TÜRKİYE'DE SİYASİ YÜZSÜZLÜK VAR
ÜLKEDE İKİ HAVUZ MEDYASI VAR: HEM İKTİDARIN HEM MUHALEFETİN
Ardahan'nın bir köyünde fakir bir ailenin 6 çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Öztürk Yılmaz Devlet Parasız Yatılı sınavını kazanınca hayatı değişti. Sonra üniversiteyi (ODTÜ'yü) kazanınca tüm aile okuması için seferber oldu. 14 yaşındaki küçük kardeşi kuyumcu atölyesinde elleri paramparça olacak kadar çok çalışarak Yılmaz'a destek oldu 6 kardeşin ve anne babasının gurur kaynağı olan Yılmaz kısa bir sürede Musul olayı ile Türkiye'nin kahramanı oldu. Ardından siyaset bu kahramanı dışarda bırakmadı. Ama bir o kadar da hırpalayacaktı... Ama o yılmadı ve şimdi siyasette yeni bir yola çıkıyor. 17 Kasım'da Ankara'dan sonra İstanbul'da da yeni siyasi hareketin startını verecek. İstanbul toplantısı öncesinde NGazete sordu. Öztürk Yılmaz cevapladı.
İşte Öztürk Yılmaz'ın o röportajı:
“DEVLET ADINA UTANDIM”
Nuray Başaran: Siz siyasete girince Musul konusunda yaşadıklarınız ve yaşananlar ile ilgili farklı spekülasyonlar oldu. Koruma görevlileri gerçeğin farklı olduğunu iddia etti. Nedir gerçek?
Öztürk Yılmaz: O koruma görevlisini IŞID ile olan yakınlığından dolayı şikâyet ettim. Sonra duydum ki ödüllendirilmiş. Hatta televizyon kanallarına çıkmış. Devletimiz adına utandım. Bu kadar iftirayı devlet yapıyorsa, devlete olan güven sıfırlanıyor. “Sonra ben bunları mı kurtardım?” diye bir düşünüyorsunuz. 101 gün dünya çalkalanıyor, “Öztürk Yılmaz esir alındı konsolosluk çalışanları ile” diye haberler çıkıyor ama koruma görevlimiz beni tanımıyormuş. Bu açıklamalar Türk Milletinin zekâsı ile dalga geçmektir. Bunun için davacı olmaya gerek yok. Bunların hesabını bir gün mutlaka soracağım.
Nuray Başaran: Niye bugün değil, bir gün? O gün hangi gün ?
Öztürk Yılmaz: ÖSO’yu eleştirmeye başladıktan sonra olaylar başladı. ÖSO’nun övülmeye başlaması ve Kuvayi Milliyeciler diye adlandırılmasına karşı çıktım. İlişkilerimize dikkat edelim dedim ve geçmişlerinin El Kaide’ye kadar dayandığını ifade etmemden 3 gün sonra iftiralar başladı. Çiğ süt emmemişiz, kimseye karşı eğilmemiz söz konusu değildir.
“CHP, ATATÜRK ÇİZGİSİNDEN OLDUKÇA UZAKLAŞMIŞTIR”
Nuray Başaran: CHP’de oldukça etkili bir makama geldiniz. Genel Başkan yardımcılığı gibi, sonrasında ne oldu da bugün CHP muhalifi oldunuz?
Öztürk Yılmaz: Ben bürokrasiden gelen biriyim o nedenle makamlar geçicidir. Ben her konuda farklı düşünen biriyim. Şuan CHP’nin içinde bulunduğu durum Atatürk çizgisinden oldukça uzak, Kuvayi Milliye ruhundan uzaklaşmış, bölücü unsurlarla oldukça yakınlaşmış, FETÖ konusunda ısrarlı bir şekilde net itirazların dinlenmeyip üzerinin örtündüğü, 15 Temmuz sonrasında güya mağdurlar için kurulan komisyona itiraz ettim, Adalet çalıştayı yapılıyor katılanların hemen hepsi KHK’dan atılanlar bunlara ben itiraz ettim. Siyaset belirli kişilerin gölgesinde yapılmamalıdır. CHP Atatürk’ün gölgesinde ve düşüncesinde ilerlemelidir ama gördüm ki dışarıdan başkalarının yönlendirmesi ile yürütülüyor. Mesela ben PYD ye 6 ay terör örgütü dedirtemedim. PYD’ye terör örgütü diyemiyorsunuz ama çıkıp ben Kuvayi Milliyeciyim diyorsunuz. Genel Başkanla bu konuda bir çok kez tartıştım. Benim için o defter kapanmıştır. Biz Atatürk’ün partisi diye gittik ancak farklı birilerinin partisi ile karşılaştık. Ruhumuzla, özümüzle Cumhuriyet çocuğuyuz. Siyasette yenilgi almışsın ama özeleştiri yok, istifa yok, seçim kaybettikçe liderler güçleniyor. Demokrasi isteyen insan kaybettiğinde gidecek ki demokrasi isteyebilsin. Mücadelemin sonunda ihraç edildim. Şimdi başka bir yoldayız.
