NURAY BAŞARAN YAZDI: CUMHUR İTTİFAKI DAĞILIYOR MU?

NURAY BAŞARAN YAZDI: CUMHUR İTTİFAKI DAĞILIYOR MU?

NURAY BAŞARAN

Aslında olmaz denen olmuştu.  15 Temmuz darbe girişimi sonrasında MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hep yanında olmuştu ve hep desteklemişti.  

Birlikte kurulan ‘Cumhur İttifakı’ için, ‘ yıkıldı yıkılacak ‘ ‘ dendiği her kritik dönemeçte,  bu ayrılığı bekleyenler,  hep hayal kırıklığına uğramıştı. 

Zemin öylesine sağlamdı.

İki partinin tabanları  zaman zaman çatışsa da ne olursa olsun iki lider bir araya geldiklerinde tüm sorunları aşıyorlardı. 

Bu bazılarına göre koalisyon ortaklığı, bazılarına göre Erdoğan’a emniyet kemeriydi. Bazılarına göre de , arada bir türlü çözülemeyen özel bir anlaşma vardı.(!)

Zaman zaman Erdoğan’a ilişkin 15 Temmuz öncesi yaptığı zıt ve sert konuşmaları sosyal medyada sorgulanan Devlet Bahçeli ise, adeta Demirel’in, ‘Dün dündür, bugün bugün’ tarzıyla hareket ediyordu….

Kamuoyuna yansıyan ilk büyük kırılma af ve dolayısıyla Alaattin Çakıcı üzerinden gerçekleşmişti.

Kamuoyunda af olarak bilinen infaz düzenlemesi,  Devlet Bahçeli’nin talebiydi. Ve aslında kısa zamanda bu affın ‘Alaattin Çakıcı affı ‘olduğu ileri sürülmüştü. Bu nedenle de uzun süre sürüncemede kalmıştı.  

O günlerde cezaevinden sağlık sebepleri ile hastaneye çıkan Çakıcı’yı tam da affın çok tartışıldığı dönemde Devlet Bahçeli ziyaret etmiş, hükümet ise Çakıcı’yı hastaneye çıkaran savcı ve doktorları cezalandırıp gereğini yapmıştı.

Kameralar önünde af konusunda yaptığı konuşmalar nedeniyle istediğini uzun süre elde edemese de,  Bahçeli’nin isteği sonunda gerçekleşecekti. Ama Tayyip Erdoğan,  -kendisine hakaret ettiği için son cezasını çeken Çakıcı’ya- af getirecek olan düzenleme konusunda hiçbir zaman çok da istekli davranmamıştı.

Üstelik de kabadayı camiası bile bu konuda ‘ Erdoğan’ın yanında ve Çakıcı’nın karşısında’  olanlar diye adeta ikiye bölünmüştü. 

Neyse ki sonunda gerekli düzenleme yapılıp Çakıcı’nın cezaevinden çıkmasının önü açıldı. Ve sorun çözüldü. 

Ancak tarihler 23 Haziran 2020’yi gösterdiğinde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda "Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtaz’er Türköne’nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegane merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtaz’er Türköne’nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır. Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir. Osman Kavala’nın, Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak’ın ve daha pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtaz’er Türköne’nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir" ifadelerini kullandı.

Yani?

Yani son cezasını Erdoğan’a hakaretten yatan Çakıcı’dan sonra , Fetö’den tutuklu Türköne de aslında Erdoğan’a yazılarında etmediği hakareti bırakmamıştı. Üstelik FETÖ ile mücadelede keskin duruş sergileyen Bahçeli bu çıkışı ile herkesi şaşırtmıştı. Herkes Bahçeli’nin Erdoğan’a bunca hakaret eden Türköne çıkışına anlam veremiyor ve büyük kırılma olarak değerlendiriyordu.

Bunlara geçen hafta Meclis başkanlığı seçimi için genel kurulda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin , İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Denizli’de Altınova adıyla bir ilçe kurulmasına ilişkin verdiği kanun teklifine kabul oyu vermesi eklendi. Kimilerine göre farkında olmadan yapıldığı öne sürülen bu hareket, Bahçeli’yi yakından tanıyanlar için imkansızdı. 

Ancakkkk..

Aslında bu kadar da tesadüf olmaz dedirten ve bugüne kadar kimsenin bilmediği ‘gizli-bilinmeyen’ bir derin kırılma 29 Haziran 2020 tarihinde İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden 2019/166 esas no’lu  davanın duruşmasında gerçekleşiyordu.

Zira , kovuşturmanın genişletilmesi iddia ve istemi bulunmayan Cumhuriyet Savcısı Esas hakkındaki düşüncesinde değişikliğe gitmişti. 

Ve davadaki mevcut sanıkların, Alaattin Çakıcı’nın liderliğinde suç işlemek amacıyla bir araya geldiklerini ve hatta ve hatta Çakıcı’nın hapiste yattığı süre içerisinde bile (hapse girmeden kurduğu örgütü hapiste bile yönettiğini!) kayıtlara geçirdi.   

Bununla da kalmadı; 21 eylem tespit edip mevcut sanıklar ve Alaattin Çakıcı bağlantısı üzerinden  değerlendirilerek, Suç işlemek Amacıyla Kurulan Silahlı Örgüt Yöneticiliği suçu eylemine uyan TCY’nin 220/1-3, 53, 58 maddeleri gereğince cezalandırılması başta olmak üzere Allattin Çakıcı için  toplam 21 eylemdeki diğer suçları ile birlikte yaklaşık 100 yıla varan hapis isteminde bulundu.

Yargı çevreleri,  bir savcının böylesine hassas bir dönemde,  bu tür bir mütaalayı, sıralı amirlerine danışmadan vermeyeceği yorumunda bulunurken ; belki de Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez  bir kişinin  cezaevindeyken  kurduğu silahlı suç örgütünü ‘devlet gözetiminde’ yönettiği de kayıtlara böylece geçmiş oldu.  O mahkeme tutanaklarını aynen yayınlayıp yeni kırılma noktası ve ‘devlet gözetiminde’ suç örgütü kurup yönetmenin değerlendirmesini ben sizlere bırakıyorum. Bir sonraki yazımda (yarın) Türköne ve Bahçeli üzerinden milliyetçiliğin kontrolünü yazacağım.

İşte o tutanaklar:

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri