Erdoğan hafta sonu Malatya'da en sert yüz ifadesini ve ses tonunu takınarak meydan okudu. Açılım sürecini kastederek öznesi gizli cümlelerle sürece engel olmaya çalışanları tehdit etti.
Bu sözlerin muhatabı olarak önce aklıma süreç hakkında açıklamalar yapan eş başkanlar ve tatmin edilemez Kürt siyasetçiler geldi. Fakat Tayyip Erdoğan'ın tarihi konuşmasında ilan ettiği şekilde AKP, MHP ve DEM artık beraber yol yürüdüğüne ve CHP de açılıma destek verdiğine göre Erdoğan’ın suçladıklarını bu saydıklarımızın dışında aramalıyız.
Peki kim bunlar?
Eleştirileri, endişeleri dile getirmenin hainlik olarak ilan edildiği bir ortamda ben yine merakıma yenilerek bazı sorular sorayım. Emperyalist güçleri suçluyor. Emperyalistler kim ve oyunu kim kuruyor? Amerika’dan emperyalisti mi var? Amerika'nın önümüze attığı ve her fırsatta sahip çıktığı sürece hangi emperyalist güç karşı?
Çin'in veya Rusya'nın süreçle ilgili en ufak bir eleştirisi var mı? İsrail ile iş birliği içindeki terör örgütünün Suriye'deki uzantısı YPG ile görüşen kim? Hayalî bir “onlar” mı var yoksa “onlar” yanınızda ve içinizde mi?
Biraz alındım çünkü egemenlik anlayışım nedeniyle bu sürece karşıyım ve özellikle bebek katilinin muhatap alınması ve Anayasa'nın çok önemli bulduğum maddelerinde değişiklik yapılacağı açıklamaları beni rahatsız ediyor.
Böyle önemli bir sürecin toplumdan gizli yürütülmesi bir tarafa insanları ikna etmek yerine onları korkutmayı tercih etmeye karşıyım. Amerikan büyükelçisinin pervasız davranış ve açıklamalarından rahatsızım. Ayrıca geçen seçimde öncelikle DEM karşıtı söylemlerle alınan oylarla oluşan meclisin şimdi süreci yönetmesinin "milletin kandırılması ve iradesinin saptırılması" kapsamında bir eylem olduğunu düşünüyorum. Millete sormadan bu işe girişilmemesi taraftarıyım.
Gelişmelerden ortalama bir Türk vatandaşının olması gerektiği kadar şaşkın, üzgün ve kızgınım. Bütün Türk düşmanları el ele vermiş Türklerin kimliğini ve devletini elinden alıyormuş hissiyatındayım. Çünkü bu açılım sürecinde, Türklük, bağımsızlık, milli irade, milliyetçilik, terörle mücadele, şehitlik ve gazilik gibi bizi biz yapan birçok değerimizin hem de kendilerine yerli milli diyenler tarafından ihlal edildiğini görüyoruz.
Eğer Tayyip Erdoğan'ın sert konuşmasının muhatabının İmralı'nın kontrol edemediği bir kesim olduğunu varsayarsak; demek ki muhatap alınan kişi baştan yanlışmış. Eğer onlar da değilse “onlar” biz oluyoruz yani süreci kabullenemeyenler.
Bu sert çıkıştan önce Büyükelçi Barrack YPG-SDG'ye sahip çıkmıştı. Beyefendi bir süredir sessiz. Sonrasında MHP’li Feti Yıldız, Trumpizmin önerdiği projenin aksamaması için yeni bir teklif/taviz sunarak Meclis komisyonunun terör elebaşına gönderilmesinin önünü açtı.
Hemen ardından MHP genel başkanı Devlet Bahçeli, bebek katilinin YPG'ye de silah bırakma çağrısı yapmasını istedi. İçeride bile sözü geçmeyen birinden sınır dışında etkin olmasını beklemek ancak zamana oynamaktır ve bu Cumhur İttifakı’nın ömrünü uzatmak dışında hiçbir işe yaramayacaktır.
Mevcut paradigma ve aktörlerle bu iş çözülemeyecektir. Aynı kadrolarda ısrar etmek aynı sonucu getirecektir. Mevcut aşiret yapısı ve silahlı örgütlerle yapılacak çözüm çalışmalarının en büyük mağduru bölgede yaşayan Kürt etnisitesi olacaktır. Türkiye her şeye rağmen büyük ve güçlüdür. Amerika'nın YPG politikalarını değiştirmesinin yolu diplomasi atağıdır. Türkiye kadrolarını gerçek anlamda değerlendirebilecek imkânı yakalarsa ve yenileyebilirse bu sorunu rahatlıkla aşar.
Memlekette süreçten endişe duyan herkesi "onlar" diyerek yaftalamak çözüm üretememenin bir sonucu. Ülkenin morali bozuk, bütün kesimler mutsuz, umutsuz ve millet giderek fakirleşiyor. Ülke yönetilmiyor, savruluyor. Hiçbir rezilliğin veya skandalın makul bir süre tartışılmasına asla izin verilmiyor. Vatandaş olayı kavrayamadan birkaç saat içinde yeni bir rezillikle yüz yüze bırakılıyor. Demokrasimiz, hukukumuz ve siyaset kurumumuz hazin bir durumdadır.
Bu kadar sisli bir ortamda kesin emin olduğum şey şudur: Ülkede sağlıktan eğitime, ekonomiden güvenliğe konuşulacak o kadar çok mesele varken maalesef dayatılan Öcalan’lı çözüm sürecini konuşmak zorunda bırakılıyoruz.
Mustafa Hakan ÜNSER Yazdı: Onlar
Erdoğan hafta sonu Malatya'da en sert yüz ifadesini ve ses tonunu takınarak meydan okudu. Açılım sürecini kastederek öznesi gizli cümlelerle sürece engel olmaya çalışanları tehdit etti.
İlk yorum yazan siz olun