“BENİM KİMSE SIRTIMI YERE GETİREMEZ”
Nuray Başaran: Yoksul bir aileden geldiğinizi belirttiniz. Bize ailenizden biraz bahsedebilir misiniz?
Öztürk Yılmaz: Çiftçi bir ailenin çocuğuyum. 6 çoçuklu bir aileden geliyorum. Ailemde tek okuyan maalesef ben oldum yokluktan dolayı. Devlet parasız yatılı okullarından kimseye minnet etmeden devletin kanatları altında büyüdük. Sonra tabi buralar elden çıkarıldı kapatıldı. Türkiye sonra cemaatleşti, FETÖcüler okullar açtı. Bizim zamanımızda köyümüzde elektrik yoktu. Yoksul bir ailede yetiştik. Babam bizi okutmak adına köydeki yeri sattı ardından Bursa’ya taşındık. ODTÜ Uluslararası İlişkileri kazandım. Çalışıp okudum. Sıkıntılı bir öğrencilik dönemi geçirdim. Ben Musul’da yenilmedim Kılıçdaroğlu’na mı yenileceğim? Kim bunlar Erdoğanmış, kimse benim sırtımı yere getiremez.
“İKTİDAR DA MUHALEFET DE MİADINI DOLDURDU”
Nuray Başaran: Siyasete neden girdiniz ? Neden devam etme gereksinimi duydunuz?
Öztürk Yılmaz: İktidarın Türkiye’ye vereceği bir şey kalmadı. Rejimi değiştirdi. Demokratik rejim bitti şu anda Türkiye’de, tek adam rejimi var. Yargı yok, yasama yok, özgürlük yok, medya yok. Ben iki kelime edip eleştirsem muhalefetin medyası beni çıkartmıyor. Mesela Halk TV’ye çıkardım eskiden. Kılıçdaroğlu’nu eleştiriyorum diye oraya da çıkamıyorum. O zaman sen neden Erdoğan’ı eleştiriyorsun. O da çıkartmıyor onun medyası da ona laf ettirmiyor. Türkiye de bir ayrımlaşma var. İktidar da muhalefet de miadını doldurdu. Soğuk savaş sonrasının mantığı ile Türkiye’yi yönetmeye çalışıyorlar. Türkiye’de hiçbir partinin vizyonu yok.
“BUNLARIN HEPSİNİN GİTMESİ LAZIM”
Nuray Başaran: Bu Partiler bittiği için mi, bölgede yaşanan olaylardan dolayı Türkiye tehdit altında olduğu için mi parti kuruyorsunuz? Gelecek Türkiye’si için ne gibi hayalleriniz var? Neden siyaset?
Öztürk Yılmaz: Hepsi. Bugün çok kutuplu bir dünyaya gidiliyor. Türkiye o kutuplardan birinin başı ve merkezidir. Türkiye bugün kendi halkını tutsak etti. Esir olan halk üretemez. Üretemeyen bir halkta dünyada lider olamaz.
Nuray Başaran: Türkiye merkez olmalı diyorsunuz ama Türkiye üniter yapısını ve ulus devlet yapısını korumak için mücadele ediyor, anlaşmalar yapıyor. Bu konumdaki bir Türkiye nasıl merkez olacak?
