidarında, "1 Mart Tezkeresi" TBMM’de reddedilince BOP operasyonu patladı!
"Çelik çekirdek" tarafından patlatıldı!
Wolfowitz ve içimizdeki hain'lerin kışkırtması ile 11 Türk askerinin başına çuval geçirdi!
Bu operasyon Türk & ABD ilişkilerinin daha da "kördüğüm" olmasına yol açtı!
Çuval operasyonu ile ABD kendi ayağına kurşun sıkmış oldu!
"Taşeron" baskısı kendiliğinden ortadan kalkmış oldu.
2005 Haziran’ında, "at sineği" eşliğinde yapılan "Net 7 Dakikalık" Beyaz Saray ziyareti, bu sürecin "mezar taşı" oldu!
Erdoğan, ABD’de iplerinin çekildiğini anlayınca soluğu Soçi’de aldı.
Putin ile varılan "uzlaşma" gereği AKP ekseni Batı’dan Doğu’ya doğru yavaş yavaş kaydırmaya başladı.
http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:9ptruarhi0kJ:www.biroybil.com/showthread.php%3F3486-So%C3%87i%E2%80%99de-Sobelenmek-Ya-Da+So%C3%A7i%27de+sobelenmek&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr&source=www.google.com.tr
"Cumhuriyet Mitingleri"nde AKP meydanlarda "iktidar"ı kaybetti!
http://tr.wikipedia.org/wiki/Cumhuriyet_Mitingleri
27 Nisan e-bildirisi
yayınlandı!
TSK, küresel aksta ve Türkiye’de kaosu derinleştireceği gerekçesi ile Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na karşı olduğunu açıkladı, eksen kaymasına dikkat çekti, kaygılıyız, laik rejimden yana tarafız dedi!
http://tr.wikipedia.org/wiki/27_Nisan_Genelkurmay_Ba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1_Bas%C4%B1n_A%C3%A7%C4%B1klamas%C4%B1
Bunun üzerine Zapsu’nun ABD’de yaptığı "Bu adamı -RTE- deliğe süpürmeyin -İran operasyonunda- kullanın" ricası gündeme geldi ve yeni bir süreç başlatıldı!
Bu gizli anlaşmaya göre, AKP’nin ayağına takoz olan tüm "ulusalcı" unsurlar "Ergenekon" adı verilen terör örgütüne üye olma iddiasıyla tutuklanıp, baskı altına alınmaya başlandı!
Bu sayede AKP & Gülen iktidarı da "Neo BOP" operasyonunda Türkiye'de "Turkuaz" kodlu karşı devrimi dikensiz gül bahçesi ortamında gerçekleştirecekti.
Ne var ki, "1 Mart Tezkeresi"nde olduğu gibi AKP yine verdiği sözü tutmadı!
"Nükleer soğuk savaş" bağlamında AKP & Gülen iktidarı, İsrail’in üstünü çizip, İran’dan yana taraf olduğunu açıkladı!
Neoconlar zora girdi, İngilizler "BOP"un kumanda odasına yerleşti!
AKP’nin bu noktadaki temel argümanı Rus istihbaratının yaptığı ABD çöktü, 2015’e kadar bu coğrafyayı terk edecek analizine dayanıyordu!
2007 Eylül’ünde ABD’de yaşanan finansal tsunami AKP’ye umut verdi!
Hal böyleyken...

AKP’nin "1 Mart Tezkeresi"nden sonra "İran sözü"nü de tutmayacağının anlaşılması üzerine, ABD, İsrail, AB, Ergenekon davasının arka planından çekildi!
2010, 2011’de art arda yapılan ve "uzun tutukluluk" sürelerine dikkat çekilen, "suçsuzluk karinesi" ve "basın özgürlüğü"ne atıf yapılan hatırlatmalar bu "yeni süreç"in en belirgin enstantaneleri...
...
Dünyanın her yerinde medyaları direkt ve/veya endirekt yollardan "istihbarat servisleri" yönlendirir.
Kimi gazeteciler "haber kaynakları" üzerinden yönlendirilirken, kimileri de kadrolu olarak bu süreçte görev yaparlar.

