Ülke ekonomisi bu hızla devam ederse, önce market raflarındaki birçok ürünü almakta zorlanacağız. Ardından ürünlerin kalitesi düşecek ve sonraki aşamada rafların boşalmaya başladığını göreceğiz. Bugün kamuoyunda hangi başlık öne çıkarılırsa çıkarılsın—ister güvenlik meseleleri, ister doğal afetler, ister yolsuzluk veya benzeri iddialar—sokağın gerçekliği farklı: İş azaldı. Müşteri azaldı. Pazar daraldı.
Birçok firma, ayakta kalabilmek için ya işçi çıkarıyor ya da üretimi azaltıyor. Ancak özel sektörün her tasarrufu, dolaylı biçimde devlet bütçesine yeni yükler getiriyor. İşçi işten çıkınca devlet işsizlik maaşı ödüyor; imalat düşünce satışlar azalıyor, devletin vergi geliri geriliyor. Vatandaş kredi ve kredi kartı borçlarıyla baş edemiyor; bir kısmı çıkışı şans oyunlarında, bir kısmı ise kayıt dışı ve sağlıksız yöntemlerde aramaya başlıyor. Bankalar bile alacaklarını tahsil etmekte zorlanıyor.
Ekonomideki bu tablo yalnızca raflardaki ürünlerin kalitesini etkilemiyor; insan yaşamının kalitesini de aşağı çekiyor. Eğitimden adalete, hatta toplumsal ahlak anlayışına kadar pek çok alanda bir gerileme hissediliyor. Çünkü toplumun birinci önceliği giderek tek bir noktaya indirgeniyor: Geçinebilmek.
Bu durum ne yazık ki yeterince konuşulamıyor. Siyasi iktidarın, ekonomik sıkıntıların boyutlarını olduğundan daha hafif gösteren bir tutum sergilediği yönünde yaygın bir algı var. İktidar ortakları çoğu zaman muhalefete yönelik eleştirilerle gündemi meşgul ediyor. Muhalefet ise iktidarın ekonomiden uzak tartışma başlıklarıyla belirlediği alanlara sürükleniyor.
Vatandaşın önüne kimi zaman dinî tartışmalar, kimi zaman güvenlik meseleleri konuyor. Önümüzdeki günlerde “yeni yıl kutlanmalı mı, kutlanmamalı mı?” gibi eski ve çözüm üretmeyen başlıklar bile yeniden gündeme getirilebilir. Belki de asgari ücret artışı kapsamlı şekilde tartışılmadan 2026’ya girme ihtimalimiz var.
Tam da bu nedenle artık şunu hatırlatmanın zamanı geldi:
“Önce İnsan.”
Bu sözü sadece söylemek değil, toplumun tüm kesimlerinde uygulama iradesini göstermek gerekiyor. Ekonomik sıkıntıları aşmanın yolu, gündemi yapay tartışmalarla doldurmak değil; insanın yaşam kalitesini merkeze alan bir yaklaşımı benimsemekten geçiyor.
ANIL AKIN