Öztürk Yılmaz: Türkiye halkını özgürleştirip, zenginleştirdiği zaman, devleti de demokrasi, liyakat ve adalet üzerine sıfırdan inşa ettiği zaman üniter yapısını daha da sağlamlaştıracak. İçerde ki çatışma, kutuplaşma önlenecektir. İnsanlarımızın haber alma özgürlüğü yok, eleştirme özgürlüğü yok, ekonomik özgürlüğü yok, sosyal medyada beğeni yapmaktan korkuyorsunuz. Siyasette iki yüzlülük var. Bunların hepsinin gitmesi lazım. Yeni oluşumuzda herkes olacak. Sağ sol ayrımı olmadan Türkiye’de özgürlüğe, özgür topluma, demokrasiye, adalete, modernleşmeye inanan, devletin güçlü olmasını isteyen, halkı zenginleştirmek için uğraşanlarla bir araya gelip yola çıkacağız. Benim somut önerilerim olacak. Hiç kimsenin düşünüp öneremediği işleri yapacağız.
“REJİMİ A DAN Z YE DEĞİŞTİRECEĞİZ”
Nuray Başaran: Mesela neler bunlar?
Öztürk Yılmaz: Rejimi A dan Z ye değişeceğiz. Demokratik ve güçlü kurumları olan bir Türkiye Cumhuriyetini kuracağız. Alt kimlik siyaseti yapmayacağız, radikal önerilerimiz olacak, her yıl 40 – 50 milyar dolar enerjiye harcıyoruz. Enerji de yeni bir üretim modeline geçiş yapıp kendi enerjimizi üreteceğiz, tarımda reform yapacağız 43.5 milyon hektar tarım arazimiz var ancak bunun 17 milyonunu kullanıyoruz. İsrail ise küçücük bir ülke 1 milyon hektar araziyi kullanıyor 35 milyar dolar ihracat yapıyor. Biz 17 milyon hektara karşılık 17 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Türkiye’de 1 cm boş arazi bırakmayacağız, İl bazlı ürüne geçeceğiz. Tersine göç şartlarını yeniden oluşturacağız. Maden alanlarının yabancılar tarafından işletilmesine kesinlikle göz yummayacağız. Limanlar bugün özelleştiriliyor. Limanlarımızın kesinlikle yabancıların eline geçmesine izin vermeyeceğiz. Tarımsal arazi kesinlikle satılamaz. Japonlar Afrika’da tarımsal arazi alırken biz arazilerimizi kullanmıyoruz. Türkiye’de üretilen bir ürünü dışarıdan ihraç ediyoruz. Bunun önüne geçmeliyiz. Savunma sanayinde yerli ve milli ciddi manada atılım yapamıyoruz. Hükümet bağımlılığı kırıyor Amerika yerine, Rusya’dan alıyor. Ben diyorum ki biz üretelim. Dünyada 458 Nükleer Enerji Santrali var sadece 8 i Müslüman ülkelerde. Zararlı ise neden Avrupa da var. Buna önem vereceğiz. Bir şey olunca çevreciler hemen geliyor. Kazdağları için neden gelmiyor? Taşeronlar kendilerine yararlı olan herşey de görev başında.
“HER ŞEYİ SATINCA MİLLİ Mİ OLUNUYOR?”
Nuray Başaran: Türkiye’nin jeopolitik kaynakları var, bulunduğu coğrafyadan kaynaklanan. Bunun düzgün kullanıldığına inanıyor musunuz? Bölgede jeoploitik kaynaklı yaşanan son gelişmeler hakkında neler düşünüyorsunuz?
Öztürk Yılmaz: Dünyanın herhangi bir ülkesine benzemiyoruz. Bu toprakları iyi yönetirseniz bu topraklardan çıkan zenginlikleri iyi kullanırsanız dünyanı süper gücü olursunuz. İyi kullanmazsanız etnik mezhepçilik ve diğer çatışmalar sizi içine çeker orada da enerjinizi tükettirirler. 1938 den sonra maalesef sistem kesintiye uğradı. Atatürk gittikten sonra idare-i maslak dönemi başladı. Radikal dönüşüm mutlaka gelmeli. Atatürkçü olmak onun ismini anmakla olmuyor. Milli iseniz şeker fabrikaları neden satıldı? Pamuk Tacikistan’dan geliyor. Bugün Türkiye’de en kritik konu iletişim ve haberleşmedir. İletişim yabancıların elinde nasıl milli oluyoruz? Rus’un petrolünü, iletişimini alamazsın çünkü elinde kendi gücü olmalı. Tarım, hayvancılık, madencilik, limanların var ama hepsi verilmiş durumda. Bunları sen işlet. Türkiye’de dünyanın en büyük dijitalleşme kentini kuracağız. Artık dünya dijitalleşmeye gidiyor. Türkiye kendi şifrelerini veremez. Bizim milli bir ilaç endüstrimiz yok. İlaç üretemiyoruz. Ortadoğunun tıp merkezi olmak istiyorsun ama ilaç üretemiyorsun. Tohum ile ilgili çok büyük bir bankaya ihtiyacı var. Türkiye’nin köküne ineceğiz. Bu oluşun Türkiye’nin gerçek manada köküne inecek ve Türkiyey’i çağ atlatacak.