İstihbarat servisleri ya da siyasi iktidarların başı önünde kamuoyunu yönlendiren gazetecilere dair hep hazır bir dosya vardır.
Hangi gazeteci ne odaklı!?
Kimi "para", kimi "şöhret", kimi "haz", kimi "misyon" odaklı!
Siyasi iktidarlar da, o ünlü gazetecileri önce işleri gereği bu eğilimlerine göre kullanır, sonrası malum.
"İstihbarat servisleri" ile haber bağlantısı olan gazetecilere "geneleve düşmüş fahişe" gözü ile bakanlar için küçük bir hatırlatma:
Onları da aynı servisler yönlendirir!
Yani bebekleri leylekler getirmez, o ancak masallarda olur.
Her "siyasi iktidar" da bir "istihbarat servisi" arka planlıdır.
Her seçim bir istihbari operasyondur!
Her haber kaynağı, bir istihbarat servisi ile uzantılıdır!
Cumhurbaşkanı'nın basın danışmanı da sizi yönlendiriyor olsa ve/veya reklam vereniniz yönlendirse de, bu hakikat değişmez!
Medyalarının patronları dışında isim tanımayanlara gelince, o patronları kim yönetiyor ve/veya arka planında hangi istihbari adres var?!
Nitekim...

İstihbarat servislerinin işi bu!
Muhakkak bir yerlerden sızıp, görevlerini yaparlar!
Neo BİP sürecinde yaşanan "istihbari kaos" ve/veya "zehirli su/bilgi" sorunsalına gelince...
"Küresel sermaye" üzerinden Batılı servisler, birçok devletin içine sızdılar.
Onun için burada defaatle altını çizerek yazdım:
"Kendi üretmediğimiz hiçbir istihbaratı, analizi kullanmıyoruz"!...

“Yaşayan her şey bazı izler bırakır..
Biz onlardan bir ders çıkaracak kadar zeki isek, bu izlerin bir anlamı olur.”
Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK

...

Şimdi gelelim günümüze...
Tarih: 2023...

Türkiye, 14 Mayıs'ta, ilan edilişi yanlış ve/veya anayasaya aykırı bir seçim'e gidiyor.

Hülasa:
Her hükümet yıkılmak için kurulur, yıkılma vakti geldi ise o iktidarı ayakta tutmaya hiçbir Savcı’nın iddianamesinin gücü yetmez.
Hükümetlerin değişmediği yönetim şeklinin adı demokrasi değil, otokrasi ve/veya İmamokrasi’dir!

Tiran’lıktır!

Hasılı:

"Çok aralarda kaldık biz...
Toprak ağalarını demokrat
Kapitalistleri yatırımcı sandık!
En büyük yalanı söyleyene daha çok inandık!
Camide iken 'Meyyit için duaya
Uydum hazır olan imama' derken
Her yerde imama uyduk!
Laikliğin ne demek olduğunu
Bizi eğitimin kurtaracağını anlamadık?!

Milliyetimizi, Arap'laştırdık!
Din'imizi, Arapça okuduk?!
Ayet'leri anlamadık?!
Dünya'da, anlamadığı bir dil'de dua eden

Başka bir millet var mı, bilmiyorum?!"

Hal böyleyken...

4 Cumhurbaşkanı Adayı var.

5'li ve 6'lı iki ittifak'tan millete vekiller seçilecek.

Türk Milleti'ne söylenen 13. Cumhurbaşkanı seçileceği?!

CHP lideri Kılıçdaroğlu da Twitter'daki profiline "13. Cumhurbaşkanı Adayı" diye yazmış.

Diploma şaibesi ile yeniden adaylığını açıklayan partili Cumhurbaşkanı da profiline öyle yazmış?!

Devletin ve/veya Cumhurbaşkanlığı'nın resmi sitesinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar seçilmiş tüm Cumhurbaşkanları var ama iki kez Cumhurbaşkanı seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan yok!?

Neden?!
Niçin?!
Niye?!
https://tccb.gov.tr/cumhurbaskanlarimiz/

YSK da sitesini "Cumhurbaşkanlarımız" aramasına kapatmış?!
Sorgulama yapamıyorsunuz?!

Yani?!
Bilinsin istemiyorlar!?
O nedenle "14. Cumhurbaşkanı seçimi" demiyorlar!?
Oysa gerçek şu ki; Erdoğan’ın 12 ve 13. Cumhurbaşkanı!
Anayasa Md: 101 de, bu nedenle Erdoğan’a hayır diyor.

Ama bu konuda iktidar, muhalefet ve medya üç maymun?!

Diploma konusu önemli ama cevap'ını arayan soru şu:

Muhalefet ve muhalif görünen Medya ile YSK, Erdoğan’ın nasıl 3. kez aday olduğunu, 12. ve 13. Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu halde, 14 Mayıs’ta, 14. Cumhurbaşkanı seçimi yapılacağını neden seslendirmiyor?!
Niye ısrarla 13. diyor?!

Sistem ve "TEK ADAM" bir araya gelince ve ANAYASA ile HUKUK göz ardı edilince sorun çıkıyor?!

YSK, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığını kesinleştirirse Anayasayı ihlal'i göze almış olacak!

