ÖRTÜLÜ FAİZ

Gülçin K. İNCEİPLİK

Bu hafta ekonomi çevreleri heyecanla Merkez Bankası’nın politika faiz (bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını) kararını bekliyordu.

Aslında sonuç belliydi; Merkez Bankası açık açık faiz artırımı yapmayacaktı. Bu nedenle, faizi bu ay da 8,25 seviyesinde tuttu.

Şimdi bugünkü tabloya baktığımızda politika faizi 8,25 seviyesindeyken tüketici kredi faiz oranları nasıl oluyor da yüzde 17’lere kadar çıktı diyebilirsiniz. 

Aslında Merkez Bankası kur şoku başladığından beri örtülü faiz artırımı yapmaya başlamıştı. Gün geçtikçe bankaların borçlanma maliyeti artıkça kredi ve mevduat faiz oranları da artmaya başladı. Nitekim Temmuz ayından bu yana artışa geçen fonlama maliyeti politika faizi olan 8,25’in üzerine 10 Ağustos itibariyle 8,32 seviyeleriyle çıkmıştı. 

Nasıl yaptı bunu?..

Merkez Bankası’nın elindeki tek politika aracı politika faizini belirlemek değil. Küresel Finans Krizi sonrası, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki Merkez Bankaları ellerindeki para politikası araçlarına yeni alternatifler geliştirmek durumunda kaldı. 

Örneğin; Merkez Bankası içinde bulunduğunuz ortamda kurdaki artışı kesmek için bankaların borçlanma maliyetlerini artırarak Türk Lirası likiditesini azaltmak adına sıkılaştırıcı adımlar atıyor. 

Son aşamada 19 Ağustos tarihinde bankaların borç alabilme limitlerini gecelik vadede yapılan işlemler için yarıya düşürdü. Sonuç olarak net ortalama fonlama maliyetini 9,37’ye çıkarttı. Muhtemelen bu artış devam edecektir. Gecelik faizler ise değişmeden 9,75 seviyelerinde devam ediyor.

Sonuç olarak Kurul bugün aldığı kararla faizi artırmamış gibi göründü. Ancak, aynı Kurul likidite tedbirlerinin devam edeceğini de duyurdu ki faiz kararının ardından yeni bir karar daha açıkladı. 

18 Temmuz tarihinde yabancı para zorunlu karşılık oranları tüm bankalar için tüm yükümlülük türlerinde ve vade dilimlerinde 300 baz puan artırılmıştı. 

Bugünkü kararla reel kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankaların yabancı para zorunlu karşılık oranlarının, kıymetli maden depo hesapları için 700 baz puan, diğer tüm yabancı para yükümlülükleri için ise 200 baz puan artırılmış oldu. 

Hatta aynı şekilde Türk Lirası zorunlu karşılık oranlarının 6 aya kadar vadeli tüm mevduat/katılım fonu yükümlülükleri ve 1 yıla kadar vadeli diğer yükümlülükleri için 200 baz puan, 3 yıla kadar vadeli diğer yükümlülükleri için ise 150 baz puan artırılmış oldu(1).

Ekonomi uzmanı olmayanlar için bir parantez açalım. Zorunlu karşılık oranı; bankaların mevduatlara karşılık olarak Merkez Bankası'nda bulundurmak zorunda oldukları mevduatların oranıdır. Yukarıdaki baz puanlara takılmayın. Bu oran azaldıkça bankaların kredi tabanı genişler, artıkça bankalar kredileri geri çağırırlar. Haliyle bu oran artırıldığında daralmacı bir para politikası uygulanıyor demektir. 

Bu da demek oluyor ki; Türk Lirası’ndaki zayıflığın kur üzerindeki etkisini azaltmak amacıyla likidite kısılırken brüt rezervler artabilir. 

Öte yandan tüm alınan bu kararlarla bankaların fonlama maliyeti artmaya devam edecektir. Ancak Türk Lirası’ndaki zayıf seyir ve enflasyon ortamında şu ana kadar alınan önlemlerin Türk Lirası’nda belirgin ve kalıcı bir toparlanma yaratıp yaratmayacağı epeyce tartışmalı. 

Merkez Bankası’nın geleneksel araçlardan çıkıp daha esnek bir yapıda kararlar alabilmesi iyi bir şey. Ancak, bu esnekliği fiyat ve finansal istikrar için değil de siyasi otorite nedeniyle kullandığı konusundaki tartışmalar işin içine girince piyasalarda belirsizlik artıyor. Çünkü bağımsız olmayan esneklik güven kaybı yaratır. 
Neticede piyasalardaki belirsizliği tetikleyen en kuvvetli şey ekonomik faktörlerden çok siyaset. Baksanıza dün müjde denildi. 8,80 ile güne başlayan avro gün sonunda 8,66’ya geriledi. 

Merkez Bankası ister politika faizi ile isterse alternatif araçlarla fiyat ve finansal istikrarı sağlamaya çalışsın, Türkiye’de her şeye yön veren her zaman siyaset olmuştur. 

O yüzden bir önceki yazımda da belirttiğim gibi hep güven ortamı diyorum. Elbette siyasi ve ekonomik olaylar birbirini etkiler fakat uzun zamandır ekonomi tamamıyla siyasetin etkisi altına girmiş durumda. Haliyle siyasetteki belirsizlikler, tartışmalar ve panik havası ekonomiyi de vuruyor. 

Piyasalarda olduğu gibi vatandaşta da gelecek endişesi var. Bu gelecek endişesini yarınki müjdeli haber ne kadar azaltacak hep birlikte göreceğiz. Umarım bizleri kalıcı bir toparlanmaya götürür.  

1. https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Duyurular/Basin/2020/DUY2020-50

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.