“TÜRKİYE KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURAMIYOR”
Nuray Başaran: Bunu kimlerle yapacaksınız?
Öztürk Yılmaz: Tank Palet Fabrikasını satıp ardından yerliyim, milliyim demek insanları kandırmaktır. Ulusun gerçek çıkarlarını ve ayakta kalacak zeminini hazırlamak gerekmektedir. Ona uygun insanlar ile yola çıkacağız. Şu da olsa olur, bu da olsa olur diye insan almıyoruz.
Nuray Başaran: Nedir peki kriterleriniz?
Öztürk Yılmaz: Yeni oluşumda özellikle Türkiye’ye inanacak, Türkiye’nin liderliğine inanacak, Demokrasiye inanacak, Özgürlüğe inanacak, Üretim imkânlarının gerçek anlamda bizler tarafından üretimine öncelik verecek kişilerle yola çıkacağız. Yoksa ette sıkıştık ithal edelim, gıda da sıkıştık ithal edelim, yazın 1 TL’ye yediğin domates kışın 15 TL’ye yiyorsun bunu sormayan, sorgulamayan adama ihtiyacımız yok. Sorgulayacak insanlara ihtiyacımız var. Önümüzde ki dönem büyük çalkantılı sürece giriyor. NATO‘dan bizi atmak için uğraşacaklar. Muhtemelen Avrupa Birliği tamamıyla hayal olacak. Türkiye kendi ayakları üzerinde duramıyor. Güçlenmemiz lazım. Türkiye’de gündem budur. Yok, asgari ücret 2020 TL iken biz 2100 TL vereceğiz demek kabız siyasetidir. Bu insanlar bir şey üretemez bunlar horoz dövüşünden öteye gidemiyor.
“ERDOĞAN NE KADAR MİLLİ?”
Nuray Başaran: Uzun zamandır Türkiye’de, ' Recep Tayyip Erdoğan değilse kim?' sorusu soruluyor. Bununla ilgili yazılar da kaleme aldım. İktidar sorunu kadar bu ülkenin muhalefet sorunu olduğunu herkes biliyor. Bu anlamda kimlerle hareket edeceksiniz? Nasıl bir cazibe merkezi olacaksınız? İktidara nasıl yürüyeceksiniz? Çekirdek kadronuzu nasıl kurdunuz?
Öztürk Yılmaz: Şimdiye kadar Ankara ve Antalya’da toplantılar yaptık. 17 Kasım tarihinde İstanbul’da toplantımız olacak. Türkiye’de gerek bürokraside, gerekse siyasette yer almış, toplumsal hayatta ülkenin geleceğini düşünen her kesimden insanlar kadromuzda yer alıyor. Kimse durumdan memnun değil. Kimsenin ideolojik bir düşünesi Türkiye harici yok. Türkiye’den mi yanasın? Yoksa Türkiye’yi yönetmek isteyen dış güçlerden yana mı? Şimdi şunu sorayım Erdoğan ne kadar Milli? Tarım gitmiş, hayvancılık gitmiş, sanayi yok, teknoloji yok, bilişim yok, hiçbir üretemiyorsunuz. Türkiye’de Atatürkçülüğün tanımını sulandırmışlar, onun tanımında sıkıntı var. Dindarlık diyoruz onun tanımında sıkıntı var. Milliyetçiliğin tanımında sıkıntı var. Türkiye’de bir algı çatışması var. Külün üzerine hafif üflerseniz kor çıkar, biz koru atmak istiyoruz. Gerçeğimize dönüş yapmamız gerekiyor. Gerçek nedir bulunduğumuz coğrafyadır. Gerçek bizim inanılmaz kaynaklarımızdır. Türkiye dünyayı yönetebilecek, küresel aktör olabilecek durumda iken el avuç açıyoruz. Fransa, Almanya benim savunma sanayim güçlü olsa bunlar yasak koysa ne olacak?