Fahrettin Altun’un yayınladığı Erdoğan’ın ‘Diploma kayıt defteri’ne dikkatle bakınız!
Diploma kayıt sırasında:
1. sıradaki hanımefendi 1936 doğumlu.
2. sıradaki Erdoğan 1954 doğumlu?!
3. sıradaki hanımefendi 1939 doğumlu?!
https://twitter.com/ironik_li/status/1639589570030206976
Bilgisayar çıktısı evrağın üzerine daktilo yazısı çok inandırıcı olmuş.
O kalın cild defteri daktiloya sığdırıp yazmak da bir marifet(!)
Türk’ün aklı ile alay ede ede nereye kadar?!

74'teki imza ile 81'deki imza ise şöyle:
https://twitter.com/uzumuuzmeyin/status/1639591238239232003/photo/

1936 doğumlu olan 81'de 45 yaşında mezun olmuş?!

1939 doğumlu olan 81'de 42 yaşında mezun olmuş?!
1954 doğumlu olan 81'de 20 yaşında mezun olmuş!?

1978 de evlenmiş, 17 yaşında..

1973'de liseden mezun..

1974 yılında üniversiteye girmiş..

4 yıllıktan 7, maksimum süre, 8 yılda mezun olmuş?!

Üniversitenin tarihçe bölümünden alınan görüntüde, 1982-83 yılında Marmara Üniversitesi olmuş!?

Diploma tarihi; Şubat 1981?!

https://twitter.com/perizat1969/status/1639731318069030914

'Üniversite diploma kayıt defteri' çok silik, okumak zor!?

Bu kayıttaki hanımefendilerin kızlık soyadları da yazılı.

Evlenen kadınların kızlık soyadlarını kullanabilme yasası 2014’te çıktı?!

Ki, ne diyordu Goebbels, bir yalan ne kadar büyük olur ise ona inanan da o kadar çok olur.
YSK, Recep Tayyip Erdoğan'ın adaylık başvurusunu kabul etti.
Erdoğan’ın 3. kez Cumhurbaşkanı adayı olması, Anayasa'nın 101.maddesine aykırı olmasına rağmen, başvuru sessizce kabul edildi.

Anayasaya açıkça aykırı olan bir adaylığın kabulüyle seçime gidiyoruz.

YSK'nın makus talihi, eski YSK Başkanı hâkim Sadi Güven eliyle değiştirildi!

Üç harfli kurumun ziyareti sonrası dili lal oldu!
Her şeyi kabul ve ilan etti!
Gerçekleri seslendiremedi!?
Muharrem İnce, kazandığı seçimi o korkuyla "Şahsım"a verdi:

"Adam kazandı!"

...

Oynak, vidası gevşemiş "6 Ayaklı Masa"nın "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi"ni okudunuz mu, bilemem!?
Altılı Masa'nın da yol'u aynı!
Başkan'lık!
İstedikleri şey aynı: Tek Adam'lık?!
Parlamenter Sistem değil, Güçlendirilmiş Başkanlık Sistemi!

Cumhurbaşkanı adayları arasında tek Türk, Doç Dr Halil Murat Ünver'di!
Bir de Azeri Türk'ü Sinan Oğan.
Netice ortada.
Demem o ki:
Bu ülkede, Atatürk'ten sonra hiçbir Türk ne parti kurabildi, ne Başbakan, ne de Cumhurbaşkanı olamadı!?
Demem şu ki:
Adı TBMM, içinde Türk yok!?

Ama hepsinde TC vatandaşlık kimliği var?!

Benim için kıstas şu:
Türk’ü, Türkler yönetmeli!
Arap Ermeni Kürt partileri değil!
Yani?!
Ne mutlu Türk’üm diyenler ve/veya diyebilenler.
Bakmak ve de görmek farkı diyelim.
Hal böyleyken…
Yedi canlı Türklere ve Türkiye'ye bir şey olmaz, olmayacak!
Birlikte "iş tutan" yerli ve yabancı odakların ıskaladıkları en büyük gerçek bu.
"Puştmodern" medyacıların desteği ile oynanan "kolbastıyı" millete demokrasi diye kaktırmaya çalışanları "zeybeğin" oynanacağı günler bekliyor.

Gördüklerinin yarısına duyduklarının hiçbirine.

Milyon'da 1'iz, tarih'te yaşayan Atatürk'lerin emanet'ine sahip çıkan Milyon'lardan 1'isiyiz!

Türk'üz, tarihte yaşayan Atatürk'lerin emanet'inin bekçisi'yiz!

Ezcümle:

Halaycı değil, tango'cuyuz.

Cüneyt Şaşmaz

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.