Gündemi takip etmek zor. Gazze, Suriye ve açılım sürecinin ağırlıklı gündem yoğunluğu birçok konuyu kaçırmamıza ya da göz ardı etmemize sebep oluyor. Ancak nadir toprak elementleri (NTE) konusu bu yoğunlukta bile ara ara kafasını uzatıp gündeme gelebiliyor.
NTE senenin başında Trump'ın “dünya barışı için iyi bir anlaşma” dediği ABD-Ukrayna arasında yapılan nadir elementler anlaşmasıyla gündeme gelmişti. Sonrasında iki ülke arasında 1 Mayıs 2025'te nadir elementler ve kritik mineralleri kapsayan anlaşma yapıldı. Bu anlaşmayla ABD yaptığı askeri yardımların karşılığı olarak Rusya ile savaş hâlinde olan Ukrayna'nın nadir elementlerini almak için "ABD-Ukrayna Yeniden Yatırım Fonu" kuruldu.
NTE tekrar 25 Eylül 2025'te Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasında yapılan görüşmede gündeme geldi. Bu görüşme sonrasında bazı yayın organlarında Türkiye'deki rezervlerin ABD'ye verileceği iddiaları yer aldı. Bu haberle Trump'ın "yardım karşılığı kaynak" politikasının Türkiye versiyonunun hayata geçirilme riski ortaya çıkmıştı. Ayrıca muhalefetin iddiaları ve hükümetin savunmalarıyla NTE siyasetin, medyanın ve kamuoyunun gündemine tekrar girdi.
Nadir toprak elementleri tanımlamasında nadir olan elementin kendisi değil, ekonomik işletmeye uygun yoğunlukta bir yerde bulunmasıdır. NTE mıknatıs üretimi, savunma sanayi, pil teknolojisi, akıllı telefonlar, bilgisayarlar, sabit diskler, gibi yüksek teknolojik ürünlerin üretiminde kullanılır. Nadir elementler kısıtlı alanlarda kullanıldığı için talep çok fazla değildir. Kârlılığı düşük ve işleme süreci zorludur ve yüksek yatırım gerektirir. Ayrıca çok fazla çevre kirliliğine sebep olurlar. NTE piyasasına hâkim olan Çin bu elementlerin %40'ın sahip olmakla beraber pazarın %90'ına sahiptir. Malumunuz ucuz iş gücü ve çevre kirliliğini umursamaması Çinlileri hemen her konuda olduğu gibi NTE’de de fiyat avantajına sahip kılıyor. ABD ve AB'nin teknolojik üretimlerinde bu 17 elementten oluşan madenlere olan ihtiyaçları esasen bu elementleri kendi ülkelerinde üretmeyi istememelerinden kaynaklanıyor. Bu durum nadir elementlerin stratejik maden ilan edilmesine sebep oluyor. Çin'e bağımlı olmak yerine ihtiyaçlarını yeni kaynaklardan temin etmeyi istiyorlar.
Kimse nadir toprak elementlerini çıkarıp son mamul haline getirme konusunda hevesli değil. Nadir elementlerin Çin'in tekelinde olması, ve Çin’in fiyatları kontrol etmesi kârlılığı engelliyor ve yatırımcı bu işe girmeyi çok riskli buluyor.
Cumhur İttifakı Türk milletinin milliyetçi hassasiyetini iyi okuyor ve NTE'yi bir fırsat olarak görüyor. Milletin hasret duyduğu otomobil, uçak ve savunma sanayi konularında ekonomik verilere göre değil milli hislerin tatminine göre hareket ediyor. Ülkemizde nadir elementlerin varlığı bir gerçek. Hükümet özellikle Eskişehir'in Beylikova ilçesindeki rezervleri "dünyanın ikinci büyük NTE sahası" olarak nitelendirdi. Erdoğan "Bu sahayı biz yöneteceğiz" diyerek stratejik bağımsızlık hedefini vurguladı ve küresel üretimde nadir toprak elementleri üreten ülkeler arasında ilk beşe girme hedefi koydu.
Herhangi bir yatırıma karşı çıkmak elbette siyaseten doğru değil. Bunu bilen iktidar, şehir hastaneleri başta olmak üzere bazı hava alanları ve TOGG gibi yatırımların rasyonel olup olmadığına bakmıyor, gelecek nesillerin ödeyeceği bedelleri umursamıyor, bir yandan da yandaş iş adamına, müteahhidine iş çıkarıyor.
NTE konusunda da kendi madenimizi kendimiz çıkaralım, işleyelim ham madde olarak satmayalım zenginliğimiz bizde kalsın görüşlerine sonuna kadar katılıyorum fakat şartları iyi değerlendirmek lazım. NTE şimdilik ABD ve Batılı ülkelere ucuz ve temiz maden sağlayacak, milliyetçiliği istismar eden, yerli ve milli görünümlü, milliyetçi duyguları tatmin eden ve petrol ve doğalgaz bulmak gibi birden zengin olmayı düşündüren bir konudur. NTE konusunu toplum olarak çok iyi tartışmalıyız. Tam Cumhur İttifakı’nın seveceği, üstünde tepinebileceği bir konu olduğu için ciddi kaynak israfı riski taşıyor.
Ben şahsen yukarıda saydığım sebeplerden dolayı özel şirketlerin NTE’nin çıkarılmasına ilgi göstermeyeceğini düşünüyorum. Zaten sıkıntıya girmiş olan ekonomimize yeni bir “yerli ve milli” yük bindirmek çok anlamlı görünmüyor. Yüksek teknoloji üretmediğimiz için kendi ihtiyacımız olmayan, yatırımı çok yüksek, karlılığı düşük, belki de olmayan, buna ilave olarak çevremizi kirletecek bu üretim tesisini kurmakta acele etmemeliyiz.