Nuray Başaran : Yola çıkmadan önce bir araştırma yaptınız mı? Kendiniz biraz Türkiye’yi gezdiniz mi? Nasıl bir Türkiye gözlemlediniz?
Öztürk Yılmaz : Türkiye’de bir çok ili gezdim görevim gereği Dünya’yı da takip ediyorum. Bölgeyi bilmeden Ülkeyi yönetemezsiniz. Ortadoğuyu, İran’ı, Afganistan’ı, Afrika’yı, Çin’i, Rusya’yı bilmeniz gerekiyor. Ona göre bir idari yapı kurmanı zgerekiyor. Üretim modeli ve ittifak yapı oluşturmanız gerekiyor. İnsanımızın kendine olan güvenini kırıyorlar. Üniversiteler üniversite değil, hastaneler hastane değil, okullar okul değil.
“SURİYELİLER MÜLTECİ DEĞİLLERDİR”
Nuray Başaran: Şu an yaklaşık 80 siyasi parti var. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’da siyasi parti kuruyor. Birçok parti ittifak arayışında. Sizin projeniz , bakış açınız nedir? Rejim değişikliğinden bahsettiniz bunu açar mısınız?
Öztürk Yılmaz: Cumhurbaşkanın hem yasama hem de yargının üzerine çökmüş durumda. Yönetimde istikrar olursa 50 + 1 her rejimde uygundur. Devletle siyasetin bir farkının olduğu ülkeler demokratik ülkelerdir. Burada bir hükümet yok, bakanlar kurulu yok şahıs var. Bizim oluşumumuzda güçler ayrılığı olacak, hukukun üstünlüğü yok. İdare şeffaf olacak. Hesap vereceğiz. Bugün bütçeyi biz denetleyemiyoruz. Şeffaf değiller. Sayın Erdoğan nasıl uygun görürse öyle yönetiliyoruz. Devletin liyakat, adalet ve demokrasi üzerine yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Özgür değilseniz verimli olamazsınız. Özgür insan yaratıcı olur. Bizim toplum özgür değil. Bu oluşum insanların önüne bir şeyler konacak. Biz en baştan Suriye ile alakalı görüşlerimiz var. Onları geri göndermeyi planlıyoruz.
Nuray Başaran: Elde edilmiş haklar geri alınamaz denmekte, Suriyelileri nasıl geri göndermeyi düşünüyorsunuz?
Öztürk Yılmaz: Mart 2011 itibari ile Suriyelilere verilen oturma izinleri veya ne ise iptal edilip mutlaka yönlendirilmelidir. Mülteci demek bizim kanunlarımızda doğudan değil batıdan gelene denmektedir. Avrupa zaten bunu değişmemizi istiyor. Yoksa 5 yıl sonra inanın Avrupa, Amerika, Rusya bize bunlar için ana dilde eğitim, anayasal güvence, özerklik vereceksiniz diye diretecektir. Suriyelileri biz mi davet ettik? Alman Bakan küstahça açıklama yapıyor. 3 milyon Türk’ü geri gönderirim diyor.
“PKK DAĞITILAMADI ÇEKİLDİ”
Nuray Başaran: En büyük sıkıntımız sınır güvenliliğimiz. Barış Pınarı Operasyonu ve sonrasındaki anlaşmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizi orada ne gibi bir sıkıntı bekliyor?
Öztürk Yılmaz: Bu yapının dağılmaması için Amerika, Rusya koşarak geldi. Bunlar samimi değiller. Kendimizi kandırmayalım. PKK’yı kullanıyorlar dağılmasını istemezler. Hiçbir zaman Kürt kardeşlerimizi savunmadılar. Amerika’da, Avrupa’da bunların büroları var Avrupa bunları tanıyor. Yarın PKK nın bize saldırmayacağının kimse sözünü vermiyor. 30 km sonra yine sınırınızda PKK var. Biz serbest değiliz. Hükümet serbestiz sanıyor. Resulayn ve Tel Abyad arasında Amerika var doğusunda Rusya ve Suriye var. Bir güvenli koridoru yok bilinmez bir denklemim içerisindeyiz. Kantonlar olduğu müddetçe güvenli toprak olmaz. Amerikanın desteği ile bölgede farklı oluşuma Amerika’nın öncülüğünde devam edecekler. Bağdat, Şam, İran, Türkiye’ye karşı PKK yı kullanmak için PKK yı savunuyorlar, İsrail’de, Amerika’da, Avrupa’da bunu istiyor, Kürt kardeşlerimiz şunu bilsinler ki kendilerini savunuyoruz diyenler kullanılmakta. Sınırdaki güvenlik problemi her daim, biz kuvvetli olmadığımız müddetçe devam edecektir. Bunlar Amerika’nın uşağıdır. Oysa bizler kardeşiz bizler kendilerini koruyoruz. İlk önce Amerika – Rusya – Suriye görüşüp ardından Türkiye ile görüşüldü.
“SİYASİ BİR YÜZSÜZLÜK VAR”
Nuray Başaran: Gelinen noktada Sayın Erdoğan ülkenin sınır güvenliği için herkesi AK Parti’ye davet etti biliyorsunuz. Siz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Erken seçim olur mu? Partniz ne zaman kurulmuş olur?
Öztürk Yılmaz: Şuan olası bir erken seçimde kesinlikle Erdoğan yenilir. Bu operasyon muhalefeti susturdu sadece. Her an her şey olabilecek gibi bizler seçime hazırlanıyoruz. 2020 ilk çeyreğinde partimiz oluşumunu tamamlar. Tüm partilerin seçmenine talibiz. Gündem Salı günleri birbirine çamur atma günü maalesef. Hiçbir parti bizi ilgilendirmiyor. Yeni kurulacak partilerin bizi etkileyeceğini sanmıyorum. Kendi işimize bakıp Türkiye’nin geleceğini düşünmek istiyoruz. Yapacaklarımızı konuşup çıkış yolunu gösteriyoruz. 65 Milyar Dolarlık özelleştirme yapmışız sistemimiz olmadığında en ufak krizde sıkıntıya giriyoruz. Bütün kurumlar elden çıkarılmış ekonomide sıkıntılısınız. Yerel seçimler başarılıyız denmesi ittifak nedeniyle ama yenilgide istifa etmiyorlar. Her 200 milyar dolar para kaydedilmiş kötü ekonomiden kaynaklı ama istifa eden yok. Siyasi bir yüzsüzlük var.
Nuray Başaran: Arkanızda bir finasman var mı?
Öztürk Yılmaz: Biz kesinlikle ne dışarıdan ne de kişiden para alıp Partiyi kuralım gebe kalalım diye bir yaklaşımla hareket içerisinde değiliz.
“TABELA PARTİSİ OLMAYACAĞIZ”
Nuray Başaran: İnsanlara nasıl ulaşmayı planlıyorsunuz? Lider Hareketi mi? Kadro hareketi mi olacak yeni oluşum? Yurt içi, Yurt dışı kimlerle görüşmeler gerçekleştirdiniz?
Öztürk Yılmaz: 2 adet havuz medyası vardır. Hem muhalefetin hem iktidarın medyası yalancı ve sahtekardır. Toplum eskisi gibi değil. Size dayatılanı kabullenmiyor. Bu oluşun Türkiye’de en güçlü oluşum olacak. Yanımızda ki arkadaşlarla paylaştığımız ortak ideal kimsenin karşı çıkacağı bir olay değil. Biz ekip işi yapacağız. 30- 35 kişi bir araya gelmiş parti kurmuş. Biz çıktığımız yolda şuan herkesle, her kesimden insanla görüşüyoruz. Kesinlikle Tabela Partisi olamayacağız. Taşeron siyasetçiliğe karşıyım. Dış faktörlerin Türkiye siyasetini, ekonomisini, siyasi partileri yönetmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Biz milletimize kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bizim derdimiz dış faktörlere kendimizi anlatmak değil desteği halkımızdan alacağız. Biz testlerden geçerek buralara gelmişiz. Ama diğerlerinin arkasında Amerika mı var, İsrail mi var, İngiltere mi var, Rusya mı var belli değil. Benim arkamda kimse yok gölgelerinin dahi olmasını izin